MOSKOVA’da hayat durdu.
Sokaklar boşaldı.
Moskova’da tam anlamıyla korku hâkim.
Bundan önce bir çeyrek asırlık serüvene odaklanmak gerekir.
ABD’nin 11 Eylül saldırılarında Yahudi kökenli vatandaşlar o gün İkiz Kulelerde ne hikmetse yoklardı. Üzerinde çok sayıda şüphe barındıran bu saldırıların ardından ABD, İslâm coğrafyasına geldi ve her yeri kan gölüne çevirdi.
Suriye ve Irak’ta petrol bakanlıkları, nüfus müdürlükleri, kütüphane ve müzelere el konuldu. Tarih yok edildi. Suriye ve Irak’ın kuzeyinde terör devleti kurmak isteyen de ABD’dir.
ABD, yanına İngiltere ve Fransa gibi Batılı devletleri alıp Doğu Akdeniz, Afganistan, Karadeniz ve Türk cumhuriyetlerinde cirit oynatmak istedi.
Son çeyrek asırdır her şeyin değişmeye başladığı tarihte ABD’nin olayı fark etmesi ve 11 Eylül’ün gerçekleşmesi, eş zaman dilimine denk geliyor. Yazılarımızda hep dillendiriyoruz, bu olaylar bir süre daha artarak devam edecek.
ABD Afganistan’dan ayrıldıktan sonra Türk cumhuriyetlerine İngiltere ve Fransa ile birlikte operasyon çekmek istedi. Türk liderler Putin ile birlikte hareket etmeyi tercih ettiler. 15 Temmuz’da darbe yapamayınca, Suriye ve Irak’ın kuzeyinde terör devleti kuramayan ABD, İngiltere ve Fransa ile Karabağ Savaşı’nı çıkardılar.
İşgalci Ermenistan’a karşı Karabağ’da tarih yazan İHA’lar, dünya savaş tekniğini değiştirdi. Çeşitli nedenlerden dolayı Türkiye’ye F-16 ve F-35 vermeyen ABD ambargo bile uyguladı. Ayrıca İsrail’den alınan İHA desteğinin işe yaramadığı da bu zaman dilimine denk geliyor.
Süreç bu aşamada devam ederken, Türk cumhuriyetleri üzerinden Demir İpekyolu’nda işlerin kolay olmadığını gördüler. Hindistan’dan çıkıp Basra Körfezi üzerinden Gazze Limanı’na doğru yeni bir ticaret yolu çizildi. ABD, İngiltere ve Fransa gibi devletler bu yeni ticaret yolunda hemfikir olunca İsrail, Gazze’de soykırım yapmaya başladı. Bunu gören Putin, Gazze’ye sahip çıktı. Gazze ile ilgili yazılarımızda HAMAS’ın Rusya’dan füze almadığını, buna İsrail’in de müsaade etmeyeceğini yazmıştık. Ancak HAMAS askerlerinin büyük kısmı üniversite mezunu ve mühendis; çoğu da füze projelerini Rusya’dan alıyorlar. Rusya ile HAMAS’ın en büyük bağlantısı budur.
Putin Gazze’ye sahip çıktığında, Rusya ticaret yollarının sadece Batılı devletlerin kontrolünde olmaması yönündeki bir refleks ile hareket etmişti. Netanyahu, Putin’in Gazze’ye sahip çıkması üzerine hemen tehditleri savurmuştu. Blinken, kendisinin bir Yahudi olarak İsrail’i ziyaret ettiğini ifade etmişti.
Gazze’de 40 bin civarında kadın ve çocuk katleden İsrail’in destekçisi hiç şüphesiz ABD. Güney Gazze’de liman yapımına başlayan ABD, dikkatleri dağıtmak istiyor. Rusya’nın Ukrayna saldırısında çok ciddî rol oynayan Türkiye’nin arabuluculuk rolünden hoşnut olmadığı da işin cabası. Böyle bir aşamada Moskova yakınlarında binlerce insanın bulunduğu bir salonda sözde 11 kişilik bir ekibin plânladığı ve tetiği de Nasridinov Makhmadrasul, Ismonov Rivozhidin, Safolzoda Shokhinjonn ve Nazarov Rustam’ın çektiği katliam yapıldı. Katliamda masum 150’den fazla insan öldürüldü.
Moskova’da hayat durdu.
Sokaklar boşaldı.
Şehirde korku hâkim...
Wagner meselesi çözülmüş ve Avdiyivka cephesinde gelişmeler yaşanıyorken, Putin’in seçimden zaferle çıktığı günlere denk gelen bu kanlı saldırı yapıldı.
