
DEĞERLİ dostlar, hepiniz gibi bizler de zamlardan mağduruz.
Evimin ve ofisimin elektrik ile doğalgaz faturası çok yüksek geldi. Öyle yüksek
geldi ki görünce şok oldum!
Bu zamlar yetmezmiş gibi bir de enerji krizi patlak
verdi. Son aylarda marketlerdeki fahiş fiyat artışları da cabası. Kısacası zor
günler geçiriyoruz. Ne anlatsam, ne desem boş, biliyorum. Fakat dilimin
döndüğünce sizlere nedenleri ve sonuçları anlatacağım.
Norveç’te 12 şehirde sokağa çıkma yasağı ilân edildi.
Nedeni, elektrik zamları protestoları. Norveç, Avrupa’nın doğalgaz ve petrol
tedarikçilerinden biri; üstelik gelir seviyesi çok yüksek.
Kosova’da muhalefet, başbakanlığın önündeki bayrakları
indirerek battaniyeleri bayrakların yerine çekti. Kosova aynı zamanda Bitcoin
madenciliğini yasakladı. Kazakistan’da da yine ciddî elektrik açığı vardı.
Ayrıca yükselen fiyatlar halkın sokağa dökülüp iktidarı indirmesine neden oldu.
Bitcoin madenciliği Kazakistan’da da yasaklanacak. Tabiî bu olayların birçok
yönü var. Salt yönetim suçu değil.
Dünya’da elektrik üretimi küresel çapta. Kömür yüzde 33
paya sahip, doğalgaz yüzde 22,8. Hidro elektrik santralleri (HES) yüzde 16,9. Nükleer
enerji santralleri yüzde 10,1. Petrol yüzde 4,3. Güneş enerjisi yüzde 3,3. Rüzgâr
enerjisi ise yüzde 6,1. Gördüğünüz gibi, elektrik üretiminde birinci sırada
kömür, ikinci sırada doğalgaz var. Kovid-19 döneminde dünyada petrol ve enerji
fiyatları düştü. Sizce neden? Çünkü üretim durdu. Bu olaylara Çin dünyadan daha
erken uyandı ama o bile bu sıkıntılardan kurtulamadı. Dünyada şu an enerji
güvenliği ağırlıklı olarak Rusya, Norveç ve Cezayir’de. Avrupa’nın ise Rusya
ile ciddî problemleri var. Avrupa diyor ki, “Rusya bize doğalgazı kıstı. Acaba
bizden kıstığı doğalgazı Çin’e mi veriyor?”.
Aynı şekilde, bizdeki büyük sanayi tesislerine elektrik
verilememe nedeni, İran’ın da yüzde 40 oranında enerjiyi kısması. İran, Rusya
ve Çin, Basra Körfezi’nde tatbikat yapıyor. Acaba İran da enerji konusunda
Türkiye ile sıkıntı yaşarken Çin’e mi öncelik veriyor?
Jeopolitik olarak enerji, bir güç sembolüydü. Ancak şu an
enerji sıkıntısından kaynaklanan şekilde üretim maliyetlerinin artması sonucu,
alım gücünün azalması ile enflasyon arttıkça artıyor. Avrupa son 30 yılın en
ciddî enflasyonu ile karşı karşıya. Amerika başta olmak üzere enflasyon
rakamları gerçeği yansıtmıyor. Kendi iç dinamikleri açısından doğru rakamları
vermiyorlar. İçinde bulunduğumuz durumu dünyayı okuyarak anlayamazsak ne yazık
ki kaybedenlerden oluruz. Enflasyon noktasında Sayın Erdoğan’ın da her
defasında ısrarla “Enflasyonla mücadelemiz sürecek” sözünü çok daha iyi
anlıyoruz.
İçinde yaşadığımız enerji krizinin ana nedenlerinden biri
iklim, diğeri ise Kovid-19. Fakat bunların temelinde insanın kendisinden
kaynaklanan bir krizle baş başayız. Tüm krizlerin nedeni insan!
Değerli kardeşlerim, dünya kritik bir süreçten geçiyor.
Bu sıkıntılar sadece Türkiye’de yaşanmıyor. Dünyanın durumu içler acısı. Vatandaşın
aylık geliri 30 bin TL olsa tamam, zam yapılsın, fakat aylık gelirler açlık
sınırının da çok altında. Devlet vatandaşını mağdur etmemek için elinden geleni
yapsa da bu çabalar yeterli gelmiyor. Çünkü elektrik ve doğalgaz zammının
dışında piyasada beklenmeyen ve yağmur gibi yağan zamlar var. Türkiye’nin en
büyük eksiği enerji açığı. Türkiye kendi enerjisini üretemezse büyüme ve
gelişme şansımız çok zor. Tam bunu yazmışken müjdeyi de vereyim: Önümüzdeki
dönemde bu konuyla alâkalı güzel gelişmeler ve sürprizler olacak. Tabiî
Türkiye’de güzel gelişmeleri beklerken Norveç’ten Kosova’ya, Avrupa’da birçok
ülkede ayaklanma sesleri duyacağız.
Dünyada bunlar yaşanırken bizim muhalefet de Hükûmet’e
saldırma derdinde. Oysa bu gemi batarsa hepimiz içindeyiz. Çözüm üretseler,
gelip sunsalar, “Birlikte bu sıkıntılı süreçten çıkalım” deseler, siyaset
yapmasalar… Ama nerede? Nerede bizde o vatansever siyaset ahlâkı?
