Duâya teslim olmak

Teslimiyetim, fetih yüreğinedir. Vaktim, millet aşkıyla tamamlanmış bir tas ayran serinliği güveninde hizmet aşkımla var olmaktadır. Her şeyi anlıyorum; Türk-İslâm ikilisi adına belleğimde ne varsa, hayat damarlarımda güvenle dolaşmaktadır. Zaman çok kısa ise, ömür uzatmanın çabası beyhudedir. Acele ve ecele “Merhaba!” demenin neresinde olmam gerekirse oradayım.

MÜBÂREK gün ve gecelerin değerlendirilmesi, üzerinde konuşulması, yorumlar ve yazılar yazılması, çok önemli ve hassas alanlarda okuyucuyu ve dinleyiciyi tatmin eden konferanslar, paneller düzenlenmesi ve açıklamalar yapılması ne kadar güzel!

Söz söylemek, yeterli bilgi ve birikimli olmayı gerektirir. Yazmak için daha da ileri seviyede araştırmalar yapmak çok önemli bir ayrıntıdır…

Rahmet Elçisi, örnek ahlâkı, El-Emîn oluşu, kendisine duyulan derin sevginin gönüllere ilmek ilmek işlenişini sözlere ve toplumsal bilince aktarmak amacıyla her yıl daha yüksek, istekli, heyecanlı bir şekilde dünyaya gelişlerini hatırlamak, O’na yakın olmak için gece ile gündüzü duâ ile birleştirmek ne güzel!

Yakarmak ve yönelmek, arındırmak ve kendimizi denetlemek, nerede olduğumuzu bilmek ve zamanla bütünleşerek huzura giden yollarda varsa çamur, ayrık otu ve dikenleri temizlemek gerekmektedir. Millî ve mânevî değerlerimizin şükür ve duâ merkezleri olan camilerimizde yapılan mevlit programlarını seviyorum. O gece ve akşamlarda evdeysem ailenin iftar sofrasında olmanın lezzetini yaşıyor, kendi serinliğimdeki nefeslerimle geceye hazırlık yapıyorum.

Akşam ve yatsı vakitlerinde duâ görevlerimi ifa edip televizyonlarda, kazâ namazları öncesinde mevlit dinlemek beni dinlendirmekte ve bana duygu yüklemektedir. Eğitimli ve güzel sesler çoğu zaman damlalarla süsleniyor, yüreğim gözlerimle bütünleşiyor. Dünyaya gelişlerinin ilk saniyelerindeki değişim ve belirtilerin tatlı gülümseyişiyle okudukça rahatlıyorum. Dinlediklerimle zirveye ulaştığımda yerimden kalkıyor, diz değiştiriyor, masamda ne varsa bir yudum ya da bir lokma alıyorum.

Bu davranışlar için beynim hiçbir talimat vermiyor. Tamamen istendik ve kendi seyrinde, gayr-i ihtiyârî, vaktin zamana teslimiyetiyle anlık uzanışlar... Okuyorum, günlük bilgi ve birikimlerimi sürekli besliyor, duâya teslim oluyorum.

Geceye uzanan, karanlığı aydınlatan ne kadar güç varsa, uzakları yakın, yakında görünen uzaklarımı avuçlarımda toplayıp yüz sürmenin, gül suyu sunmanın, kenetlenmiş kalp ve ellerin beraber yol hazırlığında olmalarının ötesinde, gönül birliği içinde gülümseyişlerini bilmek, görmek ve dahi hissetmek rahatlıktır. “Ol” emri istikametinde saniyeleri dakikalara gönderişi izlerken, akşama ve sabaha “Merhaba!” demenin ne güzel bir sesleniş olduğunu muhataplarla paylaşıyorum. “Ol”manın bıraktığı rahatlığın içinde ne varsa, nefes nefese “Devam!” diyebilmek için selâm verip uyumak istiyorum.

Tenim Sabâ mâkâmında bir şarkının kendi ekseninde döndükçe, karanlığımın kendi içime saldığım aydınlığım olduğunu biliyor ve gördüğümde üşüyorum. Hissediyor, titriyor, soğuk dakikalarıma renksizce “Merhaba!” diyor. Don tutmuş havaya inat, tenime dokunan sıcak, dört yanımda dönüp duruyor. Sessizlik içinde öğrendiklerim ve öğreneceklerim nasıl yaşamam gerektiği konusunda kendi yanlışlarım ve doğrularımı karıştırmadan gül aşkıyla nefes almamı sağlıyor. Şükrediyorum ki, beynimi kontrol altında tutuyor, mevcût söylemlerin sağlıklı tahlilini yapıyorum. Kendimi teslim ettiğim dinimi biliyorum ve mutluyum.

Nefsin insanı olumlu ve olumsuz anlamda nasıl teslim aldığını çok iyi bilenlerdenim. İnsan bir sorunla karşılaştığında, kalbinin kapılarını sürekli açık tutmalıdır. “Doğru tercih” gereklidir.

