KADIN, önce
evlenip sonra âşık olmalıdır; erkek, âşık olduktan sonra evlenmelidir. Kadın
evlendikten sonra âşık olabilir ama erkeğin evlendikten sonra âşık olması
mümkün değildir. Özellikle geleneksel toplumlarda görücü usulüyle evlenen
kadınların erkeklerine âşık olduğu görülür. Hintlilerde “Önce evlenir, sonra
âşık oluruz”, Araplarda ise “Oynaşıp sevişmeden evlenen, ‘Ben evlendim’
demesin” diye yaygın bir söz vardır. Evlilik gerçeği ne Hintlileri, ne de
Arapları doğruluyor.
Aşk ile evlilik arasında bir
bağ yoktur, evlilik aşkın en ölümcül yanıdır çünkü. Evlilik biyolojik mutluluktur,
aşksa ruhsal. Evlilik sevinç üzerine kurgulanmıştır, aşksa acı üstüne. Bu
yüzden şair Aragon, “Mutlu aşk yoktur” diye yazar. Evlilik fizikî boyut içinde varlığını
sürdürürken, aşk fizikî boyutta buharlaşır. Birinin olduğu yerde diğerinin
yaşaması mümkün değildir.
Aşk ile evliliği birlikte
yürüttüğünü söyleyenler hiçbir zaman inandırıcı olamamışlardır. Evlilik, Bekir
Yıldız’ın kitaplaştırdığı gibi “Halkalı Köle”lik yahut bir “Şirket”tir. Aşkın
herhangi bir kaide ve kuralı yoktur; evlilik, kural ve kaideler bütünüdür.
Evlilikte her şey vardır, aşk da ise yalnızca duygu. Evlilik fizikî dünyada
bedeli ağır olan ve hayvanî dürtünün toplumsal hayatta disipline edilmiş
şeklidir. Aşk ise metafizik dünyada insanî olanın, birey ruhunun
aşkınlaşmasıdır.
Kıyas
Evlilik, kadınların erkeğe
kene gibi yapışıp azalarıyla kendine benzetmek istediği bir çarktır. Aşk,
kadını bir ruh olarak hayalde büyütme olayıdır. Evlilik somut, aşk soyuttur.
Evlilik boşalarak doyuma ulaşma, aşk ise aç kalarak doyumsuzlaşmadır. Evlilik “Yaşasın
cennet!” diye bağırır, aşk ise “Yaşasın cehennem!”. Aşk ile evlilik aynı kefede
tartılamaz. Aşk ile evliliği aynı potada eritenler, ikiyüzlü yaratıklardır.
Evlilik, etik ve estetik kavramlara sığınarak ikiyüzlülüğünü saklayan bir
şaklabandır. Aşk ise bütün saflığı ve içtenliğiyle kendini dışa vuran, hatta bu
anlamda toplumun genel geçer kurallarına başkaldıran bir asidir. Evlilik haz,
aşk masumiyettir. Evlilik tende ve ruhta iktidar kurmak, aşk ise teni aşıp
ruhun kölesi olmaktır. Evlilik mantık işi, aşk mantık dışıdır. Evlilik
cellâtlar yaratır ha bire, aşk köleler. Evlilik efendinin penceresinden köleye,
aşk ise kölenin penceresinden efendiye bakmaktır. Evlilik kemirmek, aşk
vermektir. Evlilik duyguların ölümüne zemin hazırlar, aşk duyguların büyümesine,
yücelmesine…
Evlilik, dişi kuşun günlerce
çer çöp toplayıp erkeğini buyur ettiği yuvaya/yatağa benzer. Böylece erkeğin
özgür ruhunu elde edebilmek için cazip imkânlar sunar ve erkeği kandırıp tuzağa
düşürür. Aşk, erkeğin tuzaklardan kaçtığı bir özgürlük alanıdır. Evlilik çift
kişilik bir oyun, aşksa tek kişilik. Aşk, iki özgür ruhtan birinin diğerini
arzulaması ve aramasıdır. Aşk arayış, evlilik kavuşmadır. Evlilikte visal ile
duygular güç kazanır, aşk da firak ile. Evlilik başkalarının sıkıntısıyla
hemhal olmak ve kendini unutmaktır. Aşk kendi sıkıntısıyla olgunlaşmaktır.