Dünyadaki bu krizlerin nedenleri ve tetikleyicileri,
sistemi değiştirmeye çalışan Küreselciler. Kovid-19’i çıkaranlarla iklimi
etkileyenler aynı kişiler (aynı güçler). Amaçları ne? Amaçları, insanlığı
dijitale hapsetmek ve istedikleri şekilde yönetmek. Tekdüze bir dünya inşâ
ederek ülkeler arasındaki sınırları kaldırıp tek yönetim sistemi ile dünyayı
yönetmek. İnsanlar parasız olurlarsa sosyal hayatta yer almazlar. Kafelere
gitmez, gidemezler. Alışveriş merkezlerine gidemezler. Kısaca sosyalleşemezler.
İşte tam da bu aşamada plânlar devreye girer. Kovid-19’la başlayan süreci
enerji krizleri takip ediyor ve devamında maddî sıkıntı yaşayıp bunalıma giren
insanları dijitale hapsedip orada mutlu olmalarını sağlamayı plânlıyorlar. Reel
yaşamdan dijital yaşama geçiş yapan insanlık için çok iyi bir son göremiyorum. “Acaba
kendi kıyametimizi hazırlıyor muyuz?” diye sormaktan alamıyorum kendimi.
“Bizi nereye ve neye hazırlıyorlar?” diyorsunuz. “Metaverse”
diye bir dünya kuruluyor. Metaverse veya Türkçe tabiriyle sanal evren, geleneksel kişisel bilgisayarların yanı sıra sanal ve artırılmış gerçeklik cihazları aracılığıyla kalıcı çevrimiçi 3 boyutlu sanal ortamları
destekleyen, internetin varsayımsal bir yinelemesi. Metaverse,
bilgisayarlar, android cihazlar ve 3D cihazlar sayesinde insan bilişinin yapay
bir fiziksel ortama dâhil olmasını sağlamaktadır. Metaverse’yi iletişim perspektifinden yeni bir gerçeklik, anlam
dünyası ve iş birliği fırsatları sunan; kültürel, entelektüel ve ekonomik
üretim için altyapı ve etkileşim olanakları tanıyan; farklı gelişmiş
teknolojilerin eş zamanlı ve entegre bir biçimde kullanıldığı siber toplumsal
bir düzlem şeklinde tanımlamak mümkündür.*
Bugün dünyadaki en önemli Metaverse yatırımcılarının
başında sanal gerçeklik cihazları üzerine çalışan Oculus şirketini 2 milyar dolara alan Facebook gelmektedir. Nitekim Facebook bu alanda Microsoft gibi önemli yazılım şirketleriyle iş birliği anlaşmaları
imzalamıştır. Ayrıca Roblox gibi oyun platformları da bu alanda büyük ar-ge
yatırımları yapmaktadır. Kısaca plânlı gelişen ama doğalmış gibi algılamamızı
sağlayan bir sistem yönetiyor tüm bu süreci.
Benim önerim şu: “Ekonomi şöyle, enflasyon böyle, iktidar
değişsin” gibi saçma sapan konuşmalarla yorulmayın. Geçmiş olsun, yeni sistem
hepimizi gafil avlıyor. Sizler tüm suçu iktidara yıkarken, belli güçler
hepimizin iplerini ellerinde bulunduracakları yeni bir dünya kuruyorlar. Eski
yönetimle ve düşünceyle yeni dünyada yer almak gibi bir şansımız yok. Ya tüm
plânlarımızı yeni dünyaya göre şekillendiririz ya da çok büyük sıkıntılar
çekeriz.
Şu kontrolsüz zamlara gelince, yetkililerimize birkaç
önerim var: Ticaret Bakanlığı, denetimde zabıtaları değil, yapay zekâyı
kullanmalı. Yapay zekâ marketlerde fiyat değiştiği anda direkt uyarı verir ve
sorunun çözümü de hızlı üretilir. Ayrıca bu sistem caydırıcı olur. Bir de
marketlerin kendi aralarındaki rekabetlerinden yararlanılarak fiyatlar
istikrarlı bir şekilde indirilebilir. Devletimizin yönetiminde olan Tarım Kredi
Kooperatif marketleri de tüm Türkiye’de gittikçe büyüyor. Bu büyümeden
faydalanılarak, markette satılan ürünlerin fiyatlamasını Devlet yapar ise
otomatik olarak BİM, A101, Migros, Carrefour gibi büyük marketler de rekabet
unsurları gereği fiyatta indirime gitmek zorunda kalırlar. Böylece hem Devlet,
hem de halk, kontrolsüz fiyat politikasından kurtulmuş olur. Bu,
yöneticilerimizin görevi; halk olarak bizlerin görevi ise,
uyanık olmak ve fırsatları iyi değerlendirmek. Bu olursa
yeni dünyada yönetilen değil, yöneten olma şansımız yüksek.
Sizden ricam, çocuklarınızı yazılımcı olmaları noktasında
teşvik etmeniz yönünde. Gelecek yazılımcıların ellerinde can bulacak. Dijital
dünyayı tanıyan ve bir dijital reklâm ajansı sahibi olarak konuşuyorum.
Allah yâr ve yardımcımız olsun.
Kaynak: Wikipedia