Sevebilmek, huzurun adıdır

Seven yürek mutlu, huzurlu, sevgili ve kendine bahşedilen nimetlerin farkındadır. Farkında olduğu her şey, kişiye hususî hayatında, iş hayatında, sosyal hayatta başarı, güven ve maddî manevî zenginlik getirir.

BİR kadın evinden çıktı; evinin önünde beyaz, uzun sakalları olan üç yaşlı adam gördü. Onlara, “Sizi tanımıyorum ama aç olmalısınız, lütfen evime buyurun ve bir şeyler yiyin” dedi. Üç yaşlı adam, “Kocanız evde mi?” diye sordular. “Hayır” dedi kadın, “dışarıda”… “O zaman giremeyiz” dediler.

Akşam kocası eve geldiğinde, kadın olanları ona anlattı. Kocası, “Onlara eve geldiğimi söyle ve eve davet et” dedi. Kadın dışarı çıktı ve yaşlı adamları davet etti. “Biz bir eve hep beraber girmeyiz” dediler. Kadın, “Neden?” dedi. Yaşlı adamlardan biri, “Onun adı ‘Zenginlik’tir” dedi arkadaşlarından birini göstererek. Ve bir diğerini göstererek de “Onun adı ‘Başarı’ ve ben de ‘Sevgi’yim” dedi. Sonra ekledi: “Şimdi eşinle konuş, hangimizi evinize davet edeceğinize karar verin.”

Kadın eve girdi ve olanları kocasına anlattı. Kocası çok sevindi, “Ne kadar harika!” dedi, “Zenginliği davet edelim, gelsin ve evimizi zenginlikle doldursun”. Kadın, “Neden başarıyı davet etmiyoruz?” dedi. O sırada onları dinlemekte olan kızları ise “Sevgiyi davet etsek daha iyi olmaz mı?” diye sordu, “O zaman evimiz sevgiyle dolar”.

Adam, “Bence kızımızın tavsiyesine uyalım. ‘Sevgi’yi davet et, o bizim misafirimiz olsun” dedi. Kadın dışarı çıktı ve “Sevgi”yi seçtiklerini söylerek onu davet etti. Sevgi kalktı ve eve doğru yürümeye başladı. Diğer iki arkadaşı da onun ardından ayağa kalkarak takip ettiler. Kadın büyük bir şaşkınlıkla “Ben sadece ‘Sevgi’yi davet ettim, siz neden geliyorsunuz?” diye sordu. Yaşlı adam cevap verdi: “Eğer siz ‘Zenginlik’ veya ‘Başarı’yı davet etmiş olsaydınız, diğer ikimiz kalacaktık. Ama ‘Sevgi’yi davet etmekle en iyi kararı verdiniz. Zira ben nereye gidersem, ‘Başarı’ ve ‘Zenginlik’ de benimle gelir.”

Bu hikâyeciği paylaşmak istedim sizlerle. Nedenini bilmiyorum ama sanırım hoşuma gitti ve gerçekten sevmekle başlar insan hayatı. Ve sevebilmek ne büyük bir nimet!.. Yüreğinde sevgiyi alevlendiren, hayatını sevginin renkleriyle boyayabilen insanlar, yaptıkları her işte daha başarılı, daha mutlu, daha umutlu, en önemlisi de daha çok verimli olurlar ve her zaman çevrelerine adeta ışık saçarlar.

Yüreği dar insanlar

Yüreği dar insanlardan etmesin Rabbim bizleri. “Neden yüreği dar insanlara takıldım şimdi?” diye düşünebilirsiniz! Anlatayım…

Çalışma hayatımın bir safhasında, bana ve işime musallat olmuş bir zat vardı, ne yapsam hoşnut edemezdim kendisini. Aslında işimle de çok alakalı bir insan değildi, lakin nerede görse laflarıyla taciz ederdi beni. Başımızda gençlik var ya, arada dertlenirdim “Neden benimle uğraşıyor?” diye. Sonra işime dalar, unuturdum.

Bir gün o insanın herkese karşı haşin, tırmalayıcı, kırıcı ve cüretkâr olduğunu öğrendim ve sorunun bende olmadığını hissetmek rahatlatmıştı beni. Kendimi işime verip, sadece düşüncelerimi değil, varlığımla da o zattan uzaklaştım, dost olmaya çalışmadım. Şimdiki zamanda da insanları gözlemlediğimde bazen içim ürperiyor, zira –maalesef- insanlarımız bencil ve biraz acımasız olmuşlar.

Size gülümseyen, candan davranan insanlar, bir bakıyorsunuz ki size, ruhunuza, duygularınıza yabancı, sanki dün size gülümseyerek hatır soran onlar değilmiş gibiler…

Bir anda yabancılaşan, duygu ve düşüncelerinize değer vermeyenler, bilin ki sevgiden nasibini almamış insanlardır. Yürekleri sevginin hazzıyla dolmamış, hayatları boyunca tam manasıyla sevilmemiş, sevgiyi hissetmemiş, sevgi gönüllerinde kıpır kıpır hayat bulamadığı için de kendilerinden başka herkese “Tu kaka!” modundan kurtulamayarak hayatı herkese zehir edip mutlu olduklarını sanarak yaşamaktadır böyleleri.

