Zulme isyan eden şahıs dövülerek sakat bırakıldı

2023 yılı sonu itibarıyla Doğu Türkistan genelinde şehir ve kasabalarda toplam 1 milyon 797 binden fazla evin dönüşümünü gerçekleştirdiği aktarılırken, Urumçi, Gulca, Aksu, Kuçar, Kaşgar ve Hotan şehri başta olmak üzere özellikle büyük kentlerde 2000 yılından önce yapılan evlerin ve yerleşim alanlarının Çin tarzına dönüştürülmesi hedefleniyor.

ÇİN, Doğu Türkistan’da “eski yerleşim yerlerini dönüştürme” bahanesiyle Uygur etnik tarzında inşâ edilen evleri yıkma eğilimini yoğunlaştırırken, aynı zamanda Uygur girişimcilerin kurduğu fabrikaları da zorla mühürleyerek zulmediyor.

Kamp tanığı Zumret Davut Hanım’ın Çin sosyal medyasına dayandırdığı bir kısım videoda Çin rejimi, Doğu Türkistan’da “eski yerleşim yerlerini dönüştürme” kisvesi altında Kaşgar vilayetine bağlı Yarken ilçesi Tomösteng köyünde ikâmet eden Abdureşit Samet isimli bir Uygur girişimci tarafından kurulan ahşap fabrikasını zorla yıktığı öne sürülüyor. Hakkını savunan şahsın köy yöneticilerinin emriyle bir grup kişiler tarafından dövülerek sakat bırakıldığı öğrenildi. Videoda durumu baştan sona anlatan şahıs, Yarkent Tomösteng köyü Parti Komitesi Müsteşar Yardımcısı (kukla yönetici) Abdusattar’ın geçen yılın Nisan ayında bütün sermayesini yatırdığı ahşap fabrikasını zorla mühürleyerek yıktığını, itiraz edip hakkını savununca köy kadrolarını kışkırtarak kendisini dövdürdüğünü, gördüğü şiddet yüzünden şu an sakat kaldığını ve koltuk değneğine mahkûm edildiğini dile getirdi.

Uygur girişimci Abdurreşit Samet’in anlattıklarına göre, fabrikasını yıkmaya çalışan ve yıkım talimatı veren kukla yöneticinin kendisinden şikâyetçi olduğunu örendiğinde yasadışı suçlarını örtbas etmek için önce fabrikanın güvenlik kameralarının elektriğini kestiğini, sonra 60’tan fazla kişi tarafından kendisinin darp edildiğini ve fabrikayı kapatmaya zorlandığını, reddedince kendi ihtiyacını bile karşılayamaz hâle getirildiğini söyledi.

Bilgilere göre, Abdurreşit Samet, yaşanan trajik olaydan sonra köy muhtarı Yakup Roziniyaz ve yardımcısı Abdursattar hakkında şikâyette bulunmasının üzerinden bir yıl geçmesine rağmen ilgili birimlerden herhangi bir yanıt gelmediğini, bu yüzden acınası durumunu sosyal medya üzerinden paylaşarak bütün Doğu Türkistan halkından bu haksızlığa karşı destek istediğini belirtti.

Abdurreşit Samet’in paylaştığı videolara düşen yorumlarda, Komünist Parti yanlısı troller, Çinli yetkililer lehine “Bu iddialar asılsız” şeklinde ifadeler bırakırken, koltuk değneğiyle tekrar video çekip bütün olup biteni anlatma gereği duyduğunu, internette yayınladığı durumların hepsinin gerçek olduğunu, ilgili makamlara ulaşıncaya kadar bütün sosyal medya kullanıcılarının bu videoları geniş çapta yayarak kendisine yardımcı olacağını umduğunu söyledi.

İstiqlal TV ekibinin takibe aldığı Çin basınında yer alan bilgiye göre, Çin rejimi 2010 yılında “eski yerleşim alanlarının yenilenmesi” kisvesi altında Doğu Türkistan’daki Uygur etnik tarzındaki evleri yıkmaya ve Uygur yerleşim bölgelerini yok etmeye başladı. 2023 yılı itibarıyla Doğu Türkistan’da toplam 49 bin 662 ev ve artan sayıda mahalle yıkıma tâbi tutularak Çin tarzında yeniden inşâ edildi.

2023 yılı sonu itibarıyla Doğu Türkistan genelinde şehir ve kasabalarda toplam 1 milyon 797 binden fazla evin dönüşümünü gerçekleştirdiği aktarılırken, Urumçi, Gulca, Aksu, Kuçar, Kaşgar ve Hotan şehri başta olmak üzere özellikle büyük kentlerde 2000 yılından önce yapılan evlerin ve yerleşim alanlarının Çin tarzına dönüştürülmesi hedefleniyor.

