
TAM üç yıl önce, “İran ve Ukrayna Üzerinden Oynanan Oyunlar” isimli makalemizi yazmıştık. Bu makalede özetle, ABD merkezli Batı’nın Saddam Hüseyin’i desteklemesine karşın, onu, bir bayram sabahı Müslümanların gözlerinin içine baka baka idam ettiğine ve benzer liderlerin de sonlarının perde arkasına değinmiş, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın asıl hedefinin “büyük savaşın kapıda” olduğuna işaret etmiştik. Bunun kaçınılmaz oluşuna 2021’de ve 2024’te tekrarlarla dikkat çektik.
Bu aşamada Rusya’nın Irak, Lübnan, Libya ve Cezayir gibi ülkelerle ilişkilerini sürekli canlı tuttuğunu unutmamak gerektiğini not etmek lâzım. Bugün de Rusya’nın aynı pozisyonda olması, ABD merkezli Batı’nın aynı yerde konuşlanması, bize büyük plânın hâlâ işlediğini gösteriyor.
Önümüzde iki büyük omurga işliyor ve yapılan hataların bedeli tek tek çıkıyor: Birincisi ve aşikâr olanı, farkında olunan durumun büyük savaşın kendisi olduğudur. Bu savaş, ekonomik güç merkezlerinin Batı’dan Doğu’ya kayması nedeniyle Batı’nın eteklerinin tutuştuğunu ve kaymanın artan dozda devam ettiği gerçeğini göstermektedir.
Rusya, Çin, Hindistan ve İran’ın rolleri paylaştığı söylenebilir. Türkiye ise ayakta kalabilmenin derdinde. Çünkü NATO üyesi Türkiye’nin dış politikada denge takip etmesi çok isabetli; ancak bunun ne kadar sürdürülebilir olduğunu göreceğiz. Türkiye bir sıcak savaşa girmemenin savaşını vererek son derece isabetli bir karar almıştır. Tarihler ve süreç öyle bir zamana gebe kaldı ki her an her şey olabilecek düzeye erişti.
Önümüzdeki ikinci büyük omurga ise, savaş rüzgârlarının estiği şu aşamada, Türkiye’nin içerideki potansiyelini ne kadar kullandığıdır. Şunu açıkça ifade etmek gerekir ki, günümüze kadar Türkiye içeride ve dışarıda sıcak bir savaşa girmemeyi uluslararası hukuk çerçevesinde başardı. Irak ile Suriye’nin kuzeyinde bir terör devleti kurdurulmadı ve 2016’da hain darbe engellendi. Soru şu: Bu sıkıntılar bitti mi? Bizim cevabımız, “Bitmedi” şeklinde. Bu hususa, 2023 yılına ait “Meşru Yoldan İlerleyen Büyük Tehlike” isimli yazımızda dikkat çekmiştik. Bunun akabinde de “Zamlara Kalıcı Çözüm” ile konunu ne kadar önemli olduğunu ifade etmiştik.
Yaklaşan tehlikelere bakınca “büyük savaşın” ayak seslerinin giderek artmakta olduğunu ifade edebiliriz. Kıymetli Haber Ajanda Net okuyucularımıza her defasında makalelerimizle özellikle geleceğe dönük “olaylar olmadan önce çözüm üretme” noktasına odaklandığımızı ifade ediyoruz. Bu nedenle Haber Ajanda Met ekibine fırsat verdikleri için teşekkür ediyorum. Mehmet Serhat Bıçak kardeşime “Haftada iki defa yazayım” teklifinde bulunmamın nedeni, ülkemizin dört bir taraftan kuşatılıyor ve sorumluluğun omuzlarımıza biniyor oluşudur. Son iki yıldır sözümde görevim gereği duramasam da elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Zira elimizde kalan son ülke Türkiye, büyük kuşatma altındadır. Ancak derin nefes aldığımızı da ifade etmek isterim ki, Mehmet Serhat Bıçak’ın “Balkonda Tek Başına”, Ahsen İlhan’ın “Yaşam Destek Ünitesi İran”, Nesrin Dülek Çaylı’nın “İnsanı İnsana Taptırarak İnsanlıktan Çıkarmak” ve Yavuz Selim Bey’in “21 Yıllık İcraatın Mühürlenmesi Gerek” başlıklı yazıları, toplumun doğruyu gördüğü yönündedir. Derdim ise, içeride bu fikirlerin karşılık bulmamasıdır.
Bürokrasi sanırım para, makam, arsa, tarla, otomobil ve kısacası dünyanın yalanına aldanmış durumdadır. Yavuz Selim Bey’in “21 Yıllık İcraatın Mühürlenmesi Gerek” yazısındaki satırların gerçekleşmesi için, sanırım bürokrasinin de acilen en az yüzde sekseninin değişmesi gereğini düşünüyorum.
