Yağmurdan sonra

“Bu yazıda mutlaka bize de yer ver” diyen, komşunun kapı girişi üstündeki nefis kokulu hanımeli çiçeğinin, bizim bahçede hanımın üzerine titreyerek yetiştirdiği sardunyaların ve güllerin, kokusuna bayıldığım zambak ve limon çiçeklerinin de sizlere selâmları var. Yağmurdan sonra kuşların ötüşünün bile değiştiğini biliyor muydunuz? Bahçemizin kuşlarının da sizlere selâmı var.

YAĞMUR nedir? Kaba bir ortalamayla üçte ikisi şehre sıkışmış yurdum insanına göre herhâlde aydınlık, güneşli günlerden mahrumiyet, bazen ansızın bastıran ve bir anda bütün vücûda bulaşan ıslaklık, kapalı bir gökyüzü, kara kara bulutlar, yol kenarlarında su birikintileri, elbise temizliğini tehdit eden ve her an bulaşmaya hazır çamur ve sair bir sürü olumsuzluk?

“Su” denilen nimetin, musluğun vanasının arkasında hazır asker gibi beklemek zorunda olduğunu sanan, hayatında hiç susuzluk çekmemiş, hiç baraj görmemiş insanlar için yağmur, nihâyetinde rahatsız edici ve katlanılması gereken bir doğa olayı gibi gelebilir. Ama dünyada yaşayan insanlardan neredeyse dörtte birinin temiz içme suyundan mahrum olduğunu bilen biri için yağmur, tam mânâsıyla hayat kaynağıdır.

Tohumu toprağa serpen çiftçi için yolu gözlenen rahmettir yağmur. Evet, Anadolu’da yağmurun adı, “rahmet”tir. Çünkü Anadolu irfanı yağmurdaki hayatı, mucizeyi görmüş, o yüzden de “yağmur” deyip geçememiş, onun Allah tarafından kendilerine göklerden indirilmiş bir rahmet olduğunu anlamış ve hakkını teslim etmek ve şükrünü peşinen ifade etmek üzere “rahmet” demiştir ona.

Şair Nurullah Genç de, “Seni âlemlere rahmet olarak gönderdik” denilen Rahmet Peygamberi Hazreti Muhammed’i yağmura benzetmiş, “Yağmur” adlı o muhteşem şiiriyle Hazreti Peygamber adına düzenlenen yarışmada birinci olmuştu.  

Benim kuşağım, yağmuru rahmet olarak bilen, çocukluğunu doya doya yaşadığı, kırında bayırında koştuğu, deresinde yüzdüğü, balık avladığı bir köyü olan şanslı bir nesil. Biz yağmurun her türlüsünü biliriz; günlerce çinko ya da kiremit çatılardan, örtünün cins ve çeşidine göre çeşitli melodiler tutturarak tatlı bir uykuya davet eden tıpırtılarla için için, sakin sakin yağan yağmuru da biliriz, insanın ödünü koparan gök gürültüsünün ardından birdenbire boşanan sağanakları da. Kış soğuğunu getiren kara yağmuru da biliriz, ardından rengârenk gökkuşağı çıkan yaz yağmurlarını da. Yağmurun rahmet olduğunun idrakine varacak kadar tabiatla iç içe yaşadık çok şükür.

“Şükür, nimeti ziyâdeleştirir” denilir, ismimizin de bereketiyle şehirdeki evimizin de bizi oyalayacak, bedenimizi hareket ettirecek, bizi tabiattan koparmayacak ve çocukluğumuzu hatırlatacak kadar bir bahçesi oldu. Koronavirüs tedbirleri kapsamında zorunlu olarak evde kaldığımız dönemlerde daha bir kıymetlenen bahçemize domates, salatalık, biber diktik ve başladık rahmet yolu gözlemeye. Ve yağmur olanca bereketiyle geldi, çok şükür!

Azizim, gökyüzünden gelen öyle bir sudur ki, gerçekten “yağmur” deyip geçemezsin!

Yağmurdan sonra şöyle parkları, bahçeleri dolaşmayan, çeşit çeşit çiçeklerin, ağaçların, otların, yaprakların yüzlerinin nasıl güldüğünü görmeyenlerin anlayabileceği bir şey değil bu söylediklerim. Denir ya, bazı şeyler anlatılmaz, yaşanır. Yağmurdan sonrası da böyledir azizim, anlatılamaz, yaşamak lâzım. Gökten inerken bitkilere gerekli ne kadar mineral varsa önüne katıp indiren ve büyük bir öğün gibi üzerine boca eden yağmurun sulaması, klorlu ve faturasından korka korka, damla damla suladığın şebeke suyuna benzemez. Allah’ın hazînesi geniştir ve çok cömerttir; verince bol bol verir, sulayınca bol bol sular.

Geçen hafta yağmur sonrası, büyük bir şans eseri doğal hâlinde kalabilmiş hazîne arazisinde küçük bir gezinti yaptım. Yaklaşık yirmi dönümlük arazi içindeki bütün otlar, çiçekler, ağaçlar ve yapraklar âdeta coşmuş, şükür için kıyama durmuşlardı. Hepsinin yüzünün nasıl güldüğünü, nasıl neşelendiklerini görmeliydiniz. Kantaron çiçeği, yabanî orkideler, sarıpapatyalar ve adlarını bilmediğim için çok üzgün olduğum ve kendilerinden özür dilediğim tüm kır çiçekleri, üzerlerinde kalmış son damlaları da kana kana içerek Yüce Yaratan’a teşekkür ediyorlardı.

Burada bir parantez açıp okuyucularıma bir ricamı iletmek isterim: Tabiatta gezinirken gördüğüm türlü çeşit ve renkteki çiçeklerle ve “ot” deyip geçtiğimiz her biri ayrı kıymette bitkilerle beni tanıştırabilecek bir yazılım programı bilen varsa bana iletsin lütfen!

Gezinti esnasında gerçi ayaklarım biraz ıslandı ama karşılığını, değdiğim yerlerden gelen nefis kekik kokularıyla fazlasıyla aldım. “Bu yazıda mutlaka bize de yer ver” diyen, komşunun kapı girişi üstündeki nefis kokulu hanımeli çiçeğinin, bizim bahçede hanımın üzerine titreyerek yetiştirdiği sardunyaların ve güllerin, kokusuna bayıldığım zambak ve limon çiçeklerinin de sizlere selâmları var. Yağmurdan sonra kuşların ötüşünün bile değiştiğini biliyor muydunuz? Bahçemizin kuşlarının da sizlere selâmı var.

Size de tavsiyem şu ki, bundan sonra yağan ilk yağmurdan sonra kırlara çıkın ve doğanın kendi dilince yaptığı şükür duâsına katılın…