Zamanı plânla, başarıyı yakala

Parayı, malı mülkü, itibarı veya mâkâmı kazanmaktan çok daha önemli şeyler var bu hayatta! İlim ve dost kazanmak yani insan kazanmak, gönül kazanmak, şerefli ve onurlu bir hayat kazanmak gibi…

HAYATTA başarılı olmak herkesin dileği ve umududur. Bunu gerçekleştirmek için azim ve gayretle çalışmak ve hayatın her aşamasında dikkatli olmak önemlidir. Bu konuda çoğu kez dile getirilen bir söz vardır “Başarıya çıkan bir asansör yok, tüm merdivenleri çıkmak zorundasın” şeklinde. Bizler de bu yazımızda bu merdivenleri özellikle idealist genç kardeşlerimiz için anlatacağız.

Hayatta adım atıp karşılaştığımız ilk merdivenimiz, “insanlık” namınadır. Eğer “Olmasını istediğiniz en üst rütbe nedir?” diye soracak olursanız, kısaca “İnsan olmak” derim. Varlığıyla, edebi ve ahlâkıyla huzur veren, güven veren bir insan olmak, hayattaki en güzel nişanedir aslında. Kur’ân-ı Kerîm, İnsan Sûresi’nde insan olmanın özünü bizlerle şöyle paylaşır: “Şikâyet edenlerden değil, şükredenlerden ol. Sevdiğin şeyleri paylaşarak mutlu olmayı öğren. Yaptığın iyiliğin karşılığını bekleme. Zorluklar içinde olduğunda sabrederek bekle. Çalışmayı, gayreti ve emek vermeyi hiç bırakma.”

Merdivenin ikinci basamağında “niyetlerimiz” bulunur. Unutmayalım, niyetler gayrete, gayret de kadere âşıktır. Bu konuda Gandi’nin, “Düşüncelerinize dikkat edin, sözleriniz olurlar. Sözlerinize dikkat edin, davranışlarınız olurlar. Davranışlarınıza dikkat edin, karakteriniz olurlar. Karakterinize dikkat edin, kaderiniz olurlar” şeklindeki sözü de her zaman rehberimiz olmalıdır.

Merdivendeki üçüncü basamak, belki de hayatımızın en kırılgan ve en hassas alanlarından biridir: “Arkadaş seçimi”… Şunu söyleyebiliriz ki, arkadaş seçimi, aslında hayat seçimidir. Bu noktada Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın bizlere çok anlamlı bir sözü var: “Beyninize yeni bir kapı açacak, size bir değer katacak insanla bir araya geldiğinizde bir şey öğrenirsiniz, bir şey düşünürsünüz, yeni bir yere bakmaya başlarsınız…”

Bu vesileyle, hayatta bizlere değer katan arkadaşları seçmek elzemdir. Hazreti Mevlâna, bu konuda şu uyarıyı yapar ve der ki, “Kiminle arkadaşlık ettiğine dikkat et! Çünkü bülbül güle, karga çöplüğe götürür”.

Dördüncü basamak, hayatın diğer önemli kırılma noktalarından biridir. Hayatımızda bizleri her zaman etkileyecek olan, “seçeceğimiz meslek ve evleneceğimiz eş”… Burada şunu