HAYÂL kurmak için “bakmak”
gerekir. Bakmak çeşitlidir: Göz ile bakabiliriz, kalbimiz ve aklımızla da. İlimle
de bakabiliriz, ilim-irfan ile de.
Hayal
kurmak için uzakları düşünmek gerekir. Uzak çeşitlidir: Görünen uzaklar vardır,
görünmeyen uzaklar vardır, bildiğimiz, bilmediğimiz, bilemeyeceğimiz uzaklar
vardır… Düşünmek çeşitlidir: Şair gibi düşünürsün imgeler, filozof gibi
düşünürsün kavramlar, derviş gibi düşünürsün tesbihat, çiftçi gibi düşünürsün
yağmurlar, çocuk gibi düşünürsün oyunlar, anne gibi düşünürsün dualar
tercümanın olur.
Gökyüzü
uzaktır. Güneşli bir günde gökyüzüne bakarak saatlerce hayal kurabilir,
kurduğumuz hayali bulutlara ve sonsuzmuş gibi duran mavi boşluğa bakarak büyütebiliriz.
Büyüklük çeşitlidir: Bildiğimiz büyüklükler vardır, tahmin ettiğimiz
büyüklükler vardır, aklımızın alamayacağı büyüklükler vardır.
Güneşsiz
bir günde ise karamsar düşünceler sarar bizi. Karamsar olduğu için ona hayal
demeyiz. Karamsarlık bazen karabasan gibi büyür.
Denizin
kıyısında gezinerek ve denize bakarak hayal kurabiliriz. Deniz yakındır ama
bize kocaman bir derinlik sunar. O derinlikte yol bulup gideriz. Derinliği
anlamak için denize taş fırlatırız. Her defasında anlarız ki denizin dibi uzaktır.
Belki de yakındır. Çünkü uzaklıklar çeşit çeşittir.
Bir
nehre bakarak hayaller kurabiliriz. Nehirle beraber hayallerimiz de akar gider,
dağları aşar, denizlere kavuşur. Nehir her defasında hayalimizi geri getirir. Su
dönüp dolaşır çünkü. Nehir denize ulaşır, sonra yeniden kaynağa döner. Bir
zikir gibi tekrar eder su kendisini.
Karşıdaki
dağlara bakarak hayal kurabiliriz. Çünkü dağların zirvesi bize uzak, arkası daha
da uzaktır. Dağlar, hayallerin büyüdüğü, devleştiği yerlerdir. Masal ve destanlarda
dağlar, dağlarda kuşlar, dervişler, kurtlar vardır.
Çöl
hayal kurdurur. Çöller, uzayıp giden kocaman denizlere benzerler. Günlerce
gidersiniz, bitmez. Bitmeyen şeyler hayale yakındır. Bazen çöllerde toz bulutu
yağmur olup yağar, hayalleri toprağa indirir.
Geceye
bakarak hayal kurabiliriz. Gece hem yakın, hem çok uzaktır. Gece içimizde, biz
gecenin içindeyiz. Yıldızlar, ay, gezegenler, hepsi gecenin hem içinde, hem
dışındadır. Uyku, rüya, namaz da gecenin içindedir.
Eski
hayallerin çoğu şimdi gerçek. Eskilerin kâbuslarının da bazısı gerçek oldu.
Zaman ilerledikçe hayal de ilerler. Hayal büyüdükçe ve çoğaldıkça gerçeğe
yaklaşır, ölür ve gerçek olur. Modern adam, “hayali azalmış adam” demektir.
Modern kadın da öyle… Çocuklar için henüz bir şey diyemeyiz. Çünkü bebek, anne
karnından bin bir hayal ile gelir dünyaya. Hayallerini öldürdükçe büyür, dünya
insanı olur.
İnsan
yaşlanınca hayaller kurmaya başlar yeniden. Gençliğini hayal eder en çok, bir
de cenneti, cennettekileri. Modern adam eksik hayaller kurar hep. Biz modern
adamlar ve kadınlarız. Modern adam gökyüzüne bakmayı akıl etmez; gökyüzü de onu
unutmuştur. Karşılaşmazlar bir türlü.
Hayalsiz
adam denize arkasını döner. Hâlbuki deniz, insanın gözüne görünmek ister. Dağlara
bakmayan insanın hayali olmaz. Bilmez ki dağların arkası umman gibidir. Bu çağ
hayale uzak, çünkü her şeye yakın. Denize, uzaya, gökyüzüne, dağlara, aya,
geceye… Yakınlaştıkça uzaklaşıyor her şey.
Hayalsizlik
rutine dönüştürür, hareketsiz kalır insan. Heyecan biter, arzu kalmaz, havasız
kalır ruh. İnsan ölüme kadar gidebilir; hayalsiz ölüm bile zor…
Hayal
kurmak, gelecek inşa etmektir. Hayal kuranın tasavvuru olur, tasavvuru olanın
ideali. Hayal kurmak, dua etmektir. Hayal kurarsak Allah kabul edebilir. Hayal
kurup yola çıkalım…