Türkiye içeriden ve dışarıdan kuşatılıyor. Bunu yarmanın tek yolu bilinçlenmek ve olayları olmadan önce çözmektir.
Mevcut bürokrasi ile bu mümkün değildir.
Asıl meseleyi dışarıdan kuşatmaya ve son olaylara getireceğim, ancak içerideki tehlikeyi de görmek gerekir.
İçeriden kuşatmak isteyenler, Van ili coğrafî sınırları içerisinde gösteri ve yürüyüş yapan bölücü terör örgütüne yönelik övücü ve destekleyici slogan atmaya başladılar. Birilerinden erken seçim açıklamaları gelmeye başladı. (Şahsî görüşüm 2027 ve 2028 sonunda olabileceği yönünde.) Başka birileri ise açıktan Müslüman kitleyi hedef almaya başladı ve kazanan, seçim sonrasında, herkese teşekkür ederken Türklere ve Müslümanlara teşekkür etmedi; bu tesadüf değil.
Böyle bir aşamada Türkiye’nin en önemli sorununun “gıda fiyatlarındaki artış” olarak tespit edilmesi ve en büyük sorunun “enflasyon” olarak görülüyor olması dikkat çekicidir.
Bürokrasi bunlar üzerinde fazla durmuyor.
Çok büyük kısmı şahsî menfaatlerinin peşinde.
Dışarıda ise Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, ABD’nin, dondurulmuş Rus varlıklarının Ukrayna yararına kullanılması yönündeki kararına karşı, “Bu, ABD’nin imajına telâfisi mümkün olmayan zararlar verecek” dedi. Bu, ABD’nin sıcak çatışmalara Türkiye’yi de katmak istemesini gösteriyor. Ayrıca son olarak ABD Temsilciler Meclisi’nin Ukrayna, İsrail ve Tayvan’a 95 milyar dolarlık dış yardım paketini onaylaması, olayların giderek tırmanacağını gösteriyor.
Türkiye’nin işi hem kolay, hem zor. Kolay tarafı şu ki, aziz milletimiz her zaman vatanını gözetiyor; dinamik yapıya geçişe direnen bürokratların yerine dinamik yapıyı destekleyenlerin getirilmesini bekliyor. “Balkonda Tek Başına” olmayı arzu etmiyor. Ama çözüm olmazsa, “21 Yıllık İcraatın Mühürlenmesi” üzerinde tereddütler devam edecek. Çünkü bürokrasi, işin büyük kısmını topu taca atarak yürütmek istiyor. Bu durum toplumda karşılık bulmuyor.
Gıda fiyatlarındaki artış, enflasyon ve içerideki kuşatma, acilen yarma operasyonu ile ortadan kaldırılmalıdır. Dışarıda ise ABD, İngiltere ve Fransa ile bütün Batı’yı harekete geçirmiş durumda. Artık dönüşü olmayan bir şekilde Doğu’ya doğru ilerliyorlar. İran’ın İsrail’e yaptıkları, İsrail’in yaptıklarını meşrulaştırır hâle geldi.
Mısır, Filistin ve Azerbaycan ile olan ilişkiler sürekli canlı tutulmak zorunda. Çin, Hindistan ve Kore üzerinden elde edilen ürünlerin Batı’ya doğru ilerlemesinde kavşak noktalarını ABD, İngiltere, Fransa ve Rusya kontrol etmek istiyor. Gazze’ye liman yapan ABD bu hedefine ulaştı. Gazze’de muhatap, ilerleyen günlerde ABD olabilir. Suriye’de Rusya zaten 3 tane üs bulunduruyor. Fransa ise Ermenistan ve Irak üzerinden politikalar üretiyor.
Demir İpekyolu üzerindeki her sıkıntının altında İngiltere var. Kazakistan, Kırgızistan ve diğer Türk devletleri hakkında bilimsel ve sosyolojik çalışmalar yürütüyor. Elde edilen verileri dostlarıyla paylaşıp plânlarını tıkır tıkır işletiyorlar. Bu aşamada Türkiye’yi dize getiremediler ancak 31 Mart Seçimlerinin sonuçları Batı’nın iştahını açtı.
Önce İsrail’in İran’a Suriye’de saldırması, İran’ın İsrail’e göstermelik karşılığı ve Ürdün ile Suriye’nin İran füzelerini havada yok etme desteği, işlerin göründüğü gibi olmadığını gösteriyor. İşin ilginç yanı, ABD’nin İran’ı içeriden vurma ihtimâli çok garip olaylara gebe olur.