Çin son 10 yıldır Doğu Türkistan’da etnik tarzdaki binaları ve evleri zorla yıkıp yok etti. “Eski yerleşim alanlarını yenilemek ve güzelleştirmek” adı altında Türk Uygur çehresini Çin görünümüne dönüştürmekle kalmayıp, toplama kampları aracılıyla halkı çeşitli beyin yıkama uygulamalarıyla Çinlileştiremeye çalışıyor. Gözlemciler, Çin rejiminin halkı ekonomik açıdan zayıflatma, daha etkin kontrol, gözetleme ve sindirme gibi şeytanî hedeflerine ulaşmak için Doğu Türkistan’daki Uygur tarihini yansıtan yaşam alanlarını, tarihî izleri, mimarî yapıları ve komşuluk ilişkilerini yok etmeye çalıştığını ve nüfusu azaltmaya yönelik insanlık dışı politikalar izlediğini kaydediyorlar.

 

Gözlemciler, Çin rejiminin halkı ekonomik açıdan zayıflatma, daha etkin kontrol, gözetleme ve sindirme gibi şeytanî hedeflerine ulaşmak için Doğu Türkistan’daki Uygur tarihini yansıtan yaşam alanlarını, tarihî izleri, mimarî yapıları ve komşuluk ilişkilerini yok etmeye çalıştığını ve nüfusu azaltmaya yönelik insanlık dışı politikalar izlediğini kaydediyorlar.

 

Uygur hacı adaylarına izin verilmedi

BU yıl hac mevsiminde İslâm ümmetinin bir parçası olan Doğu Türkistan’da yaşayan Uygur Türklerinin dünya Müslümanları ile beraber hacca gidemeyecek olması yine dikkat çekti. Bu durum, Çin’in Doğu Türkistan’da uyguladığı İslâm inancına ve Müslümanlara yönelik din düşmanlığı politikasının ve sistematik soykırımının devam ettiğini, Çin rejiminin ısrarla üzerine gittiği “Uygurlar din özgürlüğü ve insan hakları güvencesi altında huzur içinde yaşıyor” propagandalarının külliyen yalan olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.

Bu yıl hac mevsiminde, önceki yıllarda olduğu gibi Türkiye ve diğer ülkelerden gelen Uygur hacıları dışında Doğu Türkistan’dan tek bir Uygur Müslümanın hac ibadeti için Mekke-i Mükerreme’ye gitmesine izin verilmedi.

Türkiye ve diğer ülkelerden Mekke’ye giden Uygur hacılar ile yaptığımız mülâkatlarda, Uygur hacıların bildirdiklerine göre, bu yıl Suudi Arabistan’a gelen Çin hac kafilesinde Doğu Türkistan asıllı tek bir hacı adayının olmadığı, Çinli hacı adaylarının da sırtına asılmış çantada Çince yazılmış “Çin hac kafilesi” yazısıyla “Maksat dostlar alışverişte görsün” mantığıyla gösteriş sergilemesi de dikkatlerden kaçmadı.

Geçtiğimiz hac mevsiminde Mekke’deki Uygurlar Çin kontrolündeki Hui (Tunggan) hacılarına yaklaşıp durum hakkında bilgi edinme amacıyla sorular sormaya çalışmış, hac mevsiminde Uygur Müslümanlarının hac ibadetine gelip gelmediği konusunda onlardan da herhangi bir bilgi alınamamıştı. Genellikle Mekke’ye gelen hacılar arasında Çin’in Yunnan ve Gansu eyaletlerinden insanların olduğu bilgisine ulaşıldığı aktarılıyor.

Ayrıca Türkiye’den bu yıl hacca giden ve Uluslararası Doğu Türkistan STK’lar Birliği yönetim kurulu üyesi olan Abdusalam Teklimakan, Çin heyeti arasında Doğu Türkistan’dan hiç Uygur görmediğini, ancak bazı etnik Hui Müslümanlarının Çin bayrakları taşıdığını gördüğünü söyledi. Hac ziyaretini denetleyen Suudi Arabistan Hac ve Umre Bakanlığı’nın dünyanın her ülkesinden 1 milyon nüfus başına yaklaşık bin hacı adayına izin verdiğini söyledi. Doğu Türkistan’daki tahmini 11 milyon Uygur nüfusu göz önünde bulundurulduğunda en az 11 bin Uygur’un hacca gitmesine izin verilmesi gerekiyor. Aktivistler ve uzmanlar, Uygurların katılımının görünürde olmamasının Çinli yetkililerin Doğu Türkistan’dan hiçbir Müslümanın hacca gitmesine izin vermediğini gösterdiğini ve Pekin’in Uygur kültürü ve dinî uygulamalar üzerinde daha geniş çaplı şekilde baskısını yansıttığını söylüyor.

