
FARKINDA olarak veya
olmayarak hayatın güzelliklerini kaçırıyoruz.
Hep bir koşuşturma ve telaş içerisindeyiz.
Daha iyisine, daha çoğuna, daha güzeline sahip
olmak için uğraşırken kaybettiklerimizin farkında bile değiliz.
İnsanoğlu
şükretmeyi azaltırken şikâyeti artırdı. Hazreti Allah, ayet-i kerime ile ne buyuruyor:
“Le-in şekertüm leezidenneküm.” (Yüceliğim
hakkı için şükrederseniz elbette size -nimetimi-
arttırırım.)
Şanı
Yüce Allah böyle buyurarak şükrün önemini bir kez
daha bizlere hatırlatıyor. Günlük hayatımızda da güzellik ve iyiliklere
odaklanmak varken hep bardağın boş tarafına odaklanıp şükretmek yerine şikâyeti
dilimize tespih ediyoruz. Sonuç olarak mutsuz ve
elindeki ile yetinmeyen bir toplum olduk. İnsanoğlunun, elinde bulunan
imkânları değil de komşu, arkadaş ve akraba ile kıyaslama yoluna gittiği için
mutsuzluğu daha da arttı.
Geçmişten
bahsederken, on yıl önce söylenen bir söz veya yapılan
bir davranışı tekrar tekrar anlatıp zihninizin bu olayı unutmasına fırsat
vermeyerek şu yaşadığımız, içinde bulunduğumuz ânın güzelliklerini kaçırıyor,
hayatı kendimize zehrediyoruz. Geçmişi unutacak mıyız? Tabiî ki hayır! Geçmiş, yaşanmışlıklardan
ders çıkarmak için vardır. Geçmişi unutmayacağız
fakat geçmişte de yaşamayacağız.
Yaşadığımız anda bize mutluluk veren, bize iyi gelen şeye
odaklanmak yerine hep geçmişte yaşıyoruz.
Veya gelecek günlerde, gelecek aylarda yapmak istediklerimizin telaşına kapılıp şu anın güzelliklerini
kaçırıyoruz.
Günlük hayatımızda karşılaştığımız problemlerin birçoğu
zihnimizde sürekli dönerek bizi meşgul eder. Belki aynı konu üzerinde günlerce düşünürken kendimizi buluruz. Örneğin, trafikte
yaşanan bir sorun, iş yerindeki bir olumsuz
durum zihninizde sürekli olarak canlanabilir.
Kendinizi günlerce yaşadığınız bu sorun hakkında
tekrar ve tekrar düşünürken bulabilirsiniz.
Farkında
olmadan geçmişin ağır yüklerini taşıyorsunuz. Sonuç olarak yaşanan olayın düzeltilmesi zordur; düzeltemediğimiz gibi, yaşanan zihin yorgunluğu, stres, dikkat dağınıklığı
ve mevcut işlere odaklanamamak gibi birçok olumsuz yönleri de var.
Araştırmalar, insanların geçmişte yaşamış oldukları olumsuz olayları olumlu
olaylara oranla daha çok hatırladıklarını ortaya koyuyor. Örneğin, insanlar genellikle başarısızlıklarından
daha çok bahsediyorlar. Hâlbuki iyilik ve güzelliklerden bahsetmek, iyilik ve güzellikleri artırdığı gibi
insanoğlunu pozitif yönde etkiler. Kişinin kendine güven duygusunu
artırır. Bazen bir çiçek kokusu veya şahit
olduğumuz bir olay bizi alıp yıllar öncesine götürür. Hatırladığımız olay bizi mutlu da edebilir, hüzünlendire de bilir.
Sonra geleceğe yolculuk başlar, gelecek hakkında endişelenir veya plân yapmaya
başlarız.
İnsanoğlu geçmiş ve gelecek arasında gidip gelirken mutluluk, hüzün, özlem ve kızgınlık gibi birçok duyguyu yaşayabilir.
Geçmiş ve gelecek arasında hep yolculuk yaptığı için en değerli hazine olan ânı kaçırdığının farkında bile değildir.
Ânı
yaşamanın yolu ise sizi mutlu edecek, size iyi
gelecek şeyler ile ilgilenip dikkatinizi sadece ona vermektir. Bir
bebeğin gülümsemesi olabilir bu. Veya mutfağa girip sevdiğiz insanlara bir şeyler hazırlamak, kitap okumak, deniz
kenarında oturup ayaklarınızı kuma gömerek kulaklarınızda dalga sesi,
burnunuzda denizin tuzlu kokusu, gözlerinizde
dingin bir mavilik ve hafiften esen bir rüzgâr… Beş duyumuz ile bu
güzelliklerin keyfine varabiliyorsak, ânı yaşıyoruz demektir.
Kısaca, o an için herhangi bir şey
düşünmemeli ve sadece o âna odaklanmalıyız. Belki bunu her zaman
yapamayız ama yapabildiğimiz kadar... Hayatın güzelliklerini
kaçırmayın derim. Hiçbir şey bugünden değerli
değildir. Dünü tekrar yaşayamazsınız. Yarına
ise ulaşamazsınız. Yaşanan her vakit
önemlidir. Gün içinde ise ânı yaşamak daha değerlidir.
Geçmişte yaşanan olayları düşünmek
suçluluk, gelecekte yaşanacakları düşünmekse endişe duygusunu artırır. Geçmiş,
adı üstünde “geçmiş”; gelecekse henüz gelmedi. Yaşanan tek an ise, nefes
aldığımız şu andır. Anın kıymetini bilelim!
Sağlıklı, mutlu, huzurlu günler dilerim.