Her türlü saldırıya hazır olmak lâzım

Tehlike her geçen gün büyüdüğüne göre ittifaklar da büyüyecektir. Dinamik yapılar etki-tepki ile söndürülebilir. Eylemsizlik düzeyini çoktan geçmiş olan düşmanlar, tepkilerini her ölçekte vereceklerdir. Bu nedenle Türkiye’de 2025 yılında bir erken seçim olabilir. Olmadı, Cumhur İttifakı ittifak olmaktan çıkıp tek bir yapıya bürünebilir. Aksi durumlarda Türkiye’nin çığ gibi gelen saldırıları göğüslemesi zor olacaktır.

TÜRKİYE tek başına kalsa bile her yönüyle kendisine yetmesi gereken birkaç ülkeden biridir. Bunun iki nedeni vardır: Birincisi Doğu medeniyeti ve İslâm’ın son bekçisi olması; diğeri ise bir değerin omuzlanmasının yetmediği ve sürdürebilir düzeyde olması gerektiğidir.

Ortaya konulan hangi iddia olursa olsun, bir, bilemediniz iki nesil sonra tükenir. Bu gerçek bilimsel bir sonuçtur. Son iki asırdır insanlığa sunulmaya çalışılan tek bir iddia vardır: İnsanın başıboş bir varlık olduğu…

Daha ileri gidip akıl, bilim, ilim ve mantık ekseninden hareketle iddialarına kütüphaneler dolusu delil arayanlarla işgal edilmiş bir hayat sunulmak istenmektedir. Böyle bir hayata en insancıl direniş hiç şüphesiz aziz milletimizdir.

Türkiye, insanlığa gerçekten insancıl bir hayatın olduğunu sunabilecek potansiyelde olan ilk sıradaki ülkedir. Diğer bir ifadeyle, mevcut dayatılan, tüketen insanlık anlayışının aksine, alternatif bir hayatın olduğunu ortaya koyabilecek de ilk sıradaki ülkedir.

Bu girişlerden sonra doğrudan savunma sanayii ve diğer kalkınma odaklı atılım, gelişme ve teknolojilere ölümüne itiraz edenlerin en birincil nedeni budur. Bu nedenin esas temelinde yatan ise kendilerini kültür ve medeniyet açısından ülkenin değer ve kazanımlarıyla özdeşleşmemiş olanların itirazlarıdır. Bu itiraz kendi pencerelerinden hiç şüphesiz haklı gibi görünmektedir. Etnisite ve dinî aidiyetlerini gelenek ile özdeşleştirmemiş olanların itirazıdır bu. Sonuna kadar da haksız ve yersizdir.

Dünyanın en gözde stratejik ve teknolojik uçağını yapan bir ülkeye ABD, Almanya, AB, İngiltere, Fransa, İtalya ve Fransa gibi ülkelerden övgüler dolusu sözler ve taltif gelmesinin aksine, içeriden birilerinin her şeye itiraz etmesi, azınlığın çoğunluğa baskı kurması ve Müslüman halkın sindirilmesinin amaçlandığını gösteriyor.

TOGG, Marmaray, İstanbul Havalimanı, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve daha binlerce yatırıma itiraz, teknolojide lider olmayıp tamamen Batı’ya bağımlı bir ülke olunması için yapılmaktadır.  

Anlıyorum, bir kişinin veya birilerinin ülkesinin atılımlarına bunca itiraz etmesinin anlaşılması güç gelebilir. Ancak bu bir hakikattir. Türkiye’yi içeriden ve dışarıdan asla yalnız bırakmak istemeyeceklerdir. Bu nedenle savunma sanayii teknolojilerindeki atılımlar kadar eğitim, kültür ve gelenek içinde atılımlar yapılmalıdır.

Türkiye’nin her alanda olduğu kadar her şeye itiraz edenler için de çözüm üretmesi gerekiyor. Bunun ilk adımı sivil bir anayasa yapılması ve ilk anayasada olan bazı değerlerin o anayasaya tekrar konulmasıdır. Yeni kimliklerde “din” ibaresi ve “kan grubu” açıkça yazılmalıdır. Zira bunlar özdeşleştiğimiz kriterlerdir. Türkiye’nin her şeyine itiraz eden güruhun Yahudilik, Hıristiyanlık, ateizm ve deizm gibi tali yollara itiraz edildiği görülmüyor.