Çin, 2017’den bu yana dinî aşırılık ve terörizmi bastırmak adına camilerde dua etmek, Kur’ân okumak ve kutsal Ramazan ayında oruç tutmak da dâhil olmak üzere Uygurlar arasındaki dinî uygulamaların çoğunu ciddi şekilde kısıtladı. Uzmanlar, bu yılki Hac sezonunun da başlamasından hemen önce Çin Hükümeti’nin Müslüman dünyasına yönelik propaganda kampanyasını hızlandırdığını söylüyorlar.

Çin rejimi 2018’de yasalaştırdığı “13’üncü Beş Yıllık Plân” döneminde, Doğu Türkistan’ın işgalinden bu yana görülmüş en şiddetli zulüm politikasını uyguladı. Bu süre zarfı içerisinde milyonlarca Doğu Türkistanlıyı hapishane ve toplama kamplarına hapsetmenin yanı sıra İslâm dinine topyekûn savaş açarak, sözde “İslâm dinini Çince sosyalizme uyarlama ve Doğu Türkistan’ı (Çin) kültür yoluyla besleme” adı altında Doğu Türkistan halkının Çinlileştirilmesine yönelik çok yönlü zulüm politikaları izledi. Bunun sonucu olarak 8 bini tahrip edilmek üzere 16 binden fazla cami yok edildi veya amacı dışında turizm için kullanılır oldu. 2016’tan beri sayısız din adamı, bilim adamı, akademisyen, sanatçı, yazar ve zanaatkâr hapsedildi yahut ağır işkenceyle tutulduğu cezaevinde şehit edildi.

Doğu Türkistan’a büyük yatırımlar yaparak çok sayıda turizm tesisleri kuran ve çeşitli sektörlerde sözde Xinjiang menşeli Çinli firmalarda Uygurları köle işçi gibi zorla çalıştıran Çin, yabancı ülke delegelerini gazetecileri ve uluslararası kuruluşları bölgeye davet ederek, sahte ve önceden hazırladığı turizm tesislerini ziyaret ettiriyor. Bu yöntemle Doğu Türkistan’a gelen delegeleri soykırım olmadığı yönündeki propagandasına inandırmaya çalışıyor.

Çin, önceki yıllarda Hui (Tunggan) Müslümanlarına, özellikle kadın hacılara Uygur yöresel atlas elbisesi giydirip, erkek hacılarına ise doppa giydirerek hac yaptırmıştı. Çin’in bu göz boyama taktiği uluslararası medyada ifşa edilince rejim yönetimi rezil olmuştu.

Çin, bu seferki hac mevsiminde yine İslâm dünyasının gözünü boyamak maksadıyla Hui (Tunggan) Müslümanlarını ön plâna sürerken, küresel televizyon ağı CGTN gibi Çin propaganda araçları vasıtasıyla Çin hac kafilesini yoğun bir şekilde tanıtıyor. Hâlbuki, son birkaç yıl içinde Doğu Türkistan’da uyguladığı Müslümanlara karşıt politikalarını Çin’deki Hui (Tunggan) Müslümanlarına aynı biçimde uygulayan Çin, Hui gençlere dinî eğitim verilmesini yasaklamış olup, buna uymayan öğrencileri sert bir şekilde cezalandırıyor, karşı gelenleri hapsediyor ve Huilere ait camilerin minare ve kubbelerini yıkarak Çin tarzına dönüştürmeye çalışıyor. Bu süreçte Çin’deki Müslüman çoğunluğun yaşadığı bölgelerde protestolara ısrar eden Huilerin tutuklandıkları biliniyor.



Doğu Türkistan’a tur düzenleyen şirketler neyi amaçlıyor?

SON aylarda Türkiye başta olmak üzere diğer ülkelere ait olan seyahat şirketleri, soykırımın ve baskının sürdüğü Doğu Türkistan’ın farklı şehirlerine tur düzenlemeye başladı. Uygur İnsan Hakları Vakfı bu şirketlerin soykırımdan çıkar elde etmeyi amaçladığını belirtti.

