Zihinsel beslenme kaynakları ve zihni özgürleştirmek

İnsan hem fizikî, hem de mânevî açıdan doğru beslendiği zaman kişilikli ve karakterli olur. Fizikî açıdan doğru beslenme, endüstriyel değil, doğal besinlerle olmaktadır. Zihnî açıdan ise Batı kaynakları değil, İslâmî bilgi kaynaklarıyla beslenmelidir. Çünkü kişideki dinî duygu ve düşünce, zihnin beslenmesine göre şekillenmektedir.

BESLENME ruhla, kalple ve beyinle alâkalı bir durumdur. Doğru ve doğal kaynaklardan beslenen zihinler, kirlenmekten kurtulan zihinlerdir. Çünkü doğru beslenen insan, ruhsal açıdan arınıp özgürleşir. İnsan, özgür düşünceye sahip olduğu zaman yanlış ve bâtıl kaynaklara, karanlık merkezlere bağlı olmaktan ve kölelikten kurtulur.

“Yemek ve beslenme” denince aklımıza sadece mide ve yemek çeşitleri gelmektedir. Oysa beslenmek sadece mideyle alâkalı değil, daha çok ruh, kalp ve beyinle alâkalı bir meseledir. Aslında iki yönlü, iki türlü beslenme çeşidi vardır: Maddî beslenme mide, yemek çeşitleri ve gıdalarla; mânevî beslenme ise ruh, kalp ve beyinle ilgilidir.

Mânevî beslenme aynı zamanda ruhî ve zihnî beslenmeye taallûk eder. Zihinsel beslenme kaynaklarının helâl, temiz ve doğru olması, insanın ruhsal açıdan sağlıklı ve dengeli beslenmesini sağlar. Bedensel beslenme kaynakları ise insanın bedensel açıdan sağlıklı ve dengeli olarak büyüyüp gelişmesini, sağlıklı ve sağlam bir vücûda sahip olmasını sağlar.

Beslenmenin zihinsel performansı güçlendirmesinden daha önemlisi, zihnin beslenme kaynaklarıdır. Zihnin beslendiği kaynak hangi medeniyete, hangi kültüre ait ise, insan o medeniyetin, o kültürün öngördüğü insan olur. Hangi medeniyetin suyuyla, hangi medeniyetin toprağından ve kaynaklarından aldığı besinlerle, bilgilerle besleniyorsa, o medeniyetin temel kelime ve kavramlarıyla düşünmeye, konuşmaya ve hareket etmeye başlar. Sonuçta da o medeniyete hizmet eden bir insan olur.

Nesillerin hamuru hangi medeniyetin suyuyla, tuzuyla, eliyle yoğrulduysa, o medeniyetin istediği insan tipi oluşur. Bu gün Batı gibi düşünen, Batı gibi yaşayan, Batı gibi giyinen, yemek kültürüyle bile Batı’nınkine benzemeye başlayan, kendi medeniyet ve kültürüne yabancılaşan bir toplumla karşı karşıya olmamızın nedeni de budur.

Dünyaya nizam veren ve tarihin en şerefli milletlerinden biri iken “çağdaşlaşma” adı altında bugün her alanda Batı kültürüne öykünen bir toplum olmamızın nedeni, beynimizin Batılı bilgi kaynaklarıyla beslenmesidir. Batılı bilgi kaynakları ise medeniyetimize göre helâl, doğru ve temiz olan bilgi kaynakları değildir.

Sağlık uzmanları zihni açan, daha iyi çalışmasını sağlayan besinlerden bahsetmektedirler; oysa bize lâzım olan şey, zihni besleyen bilgilerdir. Zihin, beslendiği bilgi kaynaklarına göre bedene ve topluma hizmet etmektedir. Beden doğal besinleri yediği zaman doyar. Bedensel beslenme için doğru olan natürel beslenme bu iken, zihinsel beslenme için Kur’anî beslenme gerekir. Zihin, ancak Kur’ân ile beslendiği zaman doyar. Aksi takdirde zihin doyma bilmediği için, Kur’ân ile beslenmezse önüne gelen her şeyi yutup zamanla oburlaşır, vücûda ve topluma zarar verir. Kur’ân ise, zihni terbiye ettiği için medenî insanlar ortaya çıkarır.

Gelişmiş, eğitimde ve kültürde başarı elde etmiş, bilim ve teknolojide ilerlemiş, medeniyette insanî değerleri özümsemiş, bunları öne almış üstün değerlere sahip toplumlar, zihinsel beslenme kaynakları temiz ve helâl olan toplumlardır. Peki, zihinsel beslenme kaynaklarının hangileri temiz ve helâldir?

Her toplumun kendi inanç ve kültürel kaynakları zihinsel beslenme açısından doğru olan kaynaklardır. Müslüman toplumlarda temiz ve helâl olan beslenme kaynağı, Kur’ân ve hadîstir. Ancak Kur’ân ile beslenen zihinler hür ve özgür olabilir, köle ruhlu ve köle karakterli olmaktan kurtulabilirler. Ancak Kur’ân’la, ilimle, İslâmî bilgiyle beslenen zihinler, akarsu gibi kir tutmayan, yosun bağlamayan, temiz ve berrak zihinlerdir. Temiz ve berrak olan zihin ve yüreklerde asil ve yüce duygu-düşünceler, saf ve temiz sevgiler doğar. Asil ruhlarsa ancak böyle zamanlarda ortaya çıkar.

Haramla beslenen insan ise güzel ve doğru düşünemez, hak üzere hizmet edemez, hep bâtıl üzere olup şehvet ve zevk peşinden koşar. Temiz ve helâl gıdalarla beslenen insan, sağlıklı ve dengeli beslenmiş olur. Vücût organlarını koruyan sistemler de buna göre sağlıklı çalışabilirler. Vücûdu mikroplara, virüslere, hastalıklara karşı koruyan, bağışıklık sistemini güçlendiren gıdalar doğru olarak alındığı zaman, vücût kendini koruyabilir. Ona lâzım olan vitaminler doğru ve yeterli olarak alındığında, dışarıdan ilâç veya gıda takviyesine gerek kalmadan, kendi kendine hastalıklara karşı koyabilmektedir. Bunun için sağlıklı ve yeterli beslenmek gerekir. Sağlıklı beslenme ise ancak helâl ve temiz besinlerle olmaktadır.

Allah’ın helâl kıldığı besin kaynaklarının içerisinde hastalıklara karşı koruyucu olarak şifâ yaratılmıştır. Genel olarak helâl olan besinler temizdir ve sağlık açısından vücûda faydalı olarak yaratılmıştır. Haram olan besinlerde ise vücûda zararlı maddeler bulunmaktadır.

İnsan hem fizikî, hem de mânevî açıdan doğru beslendiği zaman kişilikli ve karakterli olur. Fizikî açıdan doğru beslenme, endüstriyel değil, doğal besinlerle olmaktadır. Zihnî açıdan ise Batı kaynakları değil, İslâmî bilgi kaynaklarıyla beslenmelidir. Çünkü kişideki dinî duygu ve düşünce, zihnin beslenmesine göre şekillenmektedir.