Balkonda tek başına

Her seçim döneminde üye sayısıyla övünen AK Parti’nin her bir üyesi bir yakınını yanına alıp gitse, seçime yansıyan oy da, geçerli oy da, AK Parti’nin oyu da, kazanılan belediye başkanlığı sayısı da bambaşka olacak. Peki, nerede?

90’lı yıllarda afacan bir çocuğun maceralarını anlatan bir film vardı; “Evde Tek Başına”…

Ailenin en sevilmeyen, her olayın sorumlusu addedilen, her olumsuz sonucun sebebi görülen çocuk, ailesinin bir yılbaşı tatili için Paris’e gittiği gün evde unutulur.

Evet, valiz gibi, şapka gibi, krem gibi evde unutulur çocuk.

Anne çocuğu evde unuttuklarını fark edip aileyi eve geri döndürmeye çalışadursun, Paris’ten dönene kadar evde unutulan çocuk, mahalleye dadanan hırsızlara karşı tek başına mücadele verir.

Çocuk zafer elde eder, ailesi de ancak döner.

31 Mart 2024’ü 1 Nisan 2024’e bağlayan gece AK Parti Genel Merkezi’nin balkonunda gördüğüm Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın görüntüsü, bende bu filmi çağrıştırdı.

Bugüne kadarki zaferlerde takım arkadaşlarını da yanına alıyordu, başarısızlıklarda ise tek başına çıktı balkona.

Bunun kararını kim verdi acaba? Takım mı çıkmak istemedi, Erdoğan mı çıkmalarını engelledi?

Zafer ekibin, hezimet liderin eseri olurmuş; takımdan kimse Erdoğan’a, “Balkona değil, kapının önüne çıkalım; oraya da siz değil, biz çıkalım, boynumuzu bükelim” dememiş anlaşılan.

Neden takıma ve teşkilata yüklüyorum tüm faturayı?

Cevap tablosu şöyle:

Ekrem İmamoğlu 2019’da 4 milyon 741 bin 870 oy almışken 2024’te 4 milyon 432 bin 862 oy almış. Yetmez mi? Kim daha büyük bir destek çıkmış İmamoğlu’na?

Ayrıca, bugüne kadar yapılan balkon konuşmaları da benim hoşuma gitmiyordu doğrusu. Başka şeyler hatırlatıyor bana. Açıp incitmeyeyim. Bir defa üstten bakmak, yetmez mi?

Herkesin dilinde emeklilerin durumu, enflasyonun yüksekliği… Bunlar kaybettirmiş. Peki, Cumhur İttifakı’nın ortağı olan partilerin teşkilat üyelerinin elleri armut mu topluyormuş?

Her seçim döneminde üye sayısıyla övünen AK Parti’nin her bir üyesi bir yakınını yanına alıp gitse, seçime yansıyan oy da, geçerli oy da, AK Parti’nin oyu da, kazanılan belediye başkanlığı sayısı da bambaşka olacak. Peki, nerede?

Kimse mi emeklilik maaşı ve enflasyon sorunu hakkında vatandaşı ikna etmeye kalkışmadı? Kimse mi geleceğe dair bir ümit kırıntısı aşılayamadı?

CHP’yi kazançlı görüp de AK Parti’ye oy vermediği için üzülüp ağlayanlar var. Onların ağlaması CHP kazandığı için değil, AK Parti kaybettiği için de değil. Kendilerini ötenazi yapmış gibi düşünüyorlar.

İnanın, bu yazı olağanda hemen ertesi gün yayına girecekti ama soğutmak üzere içimi, “Ben oruçluyum” dedim. Bugüne kaldı.

Fakat şu gün şu saat itibariyle de bir istifa haberi gelmedi. Belli ki, AK Parti Merkez Yönetim Kurulu ve AK Partili İl Başkanları seçim sonuçlarının sorumluluğunu üzerlerine almıyorlar.

Belli ki suçlunun Hazine ve Maliye Bakanı olduğunu yutturmak istiyorlar. İnanın, bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yerinde olsam ve bir kabine değişikliği yapacak olsam, her ismi değiştirsem Sayın Mehmet Şimşek’e dokunmam. Bu ülkenin yönetim anlamında istikrara bütüncül plânda ihtiyacı var. Her sene, her dönem bakan değişmez. Koalisyonla mı yönetiliyoruz Allah aşkına?

Yerel seçimin mağlûbu da, galibi da yerel olur. E sorumlusu da yerel olur elbette. Hükümet değil, kabine değil, parti yönetimi ve il-ilçe teşkilatları can bulmak için değişim bekler.

Bekliyoruz. Ama yok. Herhâlde görevlerinden istifaları istendiğinde, “Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla” derler. Bu da fıkranın çözümü olur.