Yazılarımızda her defasında dile getiriyoruz; Batı’nın bu Doğu merakı şiddetlenerek artacak. Bugün varken yarın yok olmayacak, giderek artacak. Buna kalıcı çözüm bulmak gerekiyor ve Türkiye’nin bundan etkilenmemesi lâzım.
Türkiye acilen dinamik yapıya dönüşmeli ve mikro doneleri harekete geçirmeli. Mikro doneler makro sistemin yapıtaşlarıdır; mikro donelerin Batı tarafından algılanması güçtür. Batı statik ve sabırla çalışır. Türkiye dinamik ve güven esaslı bireylerle çalışırsa her güçlüğün üstesinden gelebilir. Bunların hepsini rahatlıkla başarabilecek potansiyele sahiptir. Mesele bu potansiyelin harekete geçirilip geçirilmemesiyle ilgilidir. Sıcak çatışmalar dışında bunların harekete geçirileceği anlamında ciddî şüphelerim var. Çünkü seçilmiş kimileri topluma maalesef tepeden bakıyor ve küçümsüyor.
Azerbaycan ile Türkiye vatandaşlarının iki ülke arasında kimlikle geçişlerinin başlaması ve Türkiye’nin ata yurda açılan büyük bir koridora sahip olmasının ardından ABD, İran’ı tarih sahnesinde itibarsızlaştırmayı başardı. Batı, aynı oyunu Türkiye’ye oynamak istiyor. Demir İpekyolu projesiyle Londra-Pekin hattının hızlı tren ile 48 saate indirilmesi ve bu hattın Türkiye’den geçmesi ABD’nin hiç işine gelmiyor.
ABD’nin Afganistan’dan aceleyle çıkıp Özbekistan, Türkmenistan, Dedeağaç ve Norveç’e yerleştiğini biliyoruz. Yunanistan ile turistik amaçlı bile olsa iyileşmemizi Batı hiç sevmiyor. Bu nedenle Demir İpekyolu’nun Çin, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Gürcistan, Türkiye ve Bulgaristan’dan Avrupa’ya açılması, bu bölgelerin kaderinde sıcak savaşları barındırıyor.
Çin-Hindistan ve Basra Körfezi’nden Gazze Limanı’na ulaşan, hatta Gazze Limanı’nın bekçiliğini ABD, burada mevzi aldı bile. Ayrıca Hint Okyanusu’nun tam kalbinde ABD’nin Diego Garcia Askerî Üssü bulunuyor ve bu üs, Hint Okyanusu’nda bulunan Chagos takımadalarında yer alıyor. Bu durumun yanında ABD, Norveç’in kuzeyinde yer alan Bogen Körfezi yakınlarındaki bir mağarayı silah deposu hâline getirdi. Batı, Rusya ile Türkiye’nin yanı sıra Arap coğrafyasına ilerliyor. Şimdilik Arap coğrafyasında ipleri eline geçirdi. İran sözünü dinliyor, Çin’e ise bir adım kaldı. Sırada Rusya ve Türkiye var. Rusya’yı Ukrayna ile zayıflatıyorlar. Türkiye’yi de terör örgütleriyle elemine etmek istiyorlar. Hiç olmadığı kadar yeniden içeride ve dışarıda hazır olmak zorundayız.
Kuşatmayı püskürtmek zorundayız.
Kaynaklar
https://haberajandanet.com/Article/iranveukraynauzerindenoynananoyunlar/70hhhWc1m9h7q1SzQXMy
https://haberajandanet.com/Article/buyuk-savas-kapida/lY2MkJTj1ErQ5075H3iR
https://haberajandanet.com/Article/buyuk-savas-kapida/7CQubNa4wHIZiXLIwiAI
https://haberajandanet.com/Article/her-turlu-saldiriya-hazir-olmak-lazim/bAglTbEV92X9ZZ8lpBUw
https://haberajandanet.com/Article/yuzyilin-en-tehlikeli-cengi/A1gwgu3ux7t7B7cEWptx
https://haberajandanet.com/Article/mesru-yoldan-ilerleyen-buyuk-tehlike-/qdCJMAXpEPYhVrSfUeQj
https://haberajandanet.com/Article/zamlara-kalici-cozum/hRn7EbhRhFcKnWiK9iQa
https://haberajandanet.com/Article/ezan-cinde-degistirildi/oZQHJiIm6Hw9iJjSMqGW
https://haberajandanet.com/Article/ukrayna-sonrasi-/OyFITeqEpz4LZGI3evKE
https://haberajandanet.com/Article/balkonda-tek-basina/iW4Onp2A1tYHGByb4mcs
https://haberajandanet.com/Article/yasam-destek-unitesi-iran/D3avUO4z12YZdVq0eL9Q
https://haberajandanet.com/Article/21-yillik-icraatin-muhurlenmesi-gerek/klOt9sJL32kYrF5iAdds