Türkiye atılım yaptıkça, her dönem itiraz edenlerin biraz daha sesi gür çıkıyor ve kim oldukları açık oluyor. Bunlar o kadar ileri gidiyorlar ki kanunen suç işleme derecesine geldiklerinde ise yurt dışına kaçıyorlar.

Böyle bir cenderenin içerisinde Türkiye’nin savunma sanayii teknolojilerinde atılım yapması, “İstemezük” diyenlerin her geçen gün seslerini biraz daha yüksek çıkarıyor. İtiraz etmelerinde ve Türkiye’nin ileri gitmesinde sadece “muhalif” olmanın hiçbir önemi yoktur.

Türkiye’nin her atılımına birileri itiraz ediyor ve sonuna kadar karşı çıkıyorsa bunun akıl, mantık ve bilimle açıklanan tarafı yoktur. Bunun tek nedeni vardır ve bu neden ekonomik güç merkezlerinin Batı’dan Doğu’ya kayması ve Türkiye’nin bölgesinde lider konumuna yükseliyor olmasıdır. Türkiye lider ülke olduğunda İstanbul ve Kutsal Topraklar ile iletişimi üst düzeye geçip Türk cumhuriyetleriyle birlik oluştuğunda Batı’nın ikinci plâna itildiği bir dünya ile karşılaşılacaktır. İçeriden ve dışarıdan aynı hedefe kilitlenenler işte Türkiye’nin bu yükselmesini istemiyorlar. 

Türkiye yükselir ve gücüne güç katarsa, hiç şüphesiz Selçuklu ve Osmanlı’dan daha etkin bir yapıya kavuşacaktır. Bunu istemedikleri için içeride ve dışarıda o aynı soydan gelenler canhıraş bir şekilde Türkiye’ye savaş açmış durumdalar.

Bu topraklar çok sıkıntılar çekti. Olmadığı gibi, azınlıkların darbelerine maruz kaldı.

·      27 Mayıs 1960’ta darbe yaptılar.

·      21 Ekim 1961’de darbeye teşebbüs ettiler.

·      22 Şubat 1962’de darbeye teşebbüs ettiler.

·      20 Mayıs 1963’te darbeye teşebbüs ettiler.

·      20 Mayıs 1969’da darbeye teşebbüs ettiler.

·      12 Eylül 1980’de darbe yaptılar.

·      9 Mart 1971’de darbeye teşebbüs ettiler.

·      12 Mart 1971’de muhtıra verdiler.

·      27 Aralık 1979’da muhtıra verdiler.

·      28 Şubat 1997’de darbe yaptılar.

·      27 Nisan 2007’de muhtıra verdiler

·      15 Temmuz 2016’da FETÖ darbe yapmaya kalktı.

·      Bitmedi, PKK elebaşı ölmedi, hapiste.

·      FETÖ elebaşı ABD’deki ininde besleniyor.

·      Batı’nın bütün savaş gemileri Akdeniz ve Ege’de.

Burada Türkiye’nin gelişmişliğine itirazın nedeni iyi anlaşılırsa, geleceğe dair doğru plânlar yapılabilir. İtirazların nedeni, içerideki gayrimüslim azınlıkların halkın çoğunluğunu yönetme ve onları hizmetkâr olarak kullanma hedefidir. Birincisi, bu hedefleri geçmedi. İkincisi, Batı’nın Müslüman Türk halkına olan tepkisi ve pasifize bir toplumu arzu etme amacı bundandır ve devam etmektedir.

Atalarımız Batı milletlerini köşeye sıkıştırdığı için asla geriye dönmek istemeyeceklerdir.

1361 Edirne, 1363 Filibe, 1371 Bulgaristan ve Makedonya, 1389 Kosova, 1396 Niğbolu Zaferlerinin yanında 1443’te Haçlıları yendik; 1444’te Varna, 1448’de yine Kosova, 1453’te İstanbul, 1459’da Sırbistan, 1460’ta Yunan yarımadası, 1463’te Bosna, 1466’da Arnavutluk, 1522’de Rodos, 1526 Mohaç ve 1529 Budin’i fethettik.

