Haçlı zihniyetinin kanton halkası kopuyor!

Tüm dünya bunu bilmeli ve anlamalı ki, artık bu coğrafyada Türkiye olmadan hiçbir güç, mazlumların hakkını gasp edemeyecektir!

UZUN bir süredir beklenen Afrin Harekâtı nihayet başladı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından gerçekleştirilen bu harekâtla, bölgeye huzur aşılamak ve bölgeyi güvenli bir hâle getirmek, müteakiben Türkiye’de bulunan bu toprakların gerçek sahibi Suriyeli vatandaşların geriye dönerek kendi topraklarına sahip olmaları ve ardından Cerablus ve El-Bab’da olduğu gibi buradaki yönetim şeklinin kendi halkları tarafından belirlenmesi ve nihayetinde de buradaki emniyet unsurlarının Özgür Suriye Ordusu ile beraber teşkîli ve buradaki bölgenin altyapı-üstyapının huzura kavuşturulması için yapılması gereken tüm faaliyetlerin yürütülmesi plânlanmıştır. 


Şunu herkes iyi bilmelidir ki, Türkiye asla Afrin’de kalıcı değildir! Suriye’nin toprak bütünlüğüne her zaman olduğu gibi şimdi de en üst düzeyde vurgu yapmaktadır. Harekâtın ana hedefi, bölgedeki terör yuvalarının yok edilmesi ve Türkiye’nin kendi bekasının sağlanmasıdır. Sözde haritaların ortadan kaldırılarak Türkiye’nin güneyinde oluşacak bir oluşuma asla müsaade edilmemesi, buradaki temel amaçtır. 


Afrin’e yapılan operasyonun anlamı nedir?


Bu harekâtın en önemli özelliği, Afrin’i DEAŞ, PKK ve PYD terör unsurlarından arındırmak, silah depolarını yok etmek suretiyle bölgeyi silahlardan arındırmak, terörist PKK ve Suriye uzantısı PYD’nin bugüne kadar yürüttüğü asimilasyon sistemini ortadan kaldırmak suretiyle bölgeyi asıl sahiplerine teslim etmek, bölgeyi emniyetli ve güvenli bir bölge hâline getirmektir. Afrin Harekâtı’yla 130 kilometre uzunluğunda ve 30 kilometre derinliğine sahip bir alan güvenli bölge hâline getirilecek, Suriye’de Türkiye eliyle oluşturulan güvenli hat genişleyecektir.


Harekât, plânlama olarak hazırlık ve yığınaklanma safhası, başlangıç safhası ve bugüne kadar kaydedilen ilerlemeye bakıldığında mükemmel bir taktik ve stratejik başarı ile yürütülmektedir. Çok ayrıntılı ve detaylı bir şekilde plânlanmış bu harekâtın akış şekline bakıldığında ise, “Çok zor şartlarda, dağlık, kayalık ve ormanlık coğrafî bölgelerde, bir harekât ancak böyle plânlanır ve böyle uygulanır!” dedirtmiş, tüm dünyayı ve cani örgütü bu yönüyle şaşırtmıştır. 


Bu harekât, sivil-asker işbirliği örneğinin en mükemmel şekilde uygulanması ile de dünyaya örnek bir harekâttır. Yapılan plânlamada birliklerin seçimi ve harekâta başlama şekli ile Özgür Suriye Ordusu’yla koordinasyon ve diyalog takdire şayandır. Düzenli bir orduyla düzensiz bir halk gücünün çok iyi koordine edilerek ve eğitilerek tam ve mükemmel bir şekilde uygulanması ve çalışması, plânlamanın başarısının en büyük kanıtıdır. 


Burada ÖSO’ya bir satır açmak gerekiyor. ÖSO, Türk Silahlı Kuvvetleri’nden almış olduğu “vatan, bayrak, toprak ve şehadet” kavramlarını çok iyi benimsemek suretiyle, Fırat Kalkanı Harekâtı’ndan da almış olduğu tecrübeyi birleştirerek, cani örgüte müthiş bir darbe vurmuştur. Artık ÖSO’nun güvenilir ve saygın bir halk ordusu olduğu dünya kamuoyunda kabul görmüştür. 


