
AH Kemalciğimin ah! Ne olcek senin bu hâlin bilmem ki…
Sen kimsenin, hatta CHP’lilerin kahir-i ekserisinin bile adını bilmediği Ekremciğimin elinden tut, koca İstanbul’un belediye başkan adayı yap, seçtir, ona “Oğlum” de, sonra da bu adam senin arkandan tezgâh çevirsin.
Üstelik “uzaktan bağlantı” denen muhteşem, olağanüstü, fevkalâdenin fevkinde bir teknolojiyi Türkiye ile sen tanıştır, ta elin Amerika’sından Jeremy Rifkin nam zâtı salondaki ekrana yansıt, millet “Vay arkadaş, bu ne biçim bir teknoloji!” diye küçük dillerini yutsun, sonra babasından öğrendiği bu ultra süper teknolojiyi Ekremciğim, sana karşı kullansın. Hatta bu teknolojiyi daha da ileri bir seviyeye taşıyarak, Engin Altay’a Andromeda galaksisinden bağlansın.
Yani babasının silahı ile babasını vursun!
Üstelik Ekremciğim, “babasının” has adamlarını karşısına alsın, ayaklar baş, başlar ayak olmuş şekilde, CHP’nin bu deve dişi adamlarına getir götür işleri versin. Bu gözler bakalım CHP’de daha neler neler görecek?
Bu devirde oğluna bile güvenmeyeceksin işte!
Vay anasını sayın seyirciler, olacak şey değil!
Gerçi Kemalciğim, konuyu bizim içselleştirdiğimiz kadar önemsemiyormuş anladığım kadarıyla. Mezkûr Zoom kalkışmasından sonra katıldığı televizyon programında söylediklerinden anlıyoruz bunu.
Toplantıdan kendilerinin haberi olmuş lâkin tamamını izlememiş.
Neden? Gerek duymamış.
Neden gerek duymamış? Çünkü konu sadece kendisi ile ilgili olsaymış tamamını izlermiş. Konu parti ile de ilgiliymiş. Bu yüzden toplantının tamamını izleme gereği hissetmemiş.
Konu parti ile ilgiliyse Kemalciğimi niye ilgilendirsin ki? Parti ile ilgili izlenecek bir şey varsa bunu İsmet İnönü de pekâlâ yapabilir haddizatında. Ona ne ki partiden?
CHP içinde herkes değişim istiyor ama kasetle ilişkileri dizayn etme, rakipleri bertaraf etme konusunda batı cephesinde bir şey değişmiyor, değişecek gibi de durmuyor.
Babasının koltuğuna göz diken Ekremciğimi ise -seçildiği ilk günden beri- İstanbul kesmiyor. Anlaşılmaz ve abartılmış bir özgüvenle Cumhurbaşkanlığını istiyor. Bunu Mısır’daki sağır sultana kadar bilmeyen yok sanırım.
Düşünüyorum da, sekiz on kişilik bir Zoom toplantısını dahi yönetebilmekten aciz bir kafa, Türkiye’yi nasıl yönetecek acaba?
Ekremciğime göre toplantı gizli değilmiş. Gerçi toplantının kayda giren kısmının sonunda katılımcılardan birisi konunun gizli tutulmasını, tek atışlık kurşunları olduğunu söylüyor ve zamanlamanın öneminden bahsediyor ama neyse.
Yine de olsundu, Ekremciğim kendine has kıvraklığı ve pişkinliği ile (kamuoyuna, parti yönetimine, parti başkanına veya basına kapalı olsa da) toplantının gizli olmadığını söylüyor, hatta buna benzer iki yüz toplantı yaptıklarından ve hatta o gün ve ertesi gün de yapacaklarından dem vuruyor.
Dile kolay, iki yüz toplantı!
Hem de elli günde!
Yani günde ortalama dört benzer toplantı yapıyor Ekremciğim. Tabiî arada hiç tatil yapmamışsa -ki kendisine tatil de çok yakışıyor-…
Her toplantı bir saat sürse, toplantı hazırlığı için bir saat desek, bir saat de toplantının değerlendirilmesini düşünsek; etti size günde on iki saat. Ekremciğim bu kadar çalışkan bir insan aslında.
