Kulluğu sevdiren iklim “Ramazan”

Ramazan ayında herkes cömerttir; bu ayda daha çok ikram ederler, paylaşırlar, verirler. Tabiat cömerttir; oruçluya en güzel iklim şartlarını sunar. Zenginler cömerttir; yoksulları en çok bu ayda gözetirler. Zekât ve sadakalar en çok bu ayda verilir. Ramazan ayının içine “bin aydan daha hayırlı” olan Kadir Gecesi’ni yerleştirdiği için, şüphesiz en büyük ikram sahibi Allah’tır. Kadir Gecesi’ni tam anlamıyla ihya eden insan büyük sevaplara nail olur. Ramazan, başından sonuna, her anlamda ikram, cömertlik ve bereket mevsimidir.

“ŞEHR-Ü Ramazan” ifadesini duyuşum çocukluk dönemlerime rastlar. “Şehr” kelimesini “şehir” olarak anlamıştım. “Şehr-ü Ramazan” ifadesini her duyduğumda, masallardaki şehirlerle görmediğim halde hayalimde kocaman yer kaplayan İstanbul gelirdi aklıma. Haliyle “Şehr-ü Ramazan”, çocuk zihnimde “Ramazan şehri” olarak anlam kazandı. Masal deyince de efsaneler, olağanüstülükler, mutluluklar ve çeşitli gizemler zihnimden geçit yapardı. Sonra bu geçit törenine sahurlar, iftarlar, şerefenin ışıkları ve teravihler eklenirdi. En sonunda bayram harçlığı, yeni kıyafetler, akraba ziyaretleri eşliğinde Ramazan şehrinden ayrıldığımızı düşünürdüm. Ben o şehrin çocuğuydum. Şehrin sokaklarında şaşkın, heyecanlı ve mutlu bir şekilde gezerdim. 

Ramazan büyükler için değil, çocuklar için kurulmuş bir şehirdi. Bundan dolayı büyüklerin “Ah o eski Ramazanlar!” diye başlayan hayıflanmalarını “Ah çocukluğum!” olarak anlardım. Oruç ayın çocuk kalbimle bu denli dost algılayışımda ailemin, caminin ve komşularımızın payı vardı. Yine de biz çocukların oruç ayını “çocuk mevsimi” olarak yaşamasında en büyük pay, Ramazan’ın bizzat kendisindedir. Ramazan’ın mütebessim ruhu, kuşatıcı havası ve herkesi sarmalayan babacanlığı çocukları daha başka etkilerdi. 

Ramazan, çok sayıda dini unsura sahip olmasından dolayı dinen ve manen güçlüdür. Bunun yanı sıra toplumların, Ramazan’ın ruhuna uygun olarak, asırlar içinde geliştirdiği birtakım gelenekler vardır ki bunlar, Ramazan’ı sosyal ve kültürel açıdan da etkili hale getirmiştir. Gelinen noktada fıkıh ve tasavvuf gibi İslamî ilimlerin yanında tıptan sosyolojiye, edebiyattan musikiye, gastronomiden mimariye, folklordan psikolojiye ve eğitimden sanata kadar geniş bir alanda Ramazan ayına dair konuşmamız mümkündür ve zorunludur. Bundan dolayı Ramazan, “on bir ayın sultanı” olarak adlandırılmaktadır. 

Ramazan, Kur’an mevsimidir

Ramazan ayının en büyük özelliği, Kur’an-ı Kerim’in bu ayda indirilmiş olmasıdır. Bu durum ayetlerde şöyle anlatılmaktadır: “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır.” (Bakara Suresi) “Muhakkak ki Biz onu Kadir gecesinde indirdik.” (Kadir Suresi)

İlgili ayet ve hadisler okunduğunda, Kur’an’ın Ramazan ayındaki Kadir Gecesi’nde Levh-i Mahfuz’dan dünya semasına indirildiği, oradan Cebrail aleyhisselam aracılığıyla peyderpey Sevgili Peygamberimize ulaştırıldığı anlaşılmaktadır. Kur’an’ın Ramazan’da indirilmesini, vahyin bu ayda gelmeye başlaması şeklinde anlaşılması gerektiğini söyleyenler de olmuştur.  