Ne ilginçtir ki, 11 Eylül saldırılarını önceden bilemeyen ABD ve istihbaratı, Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic’in de ifade ettiği gibi, ABD ve İngiltere’nin Rusya’nın başkenti Moskova’daki konser salonunda gerçekleşecek silahlı saldırıyı önceden bilebiliyor. ABD olayı hemen DAEŞ’in üzerine attı, DAEŞ de üstlendi. Yukarıda adı geçen ve kanlı saldırıyı yapanların Tacik oldukları görünüyor. Ancak Ukrayna’ya kaçarken yakalanıyorlar.
ABD gazetelerinde DAEŞ ismi, çıktığı ilk günden beridir “İslâm Devleti” adıyla “ISIS” olarak geçiriliyor. Yani terör ile İslâm’ı birlikte zikretme fikrine devam ediyorlar. HAMAS’a da bu şekilde bakıyorlar. Ancak bu, işin başka tarafı.
Yüzlerce saldırıyı önlersiniz ama bir tanesinde başarılı olamayabilirsiniz. Bu durum, ABD, İngiltere ve Fransa gibi devlerin de olduğu daha büyük bir plân olabilir. Putin ve Medvedev olaya hâkim olmasa, kısa sürede saldırganlar yakalanamazdı. Şimdi, “Sisteme hâkim olan Putin ve Medvedev’e rağmen olay neden olmuş?” diye baktığımızda karşımıza çıkan, saldırganların geçmişte isimlerinin bir yerlerde geçmemiş olmasıdır. Saldırganlar sadece bu iş için odaklandırılmışlar sanki.
ABD’nin saldırıyı plânlayanın DAEŞ’lı olmasını açıklaması üzerine Rus televizyon kanalı RT News, DAEŞ’in saldırıyı plânladığını iddia ettiği kişinin aylar önce öldürüldüğünü belirtti. ABD, 11 Eylül’de olduğu gibi yine farklı mecralarda cirit atmak istiyor.
Benim açımdan işin dikkat çeken taraflarından biri, Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova’nın “Ukrayna, Batılı liberal rejimlerin eliyle 10 yıl boyunca Avrupa’da terörizmin yayılmasının merkezi hâline geldi” ifadesini kullanmış olmasıdır. Demek oluyor ki, Ukrayna’ya büyük bir operasyon kapıda. Ayrıca Avrupalıların ABD’den kopmasının önüne geçmek için de Moskova saldırısının hedefleri arasında olduğunu anlamak gerekiyor.
Rusya asırlar boyunca hayâli olan sıcak denizlere inmeyi başarmıştı. Suriye’de üç farklı yerde sıcak denizlerde halk, askerî korumalar altında bedava tatil yapıyor. Rus ve Ukraynalı turistler Türkiye’nin de en güzel yerlerinde tatil yapıyorlar. İçimizdeki bazıları “Ukraynalılar gelsin, Suriyeliler gelmesin” bile demişlerdi.
Sonuç olarak Türkiye’nin yatıştırıcı rolüne rağmen ABD, İngiltere ve Fransa, Rusya’yı savaş çıtasını üst kademelere çıkartması için kanlı bir saldırı ile tetikledir. Gazze’de liman yapımına başlayıp Filistinlilerin topraklarına ve yeraltı zenginliklerine el koymaya başladılar. Bunların hepsini ABD, İngiltere ve Fransa birlikteliği yapıyor.
Rusya nasıl hedefse, Türkiye de NATO üyesi olmasına rağmen ABD, İngiltere, Fransa ve tüm Batı’nın hedefindedir. Hiç olmadığı kadar kin ve nefretle Türkiye’yi durdurmaya çalışıyorlar. Moskova’daki saldırıyı sadece Rusya’ya karşı yapılmış olarak düşünmek doğru değil bu yüzden.
Bir çeyrek asır daha devam edecek olan bu tür saldırılar, dilerim nükleer silah kullanmaya kadar gitmez. Ancak İngiltere, ABD ve Fransa gibi devletlerin canhıraş bir şekilde İslâm coğrafyasına, Türk Cumhuriyetlerine hâkim olma hedefleri çok şiddetlidir. Türkiye’nin savaşın içine çekilmesi için bütün hamleler yapılmaktadır. Geriye sadece fiilî saldırı kaldı. Daha önceki yazılarımdan birinde “erken seçim” konusuna değinmiştim, elbette şimdilik böyle bir durum yok ancak olaylar Moskova’daki gibi saldırıların farklı ülke ve şehirlerde de devam ederse Meclis bunu düşünecektir.
Dememiz odur ki, etrafımız kan gölüne çevrildi. Kuzeyde Rusya, güneyde ABD ve İngiltere yer alıyor. Fransa’nın Ermenistan tetikçiliği de bitmiş değil. Artık eski dünya yok. Yeni bir dünya kuruluyor. Türkiye’nin de yerini burada alması gerekiyor.