Ancak şöyle bir sıkıntımız var; Ekremciğim bu mesaisini İstanbul’un meseleleri için değil, CHP’deki koltuk kavgasına sarf ediyor. İstanbul kimin umurunda ki? Her şey çok güzel oluyor işte.
Siz bir de onun Türkiye’nin başına geldiğini düşünün. Her şey nasıl da güzel olacak.
***
Tekrar Kemalciğimin yukarıda bahsettiğim televizyon programına dönmek isterim. Program bir stand-up gösterisi şeklinde gerçekleşti ve izleyenleri kahkahalara boğdu. Program esnasında Kemalciğim birbirinden komik espriler ve şakalar yaptı.
Kemalciğim hâlâ UFO gören masum köylüler yüzünden seçimi kaybettiğini düşünüyor ve söylüyor. 500 lirasını harcayacak yer bulamayan masum köylülerin TRT’den başka kanal izlemediklerini de öğrenmiş olduk bu sayede; çünkü köylerde diğer kanallar çekmiyormuş.
Muhtemelen köylerde yaşayan insanlarımızın uydu antenlerinden ve uydu yayınlarından haberleri yok. Bir koşu onlara haber vermeli. Uydu altyapısı köylerimizde tamamlanınca köylümüz 500 lirasına kıyar, evine bir uydu sistemi kurdurur, misler gibi Halt TV’yi, Tele1’i, KRT’yi, Sözcü TV’yi izler, aydınlanır ve bu da AKP’nin sonunu getirir.
Ardından hızını alamıyor Kemalciğim, “Erdoğan sandığı getirse ya, getiremez. Neden getirmiyor?” diye efeleniyor. Yenilen pehlivan bile bir sonraki güreş için bir sonraki çayırı bekler.
Bizimkisi “değişik” bir pehlivan. Erdoğan’ın sandığı getirmemesindeki sebep, henüz bir önceki seçimin üzerinden iki ay bile geçmemiş olması olabilir mi acaba?
Yahut Kemal Dede, ülkedeki seçim periyodunun kaç günde bir olmasını arzu ediyor acaba?
Tabiî bu cümleleri kurarken, bir sene önce yapması gereken seçimli kurultayı tek başına iptal etmiş olmaktan da hiç gocunmuyor, aklına bile getirmiyor. Hey Demokrat Dede hey!
***
İlgili programın bir kısmında da Demokrat Dedemizin, seçim öncesi Ümit Özdağ ile “gizli” bir protokol yapmış olduğunu öğreniyoruz kendi ağzından.
Ümit Özdağ’ın açıklamasına göre o protokolde İçişleri ile birlikte toplam üç bakanlık, bonus olarak da MİT’in Ümit Özdağ’a verileceği yazıyormuş. Biz Ümit’in yalancısıyız.
İster bir bakanlık olsun, ister üç. Bundan bağımsız olarak şunu söylemeliyim: Seçime kadar altı liderin onayları ile kararların alınacağını, ortak akıl ile hareket edileceğini, ülkeyi birlikte yöneteceklerini söyleyen Kemalciğim, ortaklarına ciddi madik atmış demek ki.
Zira Kemalciğimin Özdağ ile yaptığı protokolden ne partisinin, ne yardımcılarının, ne de masadaki ortaklarının haberi var.
Bizim ve masa sakinlerinin bu protokolden haberleri, Özdağ’ın açıklamaları sayesinde oldu. Peki başka kimlerle hangi gizli protokollerin imzalanıp imzalanmadığından, başka kimlere ne vaatlerin verilip verilmediğinden nasıl emin olacağız?
Meselâ HDP ile nasıl bir protokol yapıldı acaba?
***
CHP’de bunlar olurken, Erdoğan üç Körfez ülkesini gezmiş, onlarca milyar dolarlık anlaşmalar yapmış, dönüşte de uçağın rotasını Kıbrıs’a kırmış, dünyaya oradan Kıbrıs’ın tanınması için ciddî mesajlar vermiş, iptal edilen tahıl anlaşmasının yenilenmesi için Ukrayna ve Rusya ile diplomatik görüşmeler gerçekleştirmişti.
Ülkenin son seçimlerle ne büyük bir badire atlattığını bir kez daha düşünelim istedim.
Kalınız sağlıcakla efendim.