Ramazan’ın “Kur’an ayı” olarak adlandırılmasını sağlayan bir başka husus da “mukabele” geleneğidir. Ramazan mukabelesinde bir kişi Kur’an’ı seslice okur, insanlar gözleriyle okunan metni takip, isterlerse de kısık sesle tekrar ederler. Ramazan’ın başında mukabeleye başlanır, her gün birer cüz okunarak Kur’an hatmedilir, Kadir Gecesi’nde de hatim duası yapılır. Camilerde mukabele okunduğu gibi, evler, kurslar ve televizyonlarda da mukabele okunmaktadır. 

Mukabelenin temelinde Peygamber Efendimiz ile vahiy meleği Cebrail aleyhisselam arasında gerçekleşen buluşmalar vardır. Abdullah İbn Abbas (r.a.) kaynaklı bir rivayette bu durum şöyle anlatılmıştır: “Cebrail aleyhisselam, Ramazan ayı çıkıncaya kadar her gece Resulullah Efendimiz ile buluşur, Efendimiz ona Kur’ân’ı okurdu. Resulullah aleyhisselam Cebrail ile buluşunca insanlara rahmet getiren rüzgârdan daha cömert ve daha faydalı olurdu.”

Peygamberimizin kızı Hazret-i Fatıma validemizden de şöyle bir rivayet bulunmaktadır: “Babam bana gizlice şöyle söyledi: Her sene Cibril benimle Kur’an’ı bir kere mukabele ederdi. Bu sene iki defa mukabele etti. Öyle sanıyorum ki ecelim yaklaştı.”

Ramazan ayında her yer Kur’an sesiyle bereketlenir. Kimi zaman insanlar kendileri okur, bazen de okunmakta olan Kur’an’ı dinler veya tekrar ederler. Kur’an’ı acele etmeden, her bir harfinin ve ayetinin hakkını vererek, duyarak, hissederek ve anlayarak okumalıyız.  Ebu Hureyre’den (r.a.) gelen bir rivayete göre Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuş: “Herhangi bir topluluk Allah‘ın evlerinden birinde toplanır, Kur’an’ı okur ve aralarında müzakere ederlerse mutlaka üzerlerine huzur iner, Allah’ın rahmeti kendilerini kaplar, melekler kendilerini kuşatır, Allah onları kendi katındakiler içerisinde anar.”

Kur’an’ı sıkça okumalı, okuduğumuzu anlamak için meal ve tefsir kitaplarından faydalanmalı, ayetlerde hayatımıza dair emir ve yasaklar varsa bunları samimice uygulamalıyız. 

Ramazan, oruç mevsimidir

Bakara Suresi’nde yer alan oruçla ilgili ayetlerden ikisi şöyle: “Öyle ise sizden Ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun.” “Ey iman edenler! Oruç, sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.” 

Peygamber Efendimizin oruçla ilgili pek çok sözü bulunmaktadır. İşte onlardan bazıları:

“Kim faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.”

“Şüphesiz oruç, kulun kendisiyle cehennemden korunduğu bir kalkandır. Allah Teâlâ, ‘Oruç benim içindir, onun karşılığını Ben vereceğim’ buyurdu.”

“Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır. Oradan sadece oruçlular girer.”

Oruç, “insanın kendisini bazı şeylerden alıkoyması ve uzak tutması” demektir. Bunların ilki, imsak ile iftar arasında yemek ve içmek gibi şeylerdir. Oruçlu kimse, bu saatler arasında yemeklerden, içeceklerden ve her türlü damak tadından kendini korur. Böylece vücudu dinlenir, sabreder, direnme gücü artar, tefekkür ve zikri bereketlenir. İnsanın sadece midesi veya vücudu değil, aklı ve bilinci, yani maddi ve manevi tüm benliği oruç tutar. 

Müslüman, her zaman dikkat etmesi gereken bazı hususlara oruçlu iken daha çok dikkat eder. İyi olan amellerini arttırır, kötü olan şeylerden oruç sebebiyle daha çok kaçınır. Kavga etmez, kötü söz söylemez, kimseyi incitmez, dedikodu yapmaz, harama bakmaktan kendini korur, canlılara zarar vermez. Aşağıdaki iki hadis-i şerif, oruçlunun içinde bulunması gereken güzel halleri özetlemektedir: 

“Kim yalan söylemeyi, yalanla iş görmeyi ve cehaleti terk etmezse, Allah'ın, onun yemesini ve içmesini bırakmasına (oruç tutmasına) ihtiyacı yoktur.”

