Zincirlerin rolü ve güvenilirliği

Şu an dünyanın başına belâ olan bazı zenginlerin ne ile uğraştıklarını düşünecek olursak, bugün ülkemizde de varlık mücadelesi yürüten zincirlerin kontrolü son derece önemlidir. Coca-Cola’nın terkibinin henüz çözülmediği bir gezegende her geçen gün yeni marka ve binlerce ürünle karşılaştığımız raflarda alışverişten ziyade mercekler elimizde, ilâç prospektüsü okur gibi içerik okuyamayacağız ama pürdikkat olacağız!

12 Eylül İhtilâli ile 2001 Krizi’nde gördüğümüz zam furyaları ve fahiş fiyatlarının bir benzerine 2021 yılı ortasından itibaren yeniden rastlamış durumdayız.

Hatırlanacağı üzere, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatları ile ilgili bakanlık ve kurumlar harekete geçerek, fahiş fiyat uygulayan marketlere yönelik sıkı denetimler gerçekleştirmeye başlamış, bu doğrultuda Rekabet Kurumu “fahiş fiyat” soruşturması kapsamında önceki hafta, aralarında BİM, A101, Şok, Migros ve CarrefourSA’dan oluşan 5 zincir marketi ile Yudum, Egemden ve Sırma markalarını çatısı altında bulunduran Savola Gıda’ya 2.7 milyar TL para cezasına kesmişti.

Konuyla ilgili olarak AK Parti MKYK üyesi Şamil Tayyar, “Sosyal dokumuza zarar veren, haksız rekabeti körükleyen, iş hayatını zehirleyen zincir marketlerin kuruluş/işleyiş esasları yeniden belirlenmeli. Aksi hâlde atılan taş, ürkütülen kurbağaya değmez!” açıklamasında bulunmuştu.

Tayyar, serzenişinde oldukça haklı. Bu görev, ilgili kurumların uhdesinde bulunuyor ve “yeni esaslar” hakkında ne yapacaklarını hep birlikte bekleyip göreceğiz ancak, biz daha çok, mantar gibi çoğalan ve bizim “bakkal” kültürümüzü yok eden, ülke çapındaki sayıları on binlerle ifade edilen ve bunu reklâm argümanı hâline getiren BİM, A101, Şok, Migros ve CarrefourSA gibi öncü zincir marketler ile “fast food” olarak adlandırılan yiyecek devleri McDonalds, KFC ve Burger King gibi restoran zincirlerinin yanı sıra Coca Cola ve Pepsi Cola isimli içecek markaları ile son olarak Dunkin Donuts, Caribou Coffee, Gloria Jean’s, McCafé ve Starbucks’tan oluşan kahve zincirlerinin üstlendikleri role dair birkaç cümle kurmak istiyoruz.

Ama öncesinde, bahsi geçen şirketlerin evreninde küçük bir gezinti yapalım…

Perakende marketler

Neyi, ne zaman ve ne kadar, en önemlisi de kaç liraya alacağımıza onlar karar veriyorlar. Yetinmiyor, neyi yiyeceğimize ve neyi giyeceğimize de karar veriyorlar. Geçmişte kırmızı ve beyaz et ürünlerinde “Besmele” bizim kırmızı çizgimizdi, alkolsüz içeceklerin satılmadığı marketler de tercihimiz. O dönem Helâl Gıda Sertifikası alan işletmeler müşteri portföyünü korumayı başarmıştı. Ya şimdi?  Bin 200 ürünü aşkın çeşit içinde hangisine dikkat edeceğimizi şaşırmış durumdayız. Hangi üründe o necis hayvanın yağından elde edilen jelatin var? Hangi üründe kimyasal madde var? Hangi ürün GDO’lu? İnanın, takip etmekten yorulur hâle geldik.

Haftanın belirli günleri indirim yapan, başında “hiper” ve “süper” gibi ifadeler bulunan zincir marketlerin önünde, daha açılmadan uzun kuyruklar oluşuyor. Her şubeye belirli sayıda ürün geliyor. Kim, hangi ürüne nasıl ulaşmak istediğini, bir gün önceden yaptığı reyon keşfi ve şansı sayesinde belirliyor.

