
İSRAİL devlet değil, bir terör örgütüdür. Günümüz dünyasında zulmün sürmesi için en büyük desteği ve maddî katkıyı veren ülke ise ABD ve devamında Batı ülkeleridir.
Filistin Gazze’deki kardeşlerimizin adeta deli gömleği giydirilmiş ve elleri ayakları bağlanmış hâldeki Müslüman kardeşlerimizi daha rahat bir şekilde İsrail terör örgütünün katledilebilmesi için bekçilik yapmak, Filistinli Müslümanları bu katliamdan kurtarmak isteyecek herkese gözdağı vermek, İsrail’e “Senin bu katliamları daha rahat bir şekilde yapmanı sağlamak ve bu pervasızlığına sonsuz güvence vermek için burada uçak gemileri, savaş gemileri, uçaklar, insansız hava araçları, füzeler ve son teknoloji tüm askerî teçhizatımızla buradayız” diyorlar.
Filistinli Müslümanların askerî gücü İsrail’in binde biri kadar dahi olmamasına rağmen, Haçlı ordusunun aparatları Akdeniz’e ve İsrail’e bu kadar yığınağı sadece Filistin özelinde Gazze için yığmış olamazlar. Büyük ihtimâlle Lübnan, Ürdün, Suriye, Irak, İran ve nihayetinde en önemli hedefleri olan Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef alacaklardır. Bu bölgeye bu kadar büyük yığınak yapmalarının başka hiçbir izahı olamaz.
Rusya’ya gelince… Onun kendisi hedef tahtasında olmasındansa bizim ve diğer ülkelerin hedef tahtasında olmasına itiraz edeceğini hiç zannetmiyorum.
Bir de Amerika ve Batılı ülkelerin başkan ve dışişleri bakanlarının, temaslarında kameralar önünde hep iki devletli çözüm ve barıştan bahsetseler de, Filistin tarafı ile görüşürken bunları konuşmadıklarını, İsrailli mevkidaşları ile görüşürken, “Elinizden geleni en kısa zamanda yapın, biz Müslümanları oyalamaya devam ediyoruz” sözü verdiklerini düşünüyorum. Böyle olmasaydı, İsrail terör örgütü bu kadar pervasızca sözler sarf edemez ve bu kadar pervasızca çoluk çocuk, yaşlı ve kadın demeden katliam yapamaz, şehirler yıkamazdı.
İsrail zulmünün Filistin’e yüz yıl önce sinsice yerleştirilmesine bir senaryo olarak bakarsak…
Fikir, Siyonizm’i yöneten, koordine eden ve uygulayan İngiltere’dir. Dünyadaki her bölgede olan fitnelerde en baş sorumlu her zaman İngiltere’dir. Bu yönüyle yüz yıl önce İslâm âleminin bağrına bir hançer gibi İsrail’i saplayan da yine İngiltere’dir.
İngiltere’yi hiçbir zaman aklımızdan çıkarmadan İsrail belâsını tarif etmek gerekirse…
Yahudilerin üstün ırk öğretileri -hâşâ- Allah’ı (cc) dahi kendileri karşısında boyun eğebilecek bir varlık olarak düşünmelerine sebep olmuştur. Tekvin bölümünde, “Ve dedi: ‘Artık sana Yakup değil, İsrail denilecek; çünkü Allah ile uğraşıp yendin’” şeklinde bir ifade vardır. Hahamlar “İsrail” kelimesini “İlâh ile uğraşıp yenen” mânâsına çevirmişlerdir.
Tevrat’ta Hahamlar, kendilerini de en yetkili makama yerleştirmeyi ihmâl etmemişlerdir. Tevrat’ta hahamlara kayıtsız şartsız itaat mevcuttur: “Levioğulları, kâhinler yaklaşacaklar; çünkü Rab, kendisine hizmet etmek ve Rabbin ismini mübârek kılmak için onları seçti ve her dâvâda ve her dövüşte onların sözüne göre olacaktır” denilmektedir. Bu kurala göre her şey günümüzde de İsrail Devleti’nde hahamların sözlerine göre yürümektedir.