Çin’in işgalindeki Doğu Türkistan’da soykırım, baskı ve ayrımcılık politikası hâlâ devam ediyor. Çin, bölgede yaşananları bir taraftan inkâr ederken, diğer taraftan daha önce planladığı düzmece sahneyle mahalle, köy ve kasabalara kendine yakın ülkelerden politikacı, gazeteci ve iş adamlarını davet ederek Doğu Türkistanlıların sözde mutlu yaşadığına inandırmaya çalışıyor.

Uygur İnsan Hakları Vakfı, son aylarda aralarında Türkiye, Fransa, Almanya, İtalya, İspanya, İsviçre ve Hollanda’nın da bulunduğu ülkelerden en az 18 seyahat şirketinin Doğu Türkistan’da çeşitli turlar düzenlediğini bildirdi. Vakıf tarafından yapılan değerlendirmede söz konusu seyahat şirketlerinin turistleri Kaşgar, Turpan, Hoten ve Urumçi’ye götürmekte olduğu belirtildi.

Uygur İnsan Hakları Vakfı Araştırma Ofisi Direktörü Henry Shajiwski, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, Çin’in Doğu Türkistan’da iki çeşit seyahat planı hazırladığını vurguladı. Shajiwski, “Bölgede iki türlü tur düzenleniyor. Bunlardan biri Çin Hükümeti’nin düzenlediği turlar. Gördüğünüz gibi dost saydıkları birçok ülkeden diplomat ve gazetecilerle röportaj düzenlediler. İkincisi ise özel tur şirketlerinin düzenlediği turlar. Çin Hükümeti’nin özel tur şirketlerinin düzenlediği seyahatlere nasıl izin verdiği sorusunun cevabı ise şu şekilde: Avrupalı tur şirketleriyle seyahat eden turistler Çin hükûmetinin hazırladığı turistik yerleri ziyaret ediyor. Örneğin bir firmanın reklamında gezilecek yerlerden biri de Urumçi’deki sözde Xinjiang Müzesi. Bu müzeyi ziyaret edenler Çin’in ilerleme tarihini görecekler. Turistlerin Çin Hükümeti’nin çizdiği çizgi dışına çıkarak gezmesi mümkün değil. Kısacası Doğu Türkistan’a özel seyahat şirketleriyle gitseniz bile Çin’in sizin için hazırladığı senaryoları ve yerleri göreceksiniz” ifadelerini kullandı.

Shajiwski, turistlerin Doğu Türkistan gibi yoğun kuşatma ve yapay zekâ destekli kameralarla donatılan bir bölgeyi ziyaret etmesine izin verilmesinin Çin’in işlediği suçları örtbas etmek için kullandığı bir yöntem olduğunu, bunun için özel seyahat şirketlerini kullandığını belirtti. Shajiwski, ayrıca şirketlerin farklı devletlerden Doğu Türkistan’a götürdüğü turistlerin Çin tarafından çizilen çizgi dışına çıkamayacağını vurguladı.

Soykırım ve insanlığa karşı suçların hâlâ devam ettiği bir bölge olan Doğu Türkistan’a doğrudan turist götürmek ve seyahat düzenlemek sadece ilgili insan hakları standartlarının ihlâl edilmekle kalmadığını, aynı zamanda ahlâkî açıdan da yanlış olduğunu ifade eden Shajiwski, “Seyahat şirketleri, soykırımın ve insanlığa karşı suçların devam ettiği Doğu Türkistan’a turlar düzenleyerek soykırımdan çıkar sağlıyor. Bu firmalara sorarsanız ‘Turlarımız sık değil, Kovid’den beri olmadı’ bahanesini sunacaklar. Ancak internetteki paylaşımları ve Çin ile ilgili iş birlikleri, bu çıkar zincirinin varlığını gösteriyor. İkinci sorun ise şu: Bu turlarda Uygurların egzotikleştirilmesi beni rahatsız ediyor” dedi.

Öte yandan Shajiwski, “Meselâ Doğu Türkistan turları reklâmlarında ‘Zamanda yolculuk yapmak istiyorsanız buraya gidin’ gibi sloganlar göreceksiniz. Ayrıca Uygurların hayatının da romantikleştirildiğini göreceksiniz. Elbette bu Uygurların gerçek bir portresi değil. Çin Hükümeti bu gibi şeyleri gösterip turistlere, ‘Burada geçmişte kalan insanları uygarlaştırıyoruz’ fikrini aşılıyor” ifadelerini kullandı.

***

 

Uzmanlar, Tibetli çocukların zorla yerlerinden edilmesinin neden olduğu ve kültürlerinin aktarımını tehdit eden psikolojik ve duygusal travmayı somut delillerle ortaya koydu.