Evlilik birbiri için yaşamak, aşk birinin diğeri için yaşamasıdır. Evlilik “ben
ve sen”in somutlaştığı bir yarılma, aşk ise “benin sende kaybolduğu” bir
bütünleşme…
Evlilik dar ayakkabıya benzer;
arkadan vurur, önce acıtır, sonra nasırlaştırır. Acıyı alışkanlığa dönüştürerek
sıradanlaştırır. Aşk ise acıyı bal eylemektir. Evlilik kabuk tutmuş yaradır,
aşk ise kanayan. Evlilik genel, aşk
özeldir. Evlilik teni, aşk ruhu doyurur. Evlenmek, Eflatun’un dediği gibi “pişman
olmak”tır; aşk ise Mevlana’nın dediği gibi “ham iken yanıp pişmek ve
olgunlaşmak”tır. Evlenmek, iki yarımın birleşip yeni yarımlar doğurmasıdır. Aşk
ise iki yarımın tamamlanıp mükemmele ulaşması...
Evlilik kadının, aşk erkeğin
cennetidir. Aşk, bir cennet çizip içine girmektir. Evlilikse çizdiğin bu
cennetten kaçıştır. Evlilik, itaatkâr ruhların kadın kollarında uyuduğu bir
efsane; aşk asi ruhları bu efsaneden uyandıran bir şamardır. Evlilik bir oyun,
aşk bir hakikattir. Evlilik fiilî, aşk nazarî bir durumdur. Aşk, başkasında
tatbiki mümkün olmayan bir “hal” olayı, evlilikse tatbiki yapılan “kal”
olayıdır.
Evlilik ortaklıktır ve her
zaman bozulmaya müsaittir; her bozulan ortaklık gibi hesap kitaba dayanır. Aşk,
hiçbir zaman bozulmayan, hesaba kitaba dayanmayan tek kişilik bir servettir.
Evlilik kökten dallara ayrılmak, aşk ise dallardan köke inmektir. Evlilik
dallarla ayrıldıkça asliyetini kaybeder, aşk köke indikçe kendi olur, güçlenir,
kuvvetlenir. Kök sağlam, dal zayıftır. Evlilik ağacın dallarına benzer, en
küçük bir rüzgârda çatlayıp kırılır; aşk köklü gövdedir, karşısında ne rüzgâr
dayanır, ne kasırga…
Evlilikte kadın yatağını açar
erkeğe, aşkta ise kalbini. Erkeğe yatağını açan kadınlar mutsuz, kalbini
açanlar mutludur. Kadınların en büyük silahı teni ve gözyaşı değil, yüreğidir.
Evlilik, erkek ve kadının ruhlarını açmadan debelenip gittiği bir uçurum; aşk,
ruhlarını birbirine açtıkları bir gönül sarayıdır. Her evlilik büyük bir
pişmanlık, her aşk büyük heyecandır. Evlilik coşkun gönüllerin dünya hayatında
aradığı mutluluk, aşksa mustarip gönüllerin öteyi aradığı maceradır. Evlilik
bencildir, gen için yaşar; aşk özverilidir, başkası için yaşar. Evlilik “Bir
ben var benim yanımda” der, aşksa “Bir ben var benden içeri”.
Evlilik mizahi
bir acı, aşk trajik bir mutluluktur. Evlilik İbrahim ile Sara’nın İshak’ı yüz
yıl beklemesi, aşksa İbrahim’in İshak’ı kurban etmesidir. İshak’ın doğumu
evlilik, kurban olması aşktır. Evlilik,
tensel açlık çekerken açgözlülükle saldırdığımız zengin sofradır, doyduğunda
cazibesini kaybeder. Aşk, ruhunun açlığını dindirmek için sarıldığın ama
doymadığın bir kaynaktır. Evlilik, uçurumdan düşerken başkasını da yanında
götürmek; aşk ise uçurumdan düşerken türkü söylemektir. Aşk kafayı çektiğin
esrara benzer, içtikçe alışkanlık yapar…
Evlilik, içinde yaşadığın surdan bir şehir; aşk, şehrin tepesinde fethedilmeyi bekleyen muhkem bir kaledir. Evlilik, genlerimizi devam ettirmek için bıraktığımız bir araç; aşksa varmak istediğimiz bir amaçtır. En ideal kadınlar, fizik ve metafizik olarak mükemmel olanlardır. Fizik ve metafiziği kişiliğinde billurlaştırmış olanların varacağı son nokta aşktır. Evlilik, aşkın ölümcül yanıdır, yan yana gelmek istemez. “Çekil önümden Leyla!” diye bağırır aşk. Çekilir Leyla aradan… Ve Kays, Mecnun olur… Leyla çekilmeseydi aradan, Kays, çölde bir bedevi olarak kalırdı. Leyla’nın ise adını hiçbirimiz bilmezdik…