Böyle bir geçmişe sahipken Batılılar asla Türklerin savunma sanayiinde gelişmesini istemezler. Her türlü ayak oyununu ve Türkiye’nin olası bir savaşa girmesinin bütün yollarını deneyeceklerdir.

Türkiye’nin Batı ve içerideki azınlık tarafından hedefe oturtulmasının nedenleri arasında Müslüman halkın yükselişi ve köyden kente gelip hâkim pozisyonunda konuşlanması vardır. Bu yapılırken ASELSAN, HAVELSAN, Roketsan, TUSAŞ (TAI), BMC, Katmerciler, NETAŞ ve Otokar gibi şirketlerin savunma sanayii atılımları dikkatleri çekmiştir. En son KAAN’ın gökyüzü ile buluşması Batı’yı çileden çıkarmıştır. Her ne kadar içerideki azınlık küçümsese de atılımın boyutunu dışarıdaki Batılılar iliklerine kadar hissettiler. Yunanistan, kendi teknolojisini üretmek için yurtdışındaki yetişmiş elemanlarını ülkeye çağırma plânları yapmaya başladı.

Türkiye’nin önüne konulan Sevr haritası en son 15 Temmuz 2016’da tekrar hatırlatışmıştı. ABD destekli darbe girişimi başarısız oldu ancak şunu kesin olarak söyleyeyim ki FETÖ her şeyiyle diridir. Darbe yapamayınca Türkiye’nin iletişim kurduğu ve etkin olduğu ülkelerde savaş çıkarmaya başladılar. Rusya-Ukrayna Savaşı, İsrail’in Filistin’de soykırım yapması hep bunun içindir. Fransa’da yürüyüş yapanlar Filistin için saçlarının tellerini oynatmadılar. İçeride çok sayıda siyâsî parti kurup bütün güçleriyle milletin karşısına dikildiler.

Türkiye’nin savunma sanayii şirketleri durdurulamazsa, bütün düşmanlar Türkiye’ye yeni saldırı plânları yapacaklardır. Bayraktar ve benzeri özel şirketlerin beyin takımı suikasta uğrayabilir. Bu ekip iyi korunmalıdır. Devlete ait savunma sanayii şirketlerinin plânları çalınabilir veya burada da olmadık tehlikeler baş gösterebilir. Beklenmedik intiharlar olabilir. Bir gece ansızın KAAN’ın fabrikası ateşe verilebilir. Eğer bunu başaramazlarsa Hükümet’i devirmek için her yolu deneyeceklerinden herkesin emin olması gerekir.

Tehlike her geçen gün büyüdüğüne göre ittifaklar da büyüyecektir. Dinamik yapılar etki-tepki ile söndürülebilir. Eylemsizlik düzeyini çoktan geçmiş olan düşmanlar, tepkilerini her ölçekte vereceklerdir. Bu nedenle Türkiye’de 2025 yılında bir erken seçim olabilir. Olmadı, Cumhur İttifakı ittifak olmaktan çıkıp tek bir yapıya bürünebilir. Aksi durumlarda Türkiye’nin çığ gibi gelen saldırıları göğüslemesi zor olacaktır.   

Her türlü saldırıyı püskürten ülkemiz, ekonomik saldırıları bitiremedi, sadece sabit durumda devam ediyor. Artan maaşlara rağmen yüzde 600 artan gıda fiyatları normal değildir. Türk cumhuriyetleriyle birliktelik üst düzeylere çıktıkça bu saldırıların şiddeti artacaktır. Türkiye’nin sıcak savaşa sokulması için her türlü yol denenecektir. Olmadı, içeriden bir ayaklanma için de her türlü yol denenecektir.

Türkiye’nin her türlü saldırıyı püskürtecek donamım ve birikimde olduğundan şüphem yoktur. Ancak bitirilememiş PKK, FETÖ, Suriye ve Kuzey Irak’taki terör oluşumlarının varlığı unutulmamalıdır. Türkiye’nin kolay lokma olmadığı açıktır. Ancak her türlü saldırıya da hazırlıklı olmak gerekir. Bir anlık gaflet her şeyi ter yüz edebilir.

Allah (cc) bu aziz millete, Mehmetçiğe ve Devletimize sabır ve kuvvet versin!