“Oruçlu olan kimse kötü söz söylemesin, bağırıp çağırmasın. Biri ona söverse yahut bağırıp çağırırsa, sadece ‘Ben oruçluyum’ desin ve sevabını Allah’tan beklesin.”

Ramazan, namaz mevsimidir

Namaz ibadetlerin başı, dinin direği ve İslam’ın şartıdır. Meryem Validemizin ifadesiyle Müslüman insan, “Rabbim, yaşadığım sürece bana namaz kılmamı ve zekât vermemi emretti” şuurunda olmalı. Namaz, insanı yükselten bir miraç ve cennete kavuşturan bir anahtardır.  Ramazan ayı, namazları cemaatle kılmak, camiye çok gitmek, gece namazlarını çoğaltmak için fırsattır. Namaz kılmayanlar veya namazlarını ihmal edenler, oruç ayını namaz için bir başlangıç vesilesi kabul etmeliler. 

Ramazan ve namazla ilgili bazı hadis-i şerifler ve rivayetler şöyledir:


"Kim sevaba inanarak ve sevabını Allah'tan umarak Kadir Gecesi’ni namaz kılarak geçirirse, geçmiş (küçük) günahları bağışlanır." 

"Resulullah aleyhisselam insanları, Ramazan gecelerini namaz kılarak geçirmeye teşvik eder ve şöyle derdi: ‘Kim vadettiği sevaba inanarak ve sevabını Allah'tan umarak, Ramazan gecelerini namaz kılarak geçirirse geçmiş (küçük) günahları bağışlanır.”(Ebu Hureyre r.a.) 

"Kudâa Kabilesinden bir adam Resulullah’a gelerek, ‘Ey Allah'ın elçisi! Ben, Allah'tan başka hakkıyla ibadete layık hiçbir ilahın olmadığına ve senin, Allah'ın elçisi olduğuna şahitlik edersem, beş vakit namazları kılarsam, bu ay oruç tutarsam, Ramazan gecelerini namaz kılarak geçirirsem ve zekâtı verirsem buna ne dersin?’ diye sordu. Bunun üzerine Resulullah şöyle buyurdu: ‘Bu hal üzere ölen kimse sıddîk ve şehitlerden olur."

Ramazan, paylaşma mevsimidir

Ramazan’da sevinç, neşe, muhabbet ve duamızı paylaşırız. Sohbet, sofra ve tatlımızı paylaşırız. Sahur, iftar ve bayramımızı paylaşırız. Zekât, sadaka ve fitremizi paylaşırız. 

Paylaşmanın sınırı, zamanı, engeli yoktur. Komşularımız, akrabalarımız, iş arkadaşlarımız, yolda karşılaştıklarımız, kapımızı çalanlar, bir öğrenci veya yetiştirme yurdunda kalanlar, hapishanede ömür törpüleyenler, sokakları ev edinmişler, yetimler, kimsesizler, memleketinden uzak gurbetçiler, camide birlikte saf tuttuklarımız ve dahi herkesle paylaşacak bir şeyimiz olur Ramazan’da. Kediler, köpekler, güvercinler ve tüm canlılar oruç mevsiminde insanın paylaşımcı erdeminden nasiplenirler. 

Ramazan, çocukların mevsimidir 

İnsanlık ailesi içerisinde oruç ikliminden en çok etkilenen çocuktur. Çocuk ile Ramazan arasında öyle bir dostluk oluşmaktadır ki küçük yaşlarda başlayan bu büyüleyici ilişki, insanı hayatı boyunca etkilemektedir. Çocuk dindarlığının en büyük zemini Ramazan ayıdır. Sahur, iftar, teravih, ezan ve bayram gibi Ramazan’ın her durağı, çocuğun zihninde ve yüreğinde cennete kapılar açmakta, çocuk her durakta “doğal dindar” olma yolunda ilerlemektedir. Çocukların Ramazan’ı doyasıya yaşamasını sağlamalıyız.  

Ramazan, sabır mevsimidir 

Müslüman açlığa, susuzluğa, kötü söze, yanlış davranışlara, hastalıklara, uzun vakitlere, şeytanın hilelerine ve uykusuzluğa sabrederek Ramazan’da sabır, irade ve feraset eğitimi alır. Sevgili Peygamberimiz, “Temizlik imanın yarısı, oruç da sabrın yarısıdır” buyurmuştur.  

