Fatih zehirlendi mi?

Sultan’ın na’şı İstanbul’a getirilince yeniçeriler Yahudi mahallelerini yağmalarlar. İşte Babinger, Yahudi hekimbaşının Sultan’ı zehirlediğine kanıt olarak bunu kullanır! Babinger Yakup Paşa’yı suçlasa da, Âşık Paşazade ve “Şakayık” isimli Türkçe eserin yazarı doğrudan hekim Lari’yi suçlarlar.

YAKIN zamanlara kadar Fatih Sultan Mehmet’in ölümüne GUT (Nikris) hastalığının neden olduğuna inanılıyordu. GUT, çoğunlukla ayak parmaklarında başlayan ve şiddetli ağrılarla seyreden bir çeşit eklem hastalığı idi. Aynı hastalık Osmanlı padişahlarının çoğunda vardı. Âşık Paşazade, ünlü tarihî eserinde Sultan’ın ölümüne ayaklarında görülen bir hastalığın neden olduğunu yazarken, Osman Gazi’nin de benzer hastalıktan öldüğünü not düşmüştü.

Fakat son zamanlarda fazla dikkatleri çekmeyen bazı kayıtlar yeniden değerlendirilince, Fatih Sultan Mehmet’in zehirlendiğine ilişkin görüşler ağırlık kazanmaya başladı. Venediklilerin Fatih’e tam on dört kez başarısız suikast teşebbüsünde bulundukları gerçeğinden yola çıkarsak, onların on dördüncü suikasttan sonra bu işin peşini bıraktıklarını düşünmek, insana pek mantıklı gelmiyor.

Osmanlı’nın karada ve denizde hızla genişlemesinden en büyük zararı hiç kuşkusuz Venedik Devleti görüyordu. Fatih’in İstanbul’u alıp Karadeniz’e, Boğazlara ve Ege adalarına hâkim olması, Venedik’in ticarî çıkarlarına büyük bir darbe vurmuştu. Bu nedenle Venedik’in Osmanlı Devleti ve onun sultanına karşı beslediği düşmanlığın anlaşılmayan bir yanı yoktur. Kısacası Venedik’in Osmanlı Sultanı’nı öldürmesi için kendince bir değil, birçok nedeni vardı.

Tüm bu anlattıklarımız, Osmanlı-Venedik düşmanlığını kanıtlar, ama Sultan’ın onlar tarafından zehirlendiğini kanıtlamamıza yetmez. Bunun için daha açık ve net bilgilere ihtiyacımız vardır. Bu nedenle Âşık Paşazade’yi yeniden incelememiz gerekiyor. Ünlü tarihçi, Sultan’ın GUT hastalığından öldüğünü söylerken, daha sonra kaleme aldığı yazılarında ise hekimler tarafından zehirlendiğine kesin gözüyle bakar. Bu görüş değişikliğini, onun sonradan ulaştığı yeni bilgilerle açıklamak mümkündür.

Şimdi Âşık Paşazade’nin, Fatih’in zehirlendiğine kanıt olarak kullanılabilecek şiirini birlikte okuyalım:

“Tabipler şerbeti virdi hâne/ O han içti şerbeti kaane kaane/ Ciğerin doğradı şerbet o hânın/ Hemin dem zâri itdi yâne yâne/ Didi niçün bana kıydı tabipler/ Boyadılar ciğeri cânı kane/ İsabet itmedi tabip şarâbı/ Timarları kamu vardı ziyane/ Tabipler hâne çok taksirlik itdi/ Budur doğru kavil, düşme gümâne/ Dua et Âşık bu hân hakkında/ Ki nur-u rahmetle cânı boyâne.” (1)

Bu parçada Sultan’ın, hekimlerin verdiği ilaç sonunda öldüğü açıkça belirtilmektedir. Fakat burada kastî bir zehirlenme mi, yoksa hekim hatası mı olduğu açık ve kesin değil. Ayrıca hekimlerin Venedik hesabına çalışan ajanlar olduğu da belli değil. Yine de tarihçi Franz Babinger, Roma’da çıkan “Rivista Degli Studi Orienta” isimli bir dergideki makalesinde Fatih’in ölümüne geniş yer vermiştir. Yazar, Sultan’ın ölümünden birinci derecede hekimleri sorumlu tuttuğu gibi, onların Sultan’ı bilerek ve isteyerek zehirlediğini de iddia eder.

Babinger, Sultan’ın, Hekim Yakup Paşa’nın ilaç niyetine verdiği zehirle öldüğünü söylerken, Yakup Paşa’nın kısa ve ilginç bir özgeçmişini de anlatarak söze başlar. Yazara göre Yakup Paşa bir İtalyan Yahudi’si olup, esas ismi “Maestro Jacop” olan biridir. İstanbul’a gelince kendisini ünlü bir hekim olarak tanıtır. Gerçekten de mesleğinde uzman bir hekimdir. Birkaç kez saraya gidip geldikten sonra Müslüman olup “Yakup” ismini alınca Saray Başhekimliği’ne atanır. Zaman içinde Sultan’ın güvenini kazanır ve rütbesi paşalığa yükselir.

Ancak Yakup Paşa, hekimlikteki başarısına ve paşalığına rağmen bir türlü Karamanî Mehmet Paşa’nın güvenini kazanamamıştı. Karamanlı, pek hoşlanmadığı Yakup’u görevden alarak yerine İranlı Hekim Lari’yi atamıştı. Bu gelişmelerin yaşandığı günlerde Fatih, Mısır Seferi için Üsküdar’dan yola çıkmıştı.

Orduy-u Hümayun ağır ağır yol alırken, Gebze yakınlarında “Hünâr çayı” denilen yere gelince Sultan rahatsızlandığı için bir süre mola verdiler. Sultan’ın tedavisi ile ilgilenen Lari başarısız olunca, hasta Sultan bu kez Yakup Paşa’ya teslim edildi. Fakat Yakup Paşa’nın ilaçları da fayda vermedi ve Sultan, beklenmedik bir anda vefat etti.

Sultan’ın na’şı İstanbul’a getirilince yeniçeriler Yahudi mahallelerini yağmalarlar. İşte Babinger, Yahudi hekimbaşının Sultan’ı zehirlediğine kanıt olarak bunu kullanır! Babinger Yakup Paşa’yı suçlasa da, Âşık Paşazade ve “Şakayık” isimli Türkçe eserin yazarı doğrudan hekim Lari’yi suçlarlar.

Günümüzdeki kimi yorumcular da bu işi Lari ile Karamani Mehmet Paşa’nın plânlayıp uyguladıklarını söylerlerken, bazıları da Lari’nin bu işi İkinci Bayezid ile birlikte kotardıklarını belirtirler. Bu iddiaların hepsinin de olabilirliği yüksektir, ama birini ya da ötekini kesin doğru kabul edebilmemiz için elimizdeki veriler ne yazık ki yeterli değildir. Gerçek, ancak ileride bulunabilecek geçerli bilgi ve belgelerle aydınlanacaktır.


(1) Mufassal Osmanlı Tarihi, Cilt: 2, sayfa 611.