Tevrat, 39 kitaptan oluşmaktadır. Tahrif olunan ilk beş kitap hariç diğer kitapların tamamı sonraki yüzyıllarca hahamların ellerinden çıkmıştır. Beşinci kitap olan Tesniye, Hazreti Musa’nın ölümünü anlatır. 6 ve sonrasındaki diğer kitapların Hazreti Musa’nın ölümünden sonraki olayları anlatmaları nedeniyle tamamen hahamların heva ve heveslerine göre yazıldıkları aşikârdır.
Kabala, Tevrat inmeden çok daha önce, ruhban sınıfının geliştirdiği bir öğretidir. Kabala, büyü ve gizli güçlerle bağlantı sanatıdır. Masonluk da tamamen Kabalist öğretilerin bir ürünüdür. “Gelenek” veya “ağızdan kulağa” anlamına gelen Kabala, “sır” esasına dayalıdır. Bu sırların tamamı Kudüs locasının üç Kabalisti tarafından ezberlerinde tutulur. Kabalistlerden biri ölürse İsrail’in Sunhedrin denen 70’ler Meclisi’nden seçilen bir aday, aynı bilgileri devralarak Kudüs locasının üçüncü elemanını tamamlamış olur.
Sanhedrin üyeleri, Kabala eğitimi almış olan hahamlar arasından seçilirler. Bu gizli yönetim meclisi kadrosunun içinde genel yönetimi gözeten “70 Kabalist haham”, “Genel Gözetim Meclisi” olarak İsrail’de toplanır. Bu ruhanî mecliste herhangi bir eksilme olursa yerine yeni üyeleri seçme yetkisiyle görevli 4 haham bulunmaktadır.
Sanhedrin’deki Kabalist hahamlara bağlı olarak çalışan “Yeminli 70’ler” grubu vardır ki bunlar Siyonizm adına bütün “gizli dünya devleti” yapılanmasını yönetmektedir. Siyonizm ve gizli dünya devletinin bütün kademeleri bunlara itaat etmeye mecburdur. ABD’de Rockefeller, İngiltere’de Rotschild, İtalya’da Agnelli Ailesi gibi aileler, Yeminli 70’ler grubuna dâhildirler. Bu grubun Avrupa ve Japonya’da da ayakları mevcuttur. Bu grup bütün dünya ülkelerinde teşkilatlanmıştır.
Bu gizli dünya devletini teşkil etmek için Yeminli 70’ler grubuna bağlı birçok alt organizasyon mevcuttur. Bütün bu yapılanmanın amacı, Siyonizm’in dünya çapındaki menfaatlerini gözetmektir. Bu teşkilat bugünkü Birleşmiş Milletler’in de beynini teşkil etmektedir. Birleşmiş Milletlerin Teşkilatı’nın bütün kilit noktalarındaki üyeleri vasıtasıyla uluslararası kararları istediği şekilde yönlendirmektedirler.
Esasen Birleşmiş Milletler Teşkilatı, gizli ve derin güçler tarafından bunun için kurulmuştur. B’nai B’rıth yani Ahid’in Çocukları, Masonluk ve Bilderberg gibi geniş Siyonist teşkilatlardan biridir.
B’nai B’rıth, 1938’de dört önemli Siyonist organizasyonun taktiklerini ve plânlarını hazırlayan “Genel Yahudi Kurultayını” oluşturmaktadır.
Bilderberg Grup, 1954 Mayıs’ında Hollanda’nın Osterbeek kentindeki Bilderberg Oteli’nde toplanan bir grup Yahudi tarafından kurulmuştur. Bilderberg birçok kaynakta “dünyanın efendileri” diye tanımlanır. Örgüt siyaset, medya, gizli gruplar ve iş dünyasının ünlülerini bir araya getirir. Bilderberg’in dünya çapında her büyük olayda etkisi vardır. Amacı dünya ekonomisi ve siyasetini Siyonizm’in çıkarları doğrultusunda plânlamaktır.