Yazımıza bir soru ile devam edelim: “Hangi teknoloji devi, bir günde binlerce ürün satabilir?”

Eminim zorlandınız bu soruda. Haklısınız. Neredeyse hiçbiri! En iyi kampanyayı ve reklâmı yapsa dahi erişemez bu sayıya. Ama bu marketler, binlerce şubesi sayesinde çok rahat ulaşıyorlar o sayılara. Üstelik talebi karşılamakta da zorlanıyorlar.

Elde ettikleri kârı hesaplamak neredeyse imkânsız ama 10 bin marketin tek bir poşetten elde ettiği kazancın 25 bin lira olduğunu bilmek yeterli olsa gerek.

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de artık görmeye alışık olduğumuz indirim çılgınlığı, 11 Kasım itibariyle başlayacak.

Ülkemizdeki marketlerin kendi portallarında yer alan bilgilerden derlediğimiz satırbaşlarıyla devam edelim…

Türkiye’nin organize perakende sektöründe pazar payı en yüksek şirket olan BİM’in 1995 yılında faaliyete başladığı görülüyor. “Temel gıda ve tüketim malzemelerinin yüksek kalite ve en uygun fiyat ile tüketiciye ulaştırılması” ilkesiyle hareket eden ve “yüksek indirim” (hard-discount) modelinin Türkiye’deki ilk temsilcisi olan zincir, 2020 yılsonu itibariyle 8 bin 530 mağaza sayısına ulaşmıştır.

Yurt dışında da faaliyet gösteren şirket, Fas’ta (537), Mısır’da (300) olmak üzere toplam 9 bin 367 mağazaya ulaşmış durumda ve 60 bini aşkın çalışanı ile istihdam sıralamasında öne çıkmakta. Şirketin BİMCell markasını da bünyesinde bulundurduğunu hatırlatmakta fayda var.

İndirim marketi pazarına 2008 tarihinde giriş yapan perakende market markası A101, 81 il ve tüm ilçelerde 60 bin çalışanı ve 600’ün üzerinde tedarikçisi ile perakende sektörünün öncüsü olan bir şirket. 2020 sonu itibariyle 10 bin 1 market sayısına ulaşma başarısı gösterdi.

Ülkemizin en büyük 15 şirketi arasında yer alan A101, müşteri memnuniyetini sağlayan ürünleri raflarında satışa sunarak yoluna devam ediyor.

Şok Marketler, 1995 yılında Migros Ticaret AŞ tarafından kuruldu. Az personel çalıştırmak ve maliyeti düşürmek suretiyle daha ucuz bir mağaza ağı kurma amacıyla yola çıkan şirket, 2010 yılına gelindiğinde bin 254 mağaza sayısına ulaşmış. Ertesi yıl Yıldız Holding bünyesindeki Gözde Girişim liderliğinde bir konsorsiyuma devri ile birlikte konseptini tamamen yenileyen market, Türkiye genelinde 81 ilde 8 bin 145 mağaza, 25 bin çalışan sayısına erişmiştir.

Şirketin iyi yanı, tüketici hafızasında bir tarihçeye sahip olan ve ulusal marka niteliğindeki Mis, Piyale, Mintax, Evin ve Amigo gibi markalara sahip çıkarak ekonomiye kazandırması oldu. “Her gün düşük fiyat” politikası ile “Şok size yeter de artar” diyor.

Migros’un temeli ise 1954 yılında İstanbul Belediyesince İsviçre’de “Ucuzluğun Kralı” sloganıyla bilinen Migros’un bir benzerinin Türkiye’de kurulması kararı ile atıldı. Yirmi sene sonra, 1975 yılında hisseleri Koç Holding tarafından devralındı. 1991 yılında da halka açıldı. 2005 yılına gelindiğinde, perakende zinciri Tansaş’ı satın alarak büyümesini sürdürdü. 2020 yılı verilerine göre 2 bin 213’ü Migros, 61’i Macrocenter, 30’u Ramstore olmak üzere toplam 2 bin 304 şubesi ile hizmet vermektedir.