Su üzerine yazı yazmak için asla bir gayretim ve talebim olmamıştır. İlâhî esintilerin kalpleri okşadığı, asra bedel olduğu gecelerde, “Duâlarımın Mâkâma ulaştığını bilseydim, hayatıma olumlu yansırdı” diye düşünüyorum.

Bugünlerin feyzi üzerimize, rahmeti geçmişimize, bereketi evimize, nûru ahretimize, sıcaklığı yuvamıza dolsaydı. Kalabalık ailelerin günümüze yansımış hâliyle sofralarımızın dolup taştığı hâne büyüğü olarak yaşamaya hazırdım.

“Felek ferman dinlemez” denilse de, feleğe talimat verecek Mâkâmın yetkileri benim bilinmezlerim arasındadır. Anlaşılan ve anlaşılmayan, istenen ve istenmeyenler hânesinde üzerime yürüyen akıntıların ağırlığını sürekli hissediyor ve kurtulmak istiyorum…

Kelkit yüreklim! Dalgalarla dostluğun, sulara dalışın ve akıntıya teslim oluşun mânilerle beslendiği kültürün kendine has güvenliği ve huzuru vardı. O varsa hedefte, millî ve mânevî dünyamın bütün meyveleri tüm dalları eğecek kadar dolu olur, güneş yanmışlığında kızarır ve olgunlaşmaya doğru yol alırdı.

Fetih yüreklim! Yıldızları selâmlayıp ufukları avuçlarımızda toplarken, mavinin bütün tonlarından göz sefâmıza tatlı bir sunum yapıp tarihin derinliğinde sefere çıkmak için hazırlıkları tamam etmek gerek. Yol gitmek, yolcuya yoldaş olmak için; ben, sana teslim oluyorum.

Teslimiyetim, fetih yüreğinedir. Vaktim, millet aşkıyla tamamlanmış bir tas ayran serinliği güveninde hizmet aşkımla var olmaktadır. Her şeyi anlıyorum; Türk-İslâm ikilisi adına belleğimde ne varsa, hayat damarlarımda güvenle dolaşmaktadır. Zaman çok kısa ise, ömür uzatmanın çabası beyhudedir. Acele ve ecele “Merhaba!” demenin neresinde olmam gerekirse oradayım.

Ankara’ya kar yağıyor. Ara sokaklarında Dikimevi’nden Abidinpaşa’ya doğru yürüyorum. Eski mahalleme gidiyor olmam yoruyor beni. Yokuşları sevmiyorum. Dikmen yamaçlarında çocuklar tahta üzerinde aşağıya akmaya çalışıyorlar. Ben yürümeye…

Akşamlarım kendi sessizliğimde yol bulmaya çalışıyor. Yıldızlar selâmıma cevapsız kalırken, Ay ise pas vermiyor. Uzadıkça uzuyor geceler.

Hasret yüreklim! Her şeyin yolunda olduğu günlere yakın olmak istiyorum. Şiirin dörtlükleri arasında sörf yapan, dalgalarıyla dans eden güfte samîmiyetiyle bestekârlara “Merhaba!” diyorum. Piyanonun duşlarında kulaklarımıza akan bir şarkının ritmi kadar tanıdık, bilindik olmalı her şey. Su sesi kadar ûdî, rüzgâr okşayışınca dokunmalı istediğince...

Ah şu edebiyatçılar! Şairler ve bestekârların birlikteliğini bir türlü anlamazlar ve sağlıklı da anlatmazlar...

Söz söylemek, yeterli bilgi ve birikimli olmayı gerektirir. Yazmak için daha da ileri seviyede araştırmalar yapmak çok önemli bir ayrıntıdır. Beklentilerin umut mâkâmında ses verdiği anlarda tatlı bir ney sesi özlemiyle ufukların ardına otağ kurmak için hazırlık yapmak ve  mükemmeli üretmek için malzemenin tam olması gerek. “Herkes kendi vaktinin gelmesini beklemektedir” denir, olgunlaşma vaktinden önce dönüşüm gerçekleşmezse dolu vurur, ayaz üşütür; susuz kalıp kuruma faslı başlarsa, yaprak yığını üstünde gönül küskünü yeşermişler nemli sabahlara mecbursa, vakti beklemek nice olur?!

Doğru çözümler, kalp kapıları açık bir olgunluğun aritmetik tablolarında daha sağlıklı sonuca ulaşacaktır. “Doğru tercih”, sağlıklı beyinlerin elinde hizmet alanında kullanıldığında, toplumun, milletin ve dahi devletin yarınları bahar güzelliğinde, kendinden emîn olarak hasat mevsimine doğru güvenle yol alacaktır.

Gerçekler, hayâl içindeki hayâller değildir!

Okuyorum, günlük bilgi ve birikimlerimi sürekli besliyor duâ vaktim, sana teslim oluyorum.