Washington’daki Dışişleri Bakanlığı göstermelik bir kurumdur. ABD’nin “gerçek” Dışişleri Bakanlığı, gizli dünya devleti yöneticileri kontrolündeki CFR’dir. Dış İlişkiler Konseyi isimli bu oluşum, ABD’nin son 50 yıldaki Dışişleri Bakanlarının eğitim ve çıkış yeri olmuştur.
Hahamlar sapkın bu fikirlerini sadece Tevrat’a yerleştirmekle kalmamış, Tevrat’ın tefsiri niteliğinde olan “Talmud”a da ustaca bu fikirlerini yerleştirmişlerdir. Talmud, birinci bölümü olan “Mişna” ve ikinci bölümü olan “Gemara”dan oluşmaktadır. Talmud, İsrail okullarında Tevrat’la birlikte okutulur ve kanun hükmündendir. Yahudi ırkının üstünlüğü inancını hem dünya, hem de ahirete şamil kılmıştır. Talmud’a göre Cehennem ateşi Beni-İsrail günahkârları ve hahamlarının talebeleri üzerinde etkili olmayacaktır. Talmud, Yahudilerin dünyanın sahibi olduğunu ilân eder. Talmud’a göre “Yahudi olmayan birinin malı, onu ilk bulan Yahudi’nindir”.
Tevrat’ta bu bahse dair, “O zaman Rab bütün milletleri önünden kovacak ve sizden çok daha güçlü ve kalabalık milletlerin mülkünü alacaksınız. Ayak tabanınızın bastığı her yer sizin olacak. Sınırsız çölden Lübnan’a, Fırat ırmağından batıdaki denize kadar uzanacak. Önünüzde kimse duramayacak. Allah’ınız Rab size söylediği gibi dehşetinizi ve korkunuzu ayak basacağınız bütün diyar üzerine koyacaktır” şeklindeki paragraf, vahameti ortaya koymaktadır. Hahamlar Tevrat’a hem üstün ırk inancını, hem de İsrail Devleti’nin sınırlarını çizmeyi ihmâl etmemişlerdir.
Bu bölümden de görüldüğü üzere, yüzyıllardır asıl hedef biziz ve bugün bile onlar için en büyük engel de biziz. Bu hakikati tüm açıklığı ile ortaya koyduktan sonra, bu hedef doğrultusunda çalışmak ve ona güre düşmanlarımızı tanımak ve hazırlıklarımızı her zaman tam tekmil tutmak zorundayız. Yoksa Osmanlı donanmasının Navarin limanında uğradığı Navarin Baskını’nın benzeri bir hezimet her zaman bizi de bulabilir. Maazallah.
İsrail Başbakanı ve İsrailli yöneticilerin tamamının bu kadar pervasızlığının sebebi, yukarıda saydığım bu oluşumların ülkelerin ve uluslararası kuruluşların içine sızan bu aparatları sayesindedir.
İsrail Başbakanı Netanyahu, 2001 tarihli bir videosunda Filistinliler için, “Aslında yapılması gereken onları sürekli vurmaktır. Üç beş kere değil, sürekli vurmak, acı çektirmek. Öyle bir bedel ödemeliler ki, yaralarını asla saramamalılar. Filistin yönetimine topyekûn bir saldırı sonrasında her şeyin yok olup gideceğine inanıyorum. Her şeylerini yerle bir edecek bir korku onlara yaşatmamız gereken tamda budur. Bunu yaptığımızda dünya bizi saldırganlıkla suçlamaz, kendimizi savunduğumuzdan başka bir şey söylemez. ABD bize hiçbir sorun çıkarmaz. Yüzde 80’i bizi destekliyor zaten” diyebilme cesaretini bu ve benzeri kurumlar ile destekçileri olan devlet adamları ve tahrif edilmiş Tevrat’tan alıyor.
Gazze’deki Filistinlilerin mücadelesine hem İslâm ülkelerinden, hem de yöneticileri Siyonist veya Mason olan ABD ile Avrupa ülkelerinden dahi büyük destek var. İnşallah Gazze’deki direniş, o ülkelerin dahi gerçek halklarına geçmesine, Filistinlilerle beraber onların da bu zulümden ilelebet kurtulmasına vesile olacaktır diye ümit ve temenni ediyorum.
Allah’a emanet olunuz...