Koç Holding, 2008 yılında hisselerini Moonlight Capital SA adlı İngiliz şirketine satmış, 2015 yılına gelindiğinde şirketin yüzde 40’lık hissesini Anadolu Grubu satın almıştır.

“Migros iyi gelecek” sloganıyla hizmet veren şirket, yeni şubelerin yanı sıra pazara hâkim olma adına 2016’da Tesco Kipa’nın yüzde 95’ini, 2018’de Makro Market’e ait Uyum Market’in (56) ve Makro Market’in de (17) şubesini bünyesine kattı.

Geçtiğimiz aylarda Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Hatay, Malatya, Mardin, Şanlıurfa ve Van’da bulunan CarrefourSA’ya ait (34) mağazanın kiracılık hakkını alan Migros, yazımızı yayına hazırladığımız sırada Rekabet Kurumu’na başvurarak Trabzon ve Giresun’da işletilen Ay-Mar’ın (25) mağazasını da devraldığını açıkladı.

Bugün 30’u aşkın ülkede yaklaşık 12 bin 300 marketi ve 350 bin çalışanı ile Avrupa’nın lideri, dünyanın ise ikinci perakende zinciri konumunda bulunan Carrefour Grubu, ilk marketini 1963’te Fransa’da açmış ve modern perakendeciliğin temelini oluşturmuştur. İlk marketini 1993 yılında Sabancı Holding ve Carrefour ortaklığında İstanbul İçerenköy’de açan şirket, aynı zamanda hipermarket konseptini Türk tüketicilerle buluşturan ilk firmadır.

1996 yılından itibaren “CarrefourSA” adıyla yoluna devam eden şirket, zamanla Gima’nın yüzde 65’ine, Endi’nin de yüzde 34’üne tekabül eden hisse alışıyla (81) İsmar, 1e1 ve Kiler’den 256 adet olmak üzere 337 yeni mağazayı bünyesine katarak büyümesini sürdürmüştür.

Fast food restoranlar

Ağırlıklı olarak tavuk, milkshake, hamburger, kahvaltı ürünleri, tatlılar ve alkolsüz içecekler seçeneği ile 1940 yılında barbekü restoranı olarak kurulan McDonald’s, Subway’in ardından pazarın ikincisi durumunda.

Kızarmış tavuk üzerine yoğunlaşan bir restoran zinciri olan “KFC”, 1952 yılından beri yol üzerindeki restoranlarda yolcuları doyurarak şehir içinde de hizmet veriyor.

Sektöre iki yıl sonra giren “Burger King” ise, yine hamburger üzerine

hizmet veren bir zincir. Sloganı, “Nasıl istersen öyle yap!” anlamındaki “Have it your way” şeklindedir.

Pazarda yer edinen ve ülkemizde bulunun diğer markalardan ikisi ise Pizza Hut ve Domino’s olarak göze çarpıyor.

İçecek devleri

Yukarıdaki satırlarda geçen lezzetlerin yanındaki olmazsa olmazı Coca-Cola ve Pepsi Cola…

Coca-Cola, ABD kökenli, karamelize şekerle tatlandırılmış alkolsüz içecek markası olarak tanımlanan ve 1886’da kurulan, “The Coca-Cola Company” adıyla çok uluslu şirketin adı. Coca-Cola, rakibi Pepsi Cola’nın aksine, terkibinde kullanılan malzeme ve kimyasal ürünlerin yayınlamış olmasına rağmen formülünü ticarî sır olarak saklamaya devam etmektedir.

Wikipedia bilgilerine göre, mucidi John S. Pemberton’un Amerikan İç Savaşı’nda yaralandığı, morfin bağımlısı olduğu ve afyon bulmakta zorlanan biridir. Columbus’ta kimyager ve eczacı olarak çalışmıştır. 1885 yılında kokainli şarap fikriyle kola özütü, şarap ve koka yaprağı karışımından oluşan French Wine Coca’yı icat ederek piyasaya sürmüş, ancak üründe kullanılan kokain yaprağı ve alkolün başına dert olması sonucu karbonatlı su ile karıştırdığı serinletici bir alkolsüz şurup elde etmiştir. Ürüne, ortağı Frank Robinson tarafından “Coca Cola” ismi verilmiştir.

