
6 Şubat 2023, 04:17’de, merkez üssü Kahramanmaraş Pazarcık olan ilk, yine aynı gün altı saat sonra merkez üssü Kahramanmaraş Elbistan olan 7,6’lık ikinci büyük deprem 10 ilden hissedildi. Bu durumun tarihte bir benzerinin görülmediğinin altı çizildi.
Başta Kahramanmaraş, Gaziantep, Adana, Hatay ve Malatya olmak üzere 10 ilde OHAL ilân edildi. Deprem bilimci Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, Kahramanmaraş’ta meydana gelen 7,7 büyüklüğündeki depremin 300 atom bombasından daha güçlü olduğunu söyledi.
Bölgeye Türkiye’nin dört bir yanından gönüllü seferberlik başlatıldı. İnsanlar, “Hayırda yarışınız!” hadisinin hakkını teslim etmeye gayret gösterdiler. İnsanların iyi niyetiyle beraber bir kez daha milletimize olan güvenimiz tazelendi. Bu millet pek çok zorluğun altından kalktığı gibi bunun da altından kalkacak ve yaralarını en yakın zamanda saracaktır.
Ancak bu süreç bazı konularda kendimizi eleştirmeye de yönlendirdi bizi. “İşi ehline veriniz” hadis-i şerifi bir kez daha ehemmiyetini gösterdi. Doğal afetler elbette Allah’ın (cc) takdirindedir; kaza ve kadere iman eden insanlarız. Eleştirilecek ve suçlanacak birçok konu ve birçok kurum var ancak her söz, vaktinin esiridir. Her şeyin bir zamanı vardır. Vakit, evvelâ bölgede göçük altındaki insanlara sağlıklı bir şekilde yardım etmek, ardından onların tedavileri, vefat edenlerin defin işlemleri ve sağ kalanların güvenli bir bölgede hayatlarını devam etmelerinin sağlanma vaktidir.
Şehirlerin yeniden yapılandırılmasının ardından insanlar kendi bölgelerine tekrar yerleştirilmelidirler. Elbette yaşadıkları acı ve verdikleri kaybın telâfisi hiçbir şekilde mümkün değil ancak en azından bu şekilde yaralarına bir nebze merhem sürülebilir.
Hükümet ve muhalefeti ile her ideolojiden münezzeh şekilde bölgede en hızlı ve en doğru şekilde yardım yapılmalıdır. Ortak payda evvelâ insanların kurtarılmasıdır. Her kesimden insanın elini taşın altına koyma vaktidir bugün. Zaman, ideoloji yarıştırma, siyaset yapma, ötekini taşlama veya kendini aklama zamanı değildir. Zaman, birlik ve beraberlik zamanı, yardımlaşma zamanıdır.
Bu arada “muhalefet”, kelime kökeni olarak “halef” sözünden ileri gelir ve “birinin ardından gelen veya yerine geçen” anlamındadır. Yine “muhalefet” kelimesi “zıtlık ve toplumdan ayrı düşmeyi” de içeriyor. Bizim ülkemizde bulunan muhalefet, muhalif olmayı çok yanlış anlıyor. Halkın yararına olacak şeylerde Hükümet’e zıt davranma hâli ve gerektiğinde Hükümet’in ardından gelmeliyken halkın yararına yapılan işlere karşı Hükümet’i her koşulda eleştirme ve sorumluluk üstlenmeme pozisyonuyla toplumdan ayrı duruyor, muhalif olmayı böyle yorumluyor.
Hâlbuki hükümet ile muhalefetin ortak olduğu nokta, halkın en iyi şekilde yönetilmesidir. Krizi kendi menfaatlerine döndürmeye ve provakatif söylemler suretiyle yapılan işlerin yavaşlamasına, odak noktasının bambaşka yerlere kaymasına neden oluyorlar. Amaçları sanki üzüm yemek değil de bağcıyı dövmek. Daha ufacık bir ilçede bile ulaşım sorununu çözemeyen zihniyet, koskoca afetle beraber yıkılan yolları “Hani yol yapmıştınız?” diye eleştirme hakkını kendinde görüyor. Koskoca yer küre yerinden oynamış, bunun idrakinde değiller. Böylece bölgede canla başla çalışan insanların haklarına girerek, Türkiye’nin dört bir yanından bölgeye giden yardımları da yok sayıyorlar.
Muhalefet sadece geçmişle helâlleşeceğine bugünle de barışmayı öğrenmeli. Elbette her şey dört dörtlük değil, fakat 10 ili etkileyen koca bir afetten bahsediyoruz; eleştirmek yerine Devlet’in eksik kaldığı yerler varsa bunu muhalefet tamamlamalı. Ama bunu devlet olabilmenin bilincinde, uhulet ve suhuletle yapmalı.
“Sayın Bakanım” adlı bir dizide, “Muhalefetin amacı iktidar olmak değil, muhalefetten düşmemektir” şeklinde bir replik vardı ve şöyle devam ediyordu: “Aynı maaşı alır, bol çene yaparsın ve hiçbir sorumluluk almazsın.”
Türkiye, uluslararası yardım çağrısı yaptı ve dış siyaset anlamında sürtüşme yaşanan pek çok ülke dahi yardım ekiplerini hemen bölgeye aktardı. İnsan olmanın gereği, din, dil, ırk dâhil hiçbir ayrım gözetmeksizin, yardıma ihtiyaç duyulan zamanda elinden geleni yaparak insanlık gösterebilmektir. Depremin verdiği çöküntü bir şekilde telâfi edilir, ancak insaniyeti ve ahlâkı çökmüş insanlara ne yapılır, bir muamma!