Oysa böylesi insanların kendileri de mutlu değildir. Şikâyet, hayatlarının her safhasında, her saatinde, her dakikasında onlarla birlikte yaşamaktadır. Ruhları huzursuz, bedenleri ağrılı, kafaları kötülükle dolu ve mutsuzluklarını birilerine bulaştırmak için yaşamak, bu gibi insanlar için hedef olmuş gibidir. Emirler yağdırırlar, hareketlerinize, düşüncelerinize saygıları yoktur, varsa yoksa onların istekleri, onların duyguları, onların baş ağrıları, onların yetiştirmeleri gereken işleri, onların ve onların…

Sevmek, var olmaktır

Çevrenizde böyle insanlar varsa, Rabbin selamını verin elbet, lakin mümkün olduğunca uzak tutun hayatınızdan. Kendi huzurunuz, sükûnunuz ve yüreğinizdeki güzellikler için... İnanın, böyle insanlar işinizi, yolunuzu, gönlünüzü karartmakla kalmaz, düşüncelerinizi ve planlarınızı alt üst edebilirler.

Sevmek, gerçekten var olmaktır aslında. İnsan kendini, hayatını, çoluğunu çocuğunu sevmeli, hem de çok sevmeli ve bu sevginin farkında olmalı. Evet, farkında olmak… En önemlisi de bu sanırım…

Sevgimizin, sevdiğimizin farkında olmak bizi güzelleştirir, ruhumuza inşirah verir ve her an gülümsediğimizi hisseder, hatta sevgisiz bir yürekle karşılaştığımızda bizdeki sevgi, onun her hatasını görmezden gelme olgunluğuyla yardım elimizi o yüreğe uzatma ve ona yardımcı olma çabası göstermemizi sağlar.

Seven yürek mutlu, huzurlu, sevgili ve kendine bahşedilen nimetlerin farkındadır. Farkında olduğu her şey, kişiye hususî hayatında, iş hayatında, sosyal hayatta başarı, güven ve maddî manevî zenginlik getirir.

Günlük hayatta, ilişkilerimizde, isteklerimizde, içine çıkar koymadan, akıl süzgecinden geçirip onaylamadan, sadece kalbimizle ve ruhumuzla sevebiliyor ve bunu her şekilde yansıtabiliyorsak ne mutlu bize. Zira sevgidir insanı insana yaklaştıran, birbirlerine karşı vazgeçilmez yapan. Ve yine sevgiyledir hayvanların insanlarla iç içe yaşarken bir şeyler öğrenebilmeleri ve insanların komutlarına cevap vermeleri.

Hepimiz farkındayızdır, evimizde yetiştirdiğimiz çiçekler sevgimizle çok daha renkli ve sağlıklı gelişirler. Yıllar önce bir çiçeğim vardı, her gün konuşurdum onunla. Öyle gelişmiş ve renkleri o kadar sağlıklıydı ki çiçekçi bir arkadaşım bir gün, hayretini yenemeyip “Çiçekçi olan benim. Bir çiçeğe nasıl bakım yapılır, onlar için neler gereklidir bilirim. Lakin dükkânımdaki hiçbir çiçek bu kadar sağlıklı ve göz alıcı değil” demişti.

Sonra uzun süre hasta oldum; çiçeğimle ilgilenemiyor, sadece su veriyordum. Bir gün hastalıktan o kadar canım acıdı ki hüngür hüngür ağlamaya başladım. Rahatlayıp sustuğumda başımı kaldırdım ki yanı başımda duran çiçeğimin yapraklarına ilişti gözlerim, her bir yaprağının ucunda damla damla, gözyaşına nezer su damlaları vardı. Çiçeğim benimle ağlamıştı. O yeşil yapraklar, sadece birer yaprak değil, birer can, birer canandılar. O su damlaları sevginin tezahürüydü ve beni ayağa kaldıran en büyük güçtü…

O gün çiçeğimin sararan yapraklarını temizleyip dertleştim uzun uzun. Ve iyi olmak için hem kendime, hem çiçeğime söz verdim…

Yüreğimiz sevgiyle doluysa ne mutlu bize!.. Çünkü sevgi, hayatımız için nur, yaşamamız için kuvvet, gönlümüz için huzur ve dünya için en bütünleştirici etkendir. Sevginin gücü karşısında hiçbir kötülük fazla direnemez.

Sevgiyi yüreklerimizde “Yeşerten”i sevmek, O’nun yolunda olmak ve ölmek… Aslında asıl mesele budur. Rabb için sevmek, Rabb için çirkinlikleri görmemek, Rabb için birleştirici, çözümleyici ve dua gibi serinletici olmak ne güzeldir…

Sevme duygusunu bizlere bahşeden Rabbimize şükretmesini bilmeliyiz. Bunun yanı sıra, sevme duygusuyla birlikte sadakatli, dürüst, affedici, alçak gönüllü, fedakâr ve en önemlisi sabırlı olmayı kendimize öğretip, insan olabilmenin şuuruyla ömrümüzü  hitame erdirip Rabbin huzuruna huzurla çıkabilmeliyiz.

Sevgiyle sevgili olup, cihanı kıskandıracak kadar sevip sevilmeniz duasıyla…