YAĞMUR nedir? Kaba bir
ortalamayla üçte ikisi şehre sıkışmış yurdum insanına göre herhâlde aydınlık,
güneşli günlerden mahrumiyet, bazen ansızın bastıran ve bir anda bütün vücûda
bulaşan ıslaklık, kapalı bir gökyüzü, kara kara bulutlar, yol kenarlarında su
birikintileri, elbise temizliğini tehdit eden ve her an bulaşmaya hazır çamur
ve sair bir sürü olumsuzluk?
“Su”
denilen nimetin, musluğun vanasının arkasında hazır asker gibi beklemek zorunda
olduğunu sanan, hayatında hiç susuzluk çekmemiş, hiç baraj görmemiş insanlar
için yağmur, nihâyetinde rahatsız edici ve katlanılması gereken bir doğa olayı
gibi gelebilir. Ama dünyada yaşayan insanlardan neredeyse dörtte birinin temiz
içme suyundan mahrum olduğunu bilen biri için yağmur, tam mânâsıyla hayat
kaynağıdır.
Tohumu
toprağa serpen çiftçi için yolu gözlenen rahmettir yağmur. Evet, Anadolu’da
yağmurun adı, “rahmet”tir. Çünkü Anadolu irfanı yağmurdaki hayatı, mucizeyi
görmüş, o yüzden de “yağmur” deyip geçememiş, onun Allah tarafından kendilerine
göklerden indirilmiş bir rahmet olduğunu anlamış ve hakkını teslim etmek ve
şükrünü peşinen ifade etmek üzere “rahmet” demiştir ona.
Şair
Nurullah Genç de, “Seni âlemlere rahmet olarak gönderdik” denilen Rahmet
Peygamberi Hazreti Muhammed’i yağmura benzetmiş, “Yağmur” adlı o muhteşem
şiiriyle Hazreti Peygamber adına düzenlenen yarışmada birinci olmuştu.
Benim
kuşağım, yağmuru rahmet olarak bilen, çocukluğunu doya doya yaşadığı, kırında
bayırında koştuğu, deresinde yüzdüğü, balık avladığı bir köyü olan şanslı bir
nesil. Biz yağmurun her türlüsünü biliriz; günlerce çinko ya da kiremit
çatılardan, örtünün cins ve çeşidine göre çeşitli melodiler tutturarak tatlı
bir uykuya davet eden tıpırtılarla için için, sakin sakin yağan yağmuru da
biliriz, insanın ödünü koparan gök gürültüsünün ardından birdenbire boşanan sağanakları
da. Kış soğuğunu getiren kara yağmuru da biliriz, ardından rengârenk gökkuşağı
çıkan yaz yağmurlarını da. Yağmurun rahmet olduğunun idrakine varacak kadar
tabiatla iç içe yaşadık çok şükür.
“Şükür,
nimeti ziyâdeleştirir” denilir, ismimizin de bereketiyle şehirdeki evimizin de
bizi oyalayacak, bedenimizi hareket ettirecek, bizi tabiattan koparmayacak ve
çocukluğumuzu hatırlatacak kadar bir bahçesi oldu. Koronavirüs tedbirleri
kapsamında zorunlu olarak evde kaldığımız dönemlerde daha bir kıymetlenen
bahçemize domates, salatalık, biber diktik ve başladık rahmet yolu gözlemeye.
Ve yağmur olanca bereketiyle geldi, çok şükür!
Azizim,
gökyüzünden gelen öyle bir sudur ki, gerçekten “yağmur” deyip geçemezsin!
Yağmurdan
sonra şöyle parkları, bahçeleri dolaşmayan, çeşit çeşit çiçeklerin, ağaçların,
otların, yaprakların yüzlerinin nasıl güldüğünü görmeyenlerin anlayabileceği
bir şey değil bu söylediklerim. Denir ya, bazı şeyler anlatılmaz, yaşanır.
Yağmurdan sonrası da böyledir azizim, anlatılamaz, yaşamak lâzım. Gökten
inerken bitkilere gerekli ne kadar mineral varsa önüne katıp indiren ve büyük
bir öğün gibi üzerine boca eden yağmurun sulaması, klorlu ve faturasından korka
korka, damla damla suladığın şebeke suyuna benzemez. Allah’ın hazînesi geniştir
ve çok cömerttir; verince bol bol verir, sulayınca bol bol sular.
Geçen
hafta yağmur sonrası, büyük bir şans eseri doğal hâlinde kalabilmiş hazîne
arazisinde küçük bir gezinti yaptım. Yaklaşık yirmi dönümlük arazi içindeki
bütün otlar, çiçekler, ağaçlar ve yapraklar âdeta coşmuş, şükür için kıyama
durmuşlardı. Hepsinin yüzünün nasıl güldüğünü, nasıl neşelendiklerini görmeliydiniz.
Kantaron çiçeği, yabanî orkideler, sarıpapatyalar ve adlarını bilmediğim için
çok üzgün olduğum ve kendilerinden özür dilediğim tüm kır çiçekleri,
üzerlerinde kalmış son damlaları da kana kana içerek Yüce Yaratan’a teşekkür
ediyorlardı.
Burada
bir parantez açıp okuyucularıma bir ricamı iletmek isterim: Tabiatta gezinirken
gördüğüm türlü çeşit ve renkteki çiçeklerle ve “ot” deyip geçtiğimiz her biri
ayrı kıymette bitkilerle beni tanıştırabilecek bir yazılım programı bilen varsa
bana iletsin lütfen!
Gezinti
esnasında gerçi ayaklarım biraz ıslandı ama karşılığını, değdiğim yerlerden
gelen nefis kekik kokularıyla fazlasıyla aldım. “Bu yazıda mutlaka bize de yer ver”
diyen, komşunun kapı girişi üstündeki nefis kokulu hanımeli çiçeğinin, bizim
bahçede hanımın üzerine titreyerek yetiştirdiği sardunyaların ve güllerin,
kokusuna bayıldığım zambak ve limon çiçeklerinin de sizlere selâmları var. Yağmurdan
sonra kuşların ötüşünün bile değiştiğini biliyor muydunuz? Bahçemizin
kuşlarının da sizlere selâmı var.
Size
de tavsiyem şu ki, bundan sonra yağan ilk yağmurdan sonra kırlara çıkın ve
doğanın kendi dilince yaptığı şükür duâsına katılın…