Sıradışı bir intikam!

Komutan Odulas, tutuklu olarak Beyazıt Paşa’nın önüne getirildi. Paşa, istediği güzele sahip olan hemşerisine uzun uzun baktıktan sonr, Cüneyt Bey’in elçilerine söylediği “O gençtir, ülkesini daha iyi savunur” sözlerini hatırlayınca, Bey’in damadına görenlerin unutamayacağı, ibretlik bir cezâ verdi. Odulas’ı hadım ettikten sonra kölelerinin arasına kattı.

ANKARA Savaşı, Osmanlı Devleti için tam bir yıkım olmuştu. Yıldırım Beyazıt’ın güçlükle kurmaya çalıştığı Anadolu Türk Birliği dağılarak, yerine irili ufaklı birçok “beylik” kurulmuştu. Yıldırım Beyazıt’ın şehzâdelerinden her biri başka bir yerde hükümdarlığını ilân ettiklerinden, kardeşler arasında kıran kırana bir saltanat mücadelesi başlamıştı. Bu mücadele on bir yıl devam etti (Fetret Devri).

Mücadeleyi Çelebi Mehmet’in kazanacağı belli olmuştu. Emir Süleyman ve Musa Çelebi’nin ölümü üzerine Rumeli’de duruma hâkim olmaya çalışan Çelebi Mehmet’in her şeyden önce içte birlik ve beraberliği sağlamak için zamana ve barışa ihtiyacı vardı. Bu nedenle Bizans, Venedik, Ceneviz, Raguza, Mora Despotluğu, Sırp ve Eflak Beyleri ve Yanya Dukalığı ile barış ve dostluk eksenli antlaşmalar yaptı. Pâdişah, bu arada beklenmedik bir haber üzerine Anadolu’ya geçmek için hazırlıklara başladı. Aldığı kötü haber, Karaman Beyliği’nin Osmanlı topraklarına saldırması idi.

Karamanoğulları kendisini Türkiye Selçuklu Devleti’nin vârisi saydığından, 14. yüzyılın başından beri Anadolu egemenliği uğruna Osmanlı Devleti ile mücadele ediyordu ve Çelebi Mehmet’in Rumeli’de oluşunu fırsat bilerek müttefiki İzmirli Cüneyt Bey’in de yardımı ile Germiyan topraklarını ele geçirdikten sonra Osmanlı başkenti Bursa’yı da kuşattı. Kentin savunması çok güçlü idi. Müttefikler teslim olmayı kolaylaştırmak için kente su getiren derelerin yatağını değiştirmeye çalışırken, kenti savunan Hacı İvaz Paşa, anî bir çıkış hareketi ile düşmana ağır zâyiatlar verdirerek tekrar geri çekilmeyi başarmıştı.

Karaman Beyi ise inadından vazgeçmiyordu. Osmanoğulları’na duyduğu nefret o derece ileriydi ki, Bursa’nın dışında bulunan Yıldırım Beyazıt’ın mezarını açtırarak kemiklerini etrafa saçıp çiğnettikten sonra yaktırmıştı. Bu sırada ilginç bir gelişme yaşandı. Kalabalık bir grup, Musa Çelebi’nin cenâzesini Bursa’ya getiriyordu. Karamanoğulları kuvvetleri bu kalabalığı kalenin yardımına gelen Osmanlı güçleri sandıklarından, kuşatmayı kaldırarak geri çekildiler. Fakat sonradan bunun bir cenâze alayı olduğu anlaşılınca komutanlarından biri Karaman Beyi’ne, “Osmanlı’nın ölüsünden kaçarsan dirisine nasıl karşı korsun?” dediğinde çok öfkelenen Bey, bu sözü söyleyen kişiyi oracıkta öldürttü.

Bizans gemilerinin yardımı ile Anadolu’ya geçen Çelebi Mehmet, hem Bursa’nın kuşatılmasına, hem de babasının mezarına yapılan hakarete çok üzülmüştü. Bu nedenle zaman kaybetmeden hareket ederek Bursa önlerine geldiğindeyse düşmanları çoktan bölgeyi terk etmişlerdi. Çelebi Mehmet’in sâdık komutanlarından Beyazıt Paşa, Cüneyt Bey’in ele geçirdiği Osmanlı kalelerini birer birer geri almayı başardı. Bu başarı onun ününü ve saygınlığını arttırmıştı. Biraz da buna güvenen Paşa ilginç bir teşebbüste bulundu. Pâdişah’ın düşmanı Cüneyt Bey’in güzelliğiyle dillere destan bir kızı vardı. Birçok Osmanlı şehzâdesi ve paşası kızı istemesine karşın hiçbirine vermemişti.

Paşa kızın kendisine verileceğine inandığından, Cüneyt Bey’e bir elçilik heyeti gönderdi. Elçileri bir divanın üzerinde oturarak karşılayan, onları alaycı ve küçümseyici bir tavırla dinleyen Cüneyt Bey, biraz ileride el pençe divan duran genci yanına çağırdı. Bey’le genç arasında herkesin duyabileceği şu konuşmalar geçti:

Cüneyt Bey sordu: “Kimsin sen?” Genç cevap verdi: “Sizin kölenizin Beyim!” Cüneyt Bey sordu: “Nerelisin?” Genç cevap verdi: “Arnavutum efendim!” Bu kez, “Adın nedir?” dedi Bey. Genç, “Odulas” dedi.

Bu sözlerden sonra Cüneyt Bey, orada bulunan herkesin duyabileceği yüksek bir sesle, “Ben bu genci azat ediyor ve kızımla evlendiriyorum” dedikten sonra Osmanlı elçilerine dönerek, “Gidin efendinize, kızımı kendisi gibi Arnavut olan bir köleye verdiğimi, bu kölenin ondan daha genç olduğu için ülkesini daha iyi koruyabileceğini söyleyin!” diyerek elçileri huzurundan kovdu.

Beyazıt Paşa bu hakarete çok içerlemişti. Kimseye bir şey hissettirmemeye çalışıyordu ama bu hakaretin hesabını sormak için de yanıp tutuşuyordu. Bu nedenle Cüneyt Bey’in adamlarına karşı yaptığı savaşlarda onlara çok acımasız davranıyordu. En son Nif Kalesi’ni kuşatmıştı. Kaleyi Bey’in damadı Odulas savunuyordu. Odulas zorlu bir savunma yapıyordu. Kaleyi inat ve ısrarla son burcuna kadar korumasına rağmen, üstün kuvvetler karşısında yenilerek teslim olmuştu.

Komutan Odulas, tutuklu olarak Beyazıt Paşa’nın önüne getirildi. Paşa, istediği güzele sahip olan hemşerisine uzun uzun baktıktan sonr, Cüneyt Bey’in elçilerine söylediği “O gençtir, ülkesini daha iyi savunur” sözlerini hatırlayınca, Bey’in damadına görenlerin unutamayacağı, ibretlik bir cezâ verdi. Odulas’ı hadım ettikten sonra kölelerinin arasına kattı.