Harekâtın ilk safhasına bakıldığı zaman, harekâtın giriş noktaları, hedef olarak seçilen Afrin bölgesi, taarruz ve ilerleme istikametleri mükemmel seçilmiş ve bu plân dâhilindeki uygulama, terör örgütünün kısa sürede çözülmesine neden olmuştur. Herkesin beklediği gibi “bir gece ansızın” değil de “bir gündüz ansızın” şaşırtmacası harekâtın başarısını arttırmış ve örgütün dağılmasını hızlandırmıştır. Ayrıca yerli ve millî silahların bu harekâtta mükemmel bir şekilde hedef cinslerine göre kullanılması, dünya kamuoyunu ve örgütü şaşırtmıştır. Millî silah sistemleriyle de göz dolduran bu harekât, dünyaya artık TSK’nın kendi silah sistemi ile her türlü harekâtı yapacak güce sahip olduğunun psikolojik olarak gösterilmesi ve ispatıdır. 


Uzun yıllardır bölgede terör örgütleriyle mücadele eden biri olarak söyleyebilirim ki, Zeytin Dalı Harekâtı, plânlandığı şekilde devam ederek çok kısa sürede hedefine ulaşacaktır. Ama ilk günlerde sergilenmiş olan bu başarı, bizi asla rehavete düşürmemelidir. Çünkü bu harekât, düzenli bir harekât ile gayrinizamî harbin birlikte uygulandığı bir özelliğe sahiptir. Zira düzenli olmayan, küresel gerilla harbini yürüten, cani ve bir maşa örgütle (üstelik de yeni nesil silahlarla beslenmiş) karşı karşıyayız. Ve bu örgüt Güneydoğu Anadolu’da olduğu gibi burada da gayrinizamî harbin her türlüsüne başvuracak, bizi her safhada yıldırmak, yıpratmak ve bize zarar vermek için kalleşçe her türlü plânı uygulamak üzere fırsat kollayacaktır. 


Ama öte yandan, bu örgütün karşısında Fırat Kalkanı Harekâtı’nda büyük tecrübe kazanmış, PKK terör örgütünü yok etmek üzere yürüttüğü mücadelede gayrinizamî harbi çok iyi uygulayan Türkiye Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri vardır. 


Harekâttaki kritik noktalar!


Zeytin Dalı Harekâtı’nın en kritik noktası, coğrafî olarak Tel-Rifat, Minniğ Havaalanı ve İdlib’deki gözetleme noktalarının bulunduğu hattın birleştirilmesidir. Askerî literatürde buna “harbin ağırlık merkezi” denir. Siyâsî olarak bu harekâtın ağırlık merkezi ise Afrin merkezinin ele geçirilmesidir. 


Bu harekâtın safhalarına askerî açıdan baktığımızda, hazırlık safhası, yığınaklanma safhası, harekâtın başlayacağı noktalara birliklerin yerleştirilmesi, hava kuvvetleri ve topçu birliklerinin harekâta hazırlık safhası ve son olarak harekâtın icra safhası mükemmel bir şekilde plânlanmış ve icra edilmiştir. Şimdi, harekâtın hedefine ulaşması safhasından sonra diğer safhaları olan ve dünya kamuoyuna da açıklandığı üzere “bölgenin terörist unsurlardan temizlenmesi safhası, EYP, mayın ve tuzaklardan arındırılarak emniyete alınma safhası, Türkiye’de bulunan ve bölgenin gerçek sahibi olan vatandaşların geriye döndürülmesi safhası ve son olarak da Cerablus ve El-Bab’da olduğu gibi bölgenin yönetiminin yerel halk tarafından oluşturulup Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bölgedeki altyapı-üstyapıyı iyileştirilmesi safhası” plânlanmaktadır. 


Bu safhalara baktığımız zaman, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hiçbir işgal amacı olmadığını, bölgede kalıcı olmayacağını, tek amacının kendi bekasını sağlayarak bölge halkının huzur ve refah içinde yaşaması olduğunu da dünya kamuoyuna deklare etmiş durumdadır. Bu miras, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ecdat yadigârı olarak kalmıştır. 


Bu harekâtın en önemli sonucu, Fransa’nın çizdiği, Baba Esad’dan bu yana vaat edilen ve Hatay’ın topraklarımızdan koparıldığı Sevr masasındaki haritayı tarihe gömmesi olacaktır. Hatay’la ilgili yüz yıllık plânlar artık ortadan kalkacaktır. İşte bu yüzden Afrin, ABD, İsrail ve Esed için çok önemlidir! Fakat söz konusu harekât, Türkiye’nin bekası ve gelecek nesillerin önüne bir kez daha bu haritaların çıkarılmaması için çok ama çok daha önemlidir!