Şirket, zamanla geliştirdiği reklâm kampanyaları ile pazarın liderliğini ele geçirdi. İkinci Dünya Savaşı ile Soğuk Savaş’ın ardından 1980 yılında yapılan Moskova Olimpiyat Oyunları’nın resmî içeceği oldu.

Pemperton, kendi ürettiği içeceğin formülünü gizli tutmaya çalışırken, 1887 yılında Candler, gizli formülü emin bir yerde saklamayı başarmış, 1916 yılında emekli olduğunda, gizli formülü saklaması için oğlunu görevlendirmiştir. Üç yıl sonra da banka kredisi teminatı karşılığında gizli formül, bankaya teslim edilmiştir. Bu belge, borcun ödendiği 1925 yılına kadar New York’taki Guaranty Bankası’nda bir kasada tutulmuştur. Aynı yıl, Atlanta’nın merkezindeki SunTrust Bankası’nda yıllık 48.3 milyon dolar karşılığında muhafaza edilmeye başlanmıştır. Tâ ki 2011 yılına kadar… O yıl düzenlenen törenle gizli formül, “Coca-Cola Dünyası” müzesine teslim edilmiştir.

PepsiCo tarafından 1893 yılında ABD’de üretilen popüler alkolsüz içecek markası Pepsi, doktor olmayı hedefleyen ancak babasının iflâs etmesi üzerine eczane işletmeye başlayan Caleb Bradham tarafından icat edildi.

“Brad’s Drink” (Brad’in İçeceği) olarak piyasaya sürülen ürünün terkibinde karbonatlı su, şeker, vanilya, nadir yağlar ve kola fındığı bulunur. Mucit kimyager, ürünün adını değiştirerek “Pepsi-Cola” yapmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nın etkisiyle şeker fiyatındaki yükselme nedeniyle şirketi iflâstan kurtaramayan Bradham, içeceğin tarifini federal mahkemeye sunmuş, ardından gizli bir milyarder tarafından tarif satın alınmıştır. Ancak şirket, 1931 yılında ikinci iflâsını yaşamıştır.

1939 yılında üçüncü kez el değiştiren Pepsi, W. Mack Jr. tarafından satın alındı. İngiliz baladının müziğini kullanarak hazırlanan reklâmlar ile hem ABD, hem de ABD dışında Coca-Cola’nın en büyük rakibi hâline geldi.

1923 yılında Bradham’ın mahkemeye verdiği belgeye göre Pepsi’nin içeriğinde 7 bin 500 libre şeker, bin 200 galon su, 12 galon karamel, 12 galon misket limonu suyu, 58 libre fosforik asit, 0.5 galon etanol, 6 ons limon yağı, 5 ons portakal yağı, 4 ons tarçın yağı, 2 ons hindistan cevizi yağı, 2 ons kişniş yağı bulunduğu bilgisine ulaşıyoruz.

Karbonatlı su, yüksek fruktozlu mısır şurubu, karamel, şeker, fosforik asit, kafein, sitrik asit ve doğal tatlar ile yapılan Pepsi, 2010 yılında yapay yüksek potansiyelli tatlandırıcıların geliştirilmesi için “Senomyx” şirketi ile bir anlaşma imzaladı.

Coca Cola ve Pepsi’yi üreten şirketler, yasalar gereği ürünlerine kanser uyarısı konulmaması nedeniyle içeceklerin formülünü değiştirmekteler. Yeni formüle göre, içeceklere karamel rengini veren 4-Metilimidazol maddesi, böylelikle daha az kullanılmış olacak.