 

Arap Youtuber: “Urumçi’de namazsız 48 saat”
MISIRLI bir Youtuber, Çin’in Doğu Türkistan hakkındaki uluslararası topluma yönelik sürdürdüğü yalancı propagandasının kandırmacadan başka bir şey olmadığını ortaya çıkardı.

Youtube platformunda 800 bine yakın takipçisi bulunan Mısırlı Youtuber Ahmed Elbedawi, 6 Temmuz’da “ Çin’de Namazsız 48 Saat: Uygur Müslümanlarının Gerçek Hayatını Deneyimledim” başlığıyla Doğu Türkistan ziyaretini yayımladı.

Çin rejimi yıllardır, “Doğu Türkistan’da insan hakları, yaşama hakkı ve inanç özgürlüğü garanti altındadır” propagandası yapıyor. Başta İslâm ülkeleri olmak üzere uluslararası toplumda göz boyamaktan başka amacı olmayan Çin, bölgede işlediği insanlık dışı cinayetleri örtbas etmeye çalışıyor. Ahmed Elbedawi, Pekin’den Urumçi’ye beş saatlik bir uçuş yaptığı gösterilen video içeriğinde, Doğu Türkistan meselesini yakından takip eden Müslümanlardan biri olduğunu, Urumçi’ye yaptığı ziyarette milyonlarca Uygur’un Müslüman oldukları için cezaevlerine ve esir kamplarına gönderildiğini hatırlatarak, bu sorunların gerçek olup olmadığını yerinde incelemek için bu ziyareti gerçekleştirdiğini söylüyor.

Dinî inançlarını kamuoyu önünde ya da sosyal medyada açıklayanların keyfî tutuklandığını, mimleneceğini, burada Müslümanların tüm hayatının zulüm ve yapay zekâ destekli yüksek teknolojik aletlerle gözetim altında olduğunu belirten Ahmed Elbedawi, Doğu Türkistan ziyareti sırasında, önceki ziyaretçilerin aksine, önceden hazırlanmış kurmaca turizm cazibe merkezlerine ve Uygur-İslâm kültürünü çarpıtmak amacıyla tertip edilen sergilerle yetinmemiş, Doğu Türkistan’daki realiteyi deneyimlemek için mümkün olduğu kadar bulunduğu bölgede yer alan camileri ziyaret etmeyi ve Uygurlarla sohbet etmeye çalışmış.

Bu süreçte Çin’in var gücüyle dünyadan saklamaya çalıştığı ve uluslararası toplumun algısını yanlış yönlendirdiği sözde açık olan ibadethane ve türbelerin neredeyse tamamının kapalı olduğunu, halkın yabancılarla konuşması ve hatta selâm vermesine bile yanıt vermesinin yasaklanarak dünyada benzeri görülmemiş bir zulüm uyguladığını gözler önüne seriyor.

Videosu üç günde 200 binden fazla izlenen ve altına binlerce yorum bırakılan Youtuber, Instagram ve diğer sosyal medya platformlarında da çok sayıda takipçisi bulunduğundan, Doğu Türkistan’daki sistematik soykırıma kısa sürede dikkat çekmeyi başardı.

Doğu Türkistan’da 48 saat boyunca namaz kılamayan Arap Youtuber, Urumçi’de gezerken hiç açık cami bulamıyor ve nihayetinde yıkımdan sağ kurtulan Tunganlara ait Güney Ulu Cami’nin yakınından geçiyor. Ancak camiye girmeye kalkışınca buranın kapalı olduğunu şaşkınlık içinde öğreniyor.

Ahmed Elbedawi, Urumçi’deki bir restoranda bir Uygur’la tanışıyor ve önceki Youtuberler gibi “Müslüman mısın?” diye soruyor. Uygur Türkü olan adam kendisine yöneltilen soru karşısında sadece başını sallıyor ve sesli yanıt vermekten kaçınıyor.

Ahmed Elbedawi ayrıca Urumçi’de, Çin’in propaganda kanalında sürekli olarak gösterilen yabancı ülke delegelerinin Doğu Türkistan ziyareti ile ilgili bütün propagandalarının sahte olduğunu ve uluslararası toplumu kandırmaktan başka vasfı olmadığını vurgulayarak, bölgedeki bütün camilerin kapalı olduğunu ve sadece belirli günler ile belirli ziyaretçilere açıldığını ortaya çıkarıyor.