Afrin, bulunduğu konum itibariyle de kritik bir noktadır. Hem Gaziantep, hem de Hatay sınırımızda bulunan Afrin, Amanos dağlarında eylem faaliyetlerinde bulunan PKK’nın en fazla destek aldığı yerdir. Dolayısıyla Afrin’deki YPG ve PKK’yı en fazla destekleyen ve eleman sağlayan bölgelerden biri olup Türkiye açısından önemli bir tehdit unsuru barındırmaktadır. 


Afrin, aynı zamanda PKK için, sözde Kürt devletinin kurulmasında son zincir, son halkadır. Terör örgütü PKK’nın yönetimine verilen üç kanton vardı. En doğuda Cezire, batısında Kobani ve en batıda da Afrin... Hatta cani örgüt, Fırat Kalkanı bölgesini bile bir kanton olarak ilân edecek fütursuzluğunu göstermişti. Bu noktada PKK/PYD’nin Afrin’den çıkarılmasıyla birlikte kalenin biri yıkılmış olacaktır. Böylece terörist halkanın batısında bulunan sözde Kürt devleti oluşumunun son zinciri kopacak, bu da terör koridoru üzerinde büyük baskı yaratacaktır. Terörist örgüt artık Münbiç’te, hatta Tel-Abyad’da kalamayacak, harekât sırası doğu halkasına gelecektir. Bu halka, Suriye halklarının ve aşiretlerinin de isyanıyla dalga dalga tersine dönecek, Rakka ve Ayn-İsa’ya ulaşacaktır. Dolayısıyla oradaki halklar da huzur ve mutluluğa kavuşacak ve Fırat’ın doğusunda da bu meşaleyi yakacaklardır.


PKK/PYD-YPG’nin bölgedeki bölücü plânları ve Amerika’nın oyunlarına karşı Rusya, İran ve Esed (hatta Irak da) Türkiye ile birlikte hareket etmelidir. Bugün gelinen noktaya baktığımızda, Türk-Amerikan ilişkilerinin karakteri politik düzeyde yön değiştirirken, Rusya’ya avantaj sağlamaktadır. ABD yönetiminin dağınıklığına karşın Rusya, bölgeyi bir bütün olarak ele almakta, aktörleri doğru tanımlamakta ve neyin taktik, neyin stratejik olduğunu ayırt edebilmektedir. 


Afrin Harekâtı için Türkiye’ye yol açan Rusya, terör örgütlerinin sağlayacağı faydanın kısa süreli ve taktiksel olduğunu çok iyi bildiği gibi, hâmi devletlerle örgütlerin ilişkilerinde ideolojiye, popülizme ve devlet aklına yer olmadığının da farkındadır. Afrin’e “yeşil ışık” yakan Rusya, bugün Türkiye-ABD ve PKK-ABD ilişkilerinin zehirlenmesini büyük bir keyifle izlemektedir.


Geriye dönüp baktığımızda ABD, Suriye’de aptal ve akılsızca uygulamalarıyla sonuç alınması mümkün olmayan bir yola girmiştir. Öyle ki, tüm arka çıkmalarına ve askerî yardımlarına rağmen PKK ve PYD’nin yöneticilerini bile memnun edememiştir. Yaşadıklarımız, bize bölgede dengelerin oynaklığını, kimsenin akılsız olmadığını ve hayatın sürprizlerle dolu olduğunu da göstermektedir bu yüzden.


Zeytin Dalı Harekâtı da, Batılı devletler için büyük sürprizlerden biridir. Bu harekât, dünya kamuoyuna Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kararlı bir duruş sergileyerek diplomaside ve askerî anlamda asla geri adım atmayacağının ifadesidir. 


Bu harekât dünya kamuoyunda, Müslüman toplumlarda ve Türk dünyasında çok önemli destek görmüş, en önemlisi de 1938’de Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete intikalinden bu yana ilk kez bu denli takdir toplayan bir hüviyet sergilemiştir. Bu harekât, Suriye’de umutsuzların umudu olmuştur. 