Kahve zincirleri

Bir markanın ya da sistemin belirli süre ve koşullar çerçevesinde üçüncü kişilere kullandırılması anlamına gelen “franchise” yöntemiyle küçük girişimcilerin büyük markalarla ortaklık yaparak yüksek gelirlerini arttırdıkları sistemde öncü olan kahve zincirlerine gelince…

Ortaya çıkan iş fırsatları, kiralanan mekânlar ile dekorasyonda kullanılan materyallerin marka sahiplerinin belirlediği standartlar çerçevesinde yatırımcıya dayatılması bu zincirlerde ilk göze çarpanlar. Kendi kültürümüze ait hiçbir objenin olmadığı bu ortama genç neslin ilgisi ise oldukça yoğun…

Bunlardan ilki, 1950 yılında Amerika’da kurulan ve meşhur donutlarıyla bilinen “Dunkin Donuts”. Yabancı filmlerde sıklıkla görmeye alışkın olduğumuz marka, bilinçaltımıza aşırı kilolu polislerin sabah rutinlerini yerleştirmiş durumda.

İkincisi, yine Amerika’nın dünyaya armağan ettiği bir marka: “Caribou Coffee”… Espressoları ile ünlü olan markanın “Hayat kısa, o yüzden uyanık kal” sloganı oldukça ilginç!

1979 yılında Amerika’da kurulan “Gloria Jean’s”, global markaya dönüşenlerden ve dünyanın en büyük altıncı kahve zinciri pozisyonunda.

Dünyanın en büyük restoran zinciri McDonald’s’ın dünya genelinde faaliyet gösteren kahve markası “McCafé”i ülkemizde misafir ettiğimiz markalardan biri. Hedeflerinde, şişelenmiş soğuk içeceklerin süpermarket ve marketlerde satışa sunulması var.

Listenin başında ise hangi markanın olduğunu tahmin etmişsinizdir. Evet, “Starbucks”, dünyanın en başarılı kahve zinciri konumunda ve 1987 yılından beri hayatımızda.

Paris Anlaşması ile gelinen nokta

İklim değişikliği dünyanın ana gündem maddeleri arasında yer almaya devam ederken, tedarik zincirinde ve ekosistemde köklü değişiklerin yaşanmasına da neden oluyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda Türkiye’nin Paris Anlaşması’na taraf olacağını açıklamasının ardından 6 Ekim 2021 tarihinde TBMM’de onaylanan anlaşma, ülkemizde de yürürlüğe girmiş oldu. Anlaşma, küresel sıcaklık artışının yüzyılın sonunda 1 buçuk santigrat dereceyle sınırlandırılmasını hedefliyor.

Başta tarım ve hayvancılığı etkileyen iklim değişikliğine karşı olası bir gıda krizini önlemek için önde gelen şirketler “yapay et” konusunda çalışmalarına devam ediyorlar. 2013 yılından bugüne kadar 7 bini aşkın patent başvurusu yapılmış olması, işin vahametini göstermesi açısından yeterli bir sayıdır.

Pandemi ile gıdaya ulaşma konusunda problem yaşandığını ileri sürenlerse boş durmuyorlar. Bu alanda en çok patent başvurusunda bulunan şirketlere baktığımızda Nestle ve Coca-Cola’yı görüyoruz.

Elbette ülkemizde yapılan yatırımları yadırgamıyoruz. Ancak gıda güvenliğinde küresel boyuta varan sorunlar, tedarik zincirinde yaşanan aksamalar, sağlıklı yaşamı riske atan üretimler ve terkibini bilmediğimiz “gizli” formüllü yeni ürünlerin piyasaya sürülmesi, endişelerimizi arttırmaktadır.

Bu açıdan baktığımızda, şu an dünyanın başına belâ olan bazı zenginlerin ne ile uğraştıklarını düşünecek olursak, bugün ülkemizde de varlık mücadelesi yürüten zincirlerin kontrolü son derece önemlidir. Coca-Cola’nın terkibinin henüz çözülmediği bir gezegende her geçen gün yeni marka ve binlerce ürünle karşılaştığımız raflarda alışverişten ziyade mercekler elimizde, ilâç prospektüsü okur gibi içerik okuyamayacağız ama pürdikkat olacağız!

Sağlıcakla kalın…