Youtuber Elbedawi, Urumçi’deki meşhur Ak Mescid Camiî’nde namaz kılmanın yasak olduğunu kayda alarak camiye girmeyi deniyor ve kapısını çalıyor. Caminin içinden yaşlı bir adam çıkarken kendisinin Mısırlı bir Müslüman olduğunu söyleyince, “Müslüman olduğunu biliyorum ama namaz kılamazsın” yanıtını alıyor. Mısırlı Youtuber, yaşlı adamın gösterdiği açık camiyi ise güçlükle bulabiliyor. Ancak gittiği caminin de aynı şekilde kapalı olduğunu fark ediyor. Caminin etrafındaki insanlara namaz kılacağını söylüyor fakat görevliler, henüz namaz vaktinin gelmediğini belirterek girişine izin vermiyorlar.

Youtuber Elbedawi, bu ziyaret aracılığıyla Doğu Türkistan’da İslâm’ın ve Müslümanların bastırıldığını, her türlü ibadetin yasaklandığını, İslâm’ın en basit göstergelerinden olan namaz ibadetinin yasak olduğunu, hatta Uygurların hayatından İslâm’a yönelik en ufak bir emareye izin verilmediğini yansıtarak Çin’in Uygur Müslümanları üzerindeki din baskısını ve yarattığı korku iklimini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Çin rejiminin sistematik baskıları ve asimilasyon politikaları ile Doğu Türkistan’da topyekûn bir halk, asimilasyona ve soykırıma uğramaktadır. Millî, dinî, siyâsî ve kültürel olarak Doğu Türkistan’da Çinli olmayan tüm Türk kökenli milletler bu baskının kurbanıdır. Doğu Türkistan’da ağır insan hakları ihlâllerini de aşarak soykırım derecesine ulaşan ve her geçen gün dünya kamuoyunun daha çok gündemine gelen Uygur meselesi, küresel bir sorun hâline gelmiştir.

Etnik ve kültürel ayrımcılığa ve ciddî insan hakları ihlâllerine maruz kalan Doğu Türkistanlılar, ucuz iş gücü olarak Çinli şirketlerde çalıştırılıyorlar. Öte yandan, ortaya çıkan resmî veriler ise Çin Komünist Partisi idaresinin kültürel ve etnik soykırım uyguladığı Doğu

Türkistan’daki toplama kamplarında sistemin milyonlarca insanı yasa dışı bir şekilde alıkoyduğunu gösteriyor. Fakat Çin Hükümeti, toplama ve ceza kamplarında insanlık dışı şartlarda tutulan Uygur Türklerinin durumuna dair tüm verileri dünya kamuoyundan gizlemeye ve soykırımı yalanlamaya devam ediyor.

Günümüzde şu an bile Doğu Türkistan’da Uygur ve diğer Türk halklarından milyonlarca kişi suçsuz yere, bilinmeyen bir yerlerde hapsediliyor. Bu baskı tüm şiddetiyle devam ederken, tanıkların ifadelerine göre tutuklulara işkence ediliyor. Sağlıksız şartlarda ellerinde kelepçe, ayaklarında zincirle yaşıyor. Kampta tutulanlara ne olduğu belirsiz ilaçlar ve iğneler veriliyor. Tırnak çekme, kamçı, elektrik verme gibi işkencelere maruz kalıyor. Kadınlar toplu tecavüze uğruyor.

Milyonlarca genç, Doğu Türkistan’daki çalışma kamplarında veya Çin’deki fabrikalarda zorunlu köle işçi olarak çalıştırılıyor. Birçoğu toplama ve çalışma kamplarına gönderildikten sonra, geride kalanlarsa siyâsî propaganda ezberlemeye, kamu hizmeti adıyla ücretsiz çalışmaya zorlanıyor. Kadınlar kısırlaştırılıyor, hamilelere zorla kürtaj yaptırılıyor. Genç kadınlar Çinlilerle evliliğe mecbur ediliyor. Ailelerinden koparılan yaklaşık 800 bin Uygur Türkü çocuk, sözde “Melekler Yuvası” denilen çocuk toplama kamplarında asimile ediliyor. Çince konuşmaya, Çince yaşamaya yönlendiriliyor. Bu çocuklar tıpkı bir Çinliymiş gibi davranan, yaşam felsefesi, ideolojisi, hayata bakışı tamamen Uygurlardan kopuk komünist bireyler olması için yetiştiriliyorlar.