Zeytin Dalı Harekâtı, terör örgütü ile iş tutanlara ve birlikte hareket edenlere, terör örgütlerini maşa olarak kullananlara verilmiş bir “Artık bu sevdâdan vazgeçin!” mesajıdır. Suriye’deki mazlumlar başta olmak üzere, dünyada şu an baskı ve zulüm gören tüm Müslüman ve Türk kardeşlerimize ve bölgemizdeki, Ortadoğu’daki tüm mazlumlara derin bir mesajdır. Haçlı zihniyetine, manda sömürüsüne, hak ve hukuk tanımayanlara, özellikle Ortadoğu’yu kan gölüne çevirenlere bir önemli bir mesajdır. Özellikle ABD, İsrail ve yandaşlarına, “Yerinizi, duruşunuzu ve tarafınızı belirtin, masadaki haritaları yırtıp atın!” mesajı böylece verilmiştir. Rusya’ya ve İran’a, “Artık tam olarak nerede duracağınıza karar verin!” şeklindeki ihtar da bu harekât ile çekilmiştir. Bu harekât, yüzyıllardır bölgemizde sömürüyü hedefleyen ve bölgeyi kasıp kavuran Sevr plânına “Dur!” ihtarı, “Bölgede bundan sonra asla mazlum hakların huzurunu bozamayacaksınız!” mesajıdır. 


Bu harekât, yıllardır kendi topraklarında zulme uğrayan mazlum Kürt halkına değil, Kürt halkının canına ve malına kast eden cani ve Haçlı maşası DEAŞ, PKK, KCK ve PYD-YPG terör örgütlerini yok etmek için icra edilmektedir. Türkiye, savaştan kaçan 3 milyonu aşkın dost ve kardeş Suriye halkının vatanına dönebilmesini sağlamak üzere ecdadından miras kalan Ensar düşüncesini ve ekmeğini paylaşma görevini tüm dünyayı hayretler içinde bırakarak yürütürken, bu masum insanların vatan hasretini dindirmek için büyük devlet olma gururu ve vakarı ile vazife üstlenmiştir. 


Terör destekçileri kendilerinden emin olmamalıdırlar!


Hain emellerini gerçekleştirmek için Suriye’de “ortaklık yaptıkları” terörist örgüt kutsallarımıza ve camilerimize saldırmaktadır, hastaneleri vurmaktadır. Sivilleri hedef almaktadır. Ne yazık ki, kalleş ve onursuzca güttükleri bu hareketleri, tüm dünyanın gözü önünde yapmaktadırlar! Bu dünyayı yönetenlerin gözleri var ama görmüyor, kulakları var ama duymuyorlar! Çünkü zarar gören masum, Müslüman! Bunu yapanlar ve yaptıranlar, hâlâ cani PYD-YPG’nin bir katil ve terör örgütü olduğuna inanmamakta ve her türlü desteği sürdürmektedirler. Ama bir gün bu silahların kendilerine döneceğini de bilmelidirler.


Harekâtın geciktiği söylemleri karşısında şunu hatırlamak gerekir: Türkiye Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri, 15 Temmuz 2016’da hain FETÖ terör örgütünün darbe girişimi ve sonrasında çok büyük bir badire atlatmıştır. Bu tarihten sonra görev alanı ise neredeyse üç kat artmıştır. TSK, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde hendek terörüne karşı savaşmıştır. Hâlen bu mücadelesini sürdürmektedir. TSK, bugün Azez’de, Cerablus’ta, El-Bab’da ve İdlib’de dost ve kardeş Suriye halkının huzur ve güvenliğini de korumaktadır; Afganistan’da, Kosova’da, Katar’da, Somali’de ve Irak’ın kuzeyinde barışın teminatı olarak bir misyon da üstlenmektedir. 


Tüm dünya bunu bilmeli ve anlamalı ki, artık bu coğrafyada Türkiye olmadan hiçbir güç, mazlumların hakkını gasp edemeyecektir! Haktan yana bir milletin yeniden dirilişini tüm dünya anlamalıdır!


“Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir, işte o zaman Türkiye, ne yapacağını bilmelidir! Bizim dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak, yalnız o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lâzımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevî köprüleri sağlam tutarak… Dil bir köprüdür; inanç bir köprüdür; tarih bir köprüdür... Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimiz içinde bütünleşmeliyiz. Onların bize yaklaşmasını beklememeliyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekir!” 


İşte Mustafa Kemal Atatürk’ün 1933 yılında söylediği sözler! Bugünkü “irade”, Atatürk’ün işaret ettiği ilkeler doğrultusunda hareket ediyor. Artık ne yaptığını bilen, mazlum kardeşlerini ve dostlarını beklemeyen ve bekletmeyen, onlara koşan ve dertleriyle dertlenen bir Türkiye var!