Ramazan, zikir mevsimidir 

Oruçlu insan, Ramazan ayının her dakikasını Allah ile geçirir. Namaz kılar, Kur’an okur veya dinler, Kelime-i Tevhid’i tekrar eder, hamdele ve salvele yapar, tefekkür eder. İnsan, Ramazan’da zakir olur. 

Ramazan, cömertlik mevsimidir 

Ramazan ayında herkes cömerttir; bu ayda daha çok ikram ederler, paylaşırlar, verirler. Tabiat cömerttir; oruçluya en güzel iklim şartlarını sunar. Zenginler cömerttir; yoksulları en çok bu ayda gözetirler. Zekât ve sadakalar en çok bu ayda verilir. Ramazan ayının içine “bin aydan daha hayırlı” olan Kadir Gecesi’ni yerleştirdiği için, şüphesiz en büyük ikram sahibi Allah’tır. Kadir Gecesi’ni tam anlamıyla ihya eden insan büyük sevaplara nail olur. Ramazan, başından sonuna, her anlamda ikram, cömertlik ve bereket mevsimidir. 

Ramazan, yüzleşme mevsimidir

Ramazan’ın son on günü, bir mescit veya camiye çekilerek tüm günü ibadetle geçirmeye “itikâf” denir. Peygamberimiz, Hicret’ten sonraki her yıl, Ramazan’ın son on gününde itikâfa çekilir, gece ve gündüzünü ibadetle ihya ederdi. 

Efendimizin mübarek hanımları olan annelerimiz de evlerinin bir odasında itikâf yaparlardı. İtikâf, insanın kendisiyle hesaplaşması, tövbe etmesi, ruhunu ve bedenini temizlemesi, günah ortamından uzaklaşmasıdır. Ramazan ayı açlık, susuzluk, sabır, paylaşma ve tövbe ile insanı her an kendisiyle yüzleştirir. 

Ramazan, kurtuluş mevsimidir

“Ramazan ayı girdiği zaman cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kilitlenir, şeytanlar zincire vurulur.” 

Ramazan ayı Müslümanlar için kurtuluş, arınma ve fıtratını hatırlama dönemidir. “Kim inanarak ve sevabını Allah’tan umarak Ramazan ayının gecelerini ibadetle ihya ederse geçmiş günahları affolunur.”  

“Ramazan’ın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise cehennemden kurtuluştur.”

Ramazan, şiir mevsimidir

Şiir, sözün özüdür. Ramazan, vakitlerin hası ve sultanıdır. Oruç ibadetinin insan ruhundaki yansımaları ve insanın rikkatini arttıran Ramazan iklimi, “Ramazan edebiyatı ve Ramazan musikisi” oluşmasına vesile olmuştur. İlahiler, kasideler, şiirler, Ramazaniyeler, davulcu manileri ve mahyalar, Ramazan sanatının temel unsurlarıdır. Ramazan’ı şiirle, ilahilerle, kasidelerle geçirmekse ruhumuzu inceltir.

Ramazan, yeniden mümin olma mevsimidir

Rabbimiz, Nisa Suresi’nde müminlere “Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman ediniz” şeklinde seslenmektedir. Zaten iman etmiş olan insanlara “İman edin!” denmesinin pek çok anlamı var. Bu hatırlatma, “İmanda sebat edin ve gereğini yapın. İman ettikten sonra delalete sapmayın ve beşeri güçleri ilah yerine koymayın. İbadetinizde ihmalkâr olmayın, zekâtı ve dayanışmayı unutmayın. Fakire ve yetime karşı görevlerinizi yerine getirin, adaletten yana olun ve her türlü haksızlığa direnin. Mal, mülk ve makam peşinde koşarak dünyanızı mahvetmeyin. Allah her şeye yeter, O ne güzel vekildir. O’na güvenin, O’nu sevin, O’na itaat edin. O’na gerçekten iman edin” anlamlarını taşımaktadır.

Ramazan ayı, Müslümanlara yeniden iman etme, imanda sahihleşme imkânı ve iklimi sunmaktadır. İnsan samimi biçimde o iklime girerse, hamuru yeniden yoğrulur.