Millî ve dinî kültür mirasları, Uygur tarihi ve kültürü, Türk-İslâm mimarileri, tarihî şahsiyetlerin türbeleri yok ediliyor. İnanç özgürlüğü hiçe sayılıyor. 16 bin cami yıkıldı. Kur’ân-ı Kerim başta olmak üzere Uygurca yazılmış sayısız eser yakılıp yok edildi. Namaz kılmak ve oruç tutmaksa toplama kampına alınma nedeni olarak gösteriliyor. Türkiye başta olmak üzere yurtdışı ülkelerinde okumuş, seyahat etmiş olmak ya da sadece bunları yapan birinin akrabası olmak bile toplama kampına alınma veya hapse atılma nedeni sayılıyor.

“Kardeş aile” projesi adı altında her Türk aileyle ilgilenecek Çinli bir memur atanmış durumda. Sözde “kardeşler”, aile mahremiyetini çiğneyerek Uygurların evlerinde günlerce konaklıyor, aile üyelerinin rejime bağlığını denetliyor.


 

Halk Mahkemesi’nden Xi Jinping hakkında tutuklama emri

DÜNYA Vatandaşları Mahkemesi olarak bilinen “Halk Mahkemesi”, 8-12 Temmuz tarihleri arasında Hollanda’nın Lahey kentinde toplanarak Çin Komünist Parti elebaşı aynı zamanda Devlet Başkanı Xi Jinping’i Uygur Müslümanlarına ve Tibetlilere yönelik muamelesi nedeniyle insanlığa karşı suç işlemek ve soykırım yapmakla suçladı.

Amerika’nın Sesi’nin (VOA) bildirdiği habere göre, mahkeme, soykırımcı Xi Jinping’in Tibet’te insanlığa karşı işlediği suçları, Tayvan’daki saldırganlık eylemlerini ve Doğu Türkistan’daki Uygur nüfusuna yönelik soykırımını inceledi. Bu suçlamalarsa ifadeler, uzman tanıklıkları ve mağdur anlatıları aracılığıyla sunuldu. Fransa’da yaşayan bir toplama kampı tanığı olan Gülbahar Hativaji, Uygur aktivist Abdurrehim Ghani, dil bilimci Abduveli Ayup ve bağımsız araştırmacı Dr. Adrian Zenz, söz konusu mahkemede ifade verdi. Ayrıca sürgündeki Tibet hükümetinden Gesang Dorjee, İç Moğolistan insan hakları aktivisti Enhebatu Taogchug ve bazı Çinli muhalifler de Xi Jinping’in suçları hakkında ifade verdi.

Tibet ve Doğu Türkistan’da kanıtlar dinî ve etnik azınlıklara mensup sivil nüfusa yönelik sistematik saldırıları göstermiştir. Tanıklar bu bölgelerdeki insan hakları ihlallerini ayrıntılı olarak anlattılar. Tibetli eski siyâsî mahkûm Golok Jigme gözetim ve sindirmeyi anlatırken, tanık Gülbahar Hativaji de kamplarda acımasız ve korkunç işkence aletlerinin kullanıldığını anlattı. Mahkeme, Tibet’te manastırların yıkılması, dinî ve kültürel uygulamalara getirilen kısıtlamalar da dâhil olmak üzere insanlığa karşı işlenen suçları onayladı. Kolonyal yatılı okulların inşâsı ve Tibet dili ve geleneklerinin kriminalize edilmesi kültürel ve dinî kimliği ortadan kaldırmayı amaçladığını belirlerken, mağdurların anlatıları ise Tibetli aktivistlerin karşılaştığı baskıları ve manastırların yıkımını ortaya döktü. Öte yandan uzmanlar, Tibetli çocukların zorla yerlerinden edilmesinin neden olduğu ve kültürlerinin aktarımını tehdit eden psikolojik ve duygusal travmayı somut delillerle ortaya koydu.

Mahkeme, Doğu Türkistan’da işkence ve zorla kısırlaştırmanın meydana geldiği toplu gözaltı kamplarının kurulduğunu gördü. Tanıklar dayak, yemek ve uykudan mahrum bırakma ve Uygurların yaşamları üzerinde organize gözetim ve kontrolün yanı sıra camilerin yıkıldığını da vurguladılar.

Mahkemenin bulguları Çin Devleti tarafından gerçekleştirilen kapsamlı insan hakları ihlâllerini ortaya koyarken Yargıç Stephen Rapp, suçların ağırlığına dikkat çekerek bütün bir topluluğun ortadan kaldırılmasının amaçlandığını belirtti. Mahkeme, Tibet ve Doğu Türkistan’da ihlâllerde bulunan devlet organları üzerindeki kontrolüne ilişkin kanıtlara dayanarak Xi Jinping’e insanlığa karşı suç işlediği suçlamasında bulundu.

Eski Savaş Suçları Büyükelçisi Stephen Rapp, Mandela’nın Güney Afrika Anayasa Mahkemesi’ne atadığı eski üye Zak Yacoob ve avukat ve uluslararası hukuk uzmanı Bhavani Fonseka’dan oluşan mahkeme, 8-11 Temmuz 2024 tarihleri arasında Xi’ye yönelik saldırı suçlarını, insanlığa karşı suçları ve soykırım suçlamalarını görüşmek üzere toplandı. Raporlar, mahkemedeki işlemleri rayından çıkarmak için koordineli girişimlerde bulunulduğunu ortaya koyuyor. Mahkeme, hileli bir durdurma ve vazgeçme emri alınması da dâhil olmak üzere taciz ve kapatma çabalarıyla karşı karşıya. Mahkeme tarafından hileli olduğu teyit edilen mektupta, sahte bir avukatın yanı sıra meşru bir İngiltere hukuk firmasının adı da kullanılıyor ve kısmen şunlar belirtiliyor: “Bu etkinlik, tanınmış hiçbir yargı makamı tarafından onaylanmamış yasadışı bir duruşma düzenlemeyi amaçlamaktadır. Plânlanan etkinlik, hem Hollanda, hem de uluslararası hukukun ciddî bir ihlâlini oluşturmaktadır. Böyle bir etkinliğe ev sahipliği yapmak veya kolaylaştırmak, yargı makamı kimliğine bürünme, kamu düzenini ihlâl etme, iftira, haksız yere hapsetme ve suç faaliyetlerine ortaklık dâhil (ancak bunlarla sınırlı olmamak üzere) çeşitli yasal ihlâllere yol açabilir. Hollanda Ceza Kanunu’nun 118’inci maddesi uyarınca, yargı makamları da dâhil olmak üzere bir kamu görevlisini taklit etmek suçtur.”

Sahte durdurma ve vazgeçme emrine ek olarak, mahkeme, İtalya’dan yeni bir hukuk gönüllüsü gibi davrandığı iddia edilen bir casusun, mahkemenin operasyonlarını baltalamayı amaçlayan eylemlerde bulunduğunu bildirdi. Bu kişi, 2 Temmuz’da tüm personele yetkisiz bir grup mesajı göndererek, mahkemenin personeline ödeme yapmadığını, “haksız” davrandığını ve ahlâkî meşruiyetini sorguladığını temelsiz bir şekilde iddia etmişti. Casus ayrıca, diğer gönüllüleri istifa etme yönünde kışkırtmaya çalıştı ve mahkemenin resmî sosyal hesaplarından hukuk katılımcılarına e-postalar göndererek Başkan Xi’ye karşı Lahey’de yapılacak olan dâvâya katılmamaları yönünde onları teşvik etti.

 

Kaynaklar

https://www.facebook.com/100034398679054/videos/pcb.1181749746314970/1454075105274795

https://www.facebook.com/100034398679054/videos/pcb.1181749746314970/483505687497171

https://www.facebook.com/100034398679054/videos/pcb.1181749746314970/1031078255256664

https://www.facebook.com/100034398679054/videos/pcb.1181749746314970/325895077251706

https://www.facebook.com/100034398679054/videos/pcb.1181749746314970/8105462662808576

https://www.facebook.com/100034398679054/videos/pcb.1181749746314970/2812453595604229

https://www.facebook.com/100034398679054/videos/pcb.1181749746314970/1564871384090377

https://www.facebook.com/100034398679054/videos/pcb.1181749746314970/1918953495191804

http://m.chinaislam.net.cn/cms/zjsw/news/abroad/201808/0S0110522018.html

http://m.chinaislam.net.cn/cms/news/xhxw/202406/062513E42024.html

https://www.qha.com.tr/turk-dunyasi/dogu-turkistan-a-tur-duzenleyen-seyahat-sirketleri-neyi-amacliyor-490672

https://www.youtube.com/watch?v=M5KvST5-KmY

https://turkistanpress.com/page/bengalli-youtuber-cin-propagandasini-curuttu-/6786

https://turkistanpress.com/page/dogu-turkistan-a-giden-gazeteciler-soke-oldu/6105

https://www.voachinese.com/a/the-court-of-the-citizens-of-the-world-issues-arrest-warrant-for-xi-jinping-charging-him-with-crimes-against-humanity-and-genocide-071324/7696652.html

https://www.facebook.com/AbdurehimGheniUyghur/videos/888517146448711

https://habernida.com/si-cinping-dunya-vatandaslari-mahkemesi-tarafindan-insanliga-karsi-suclar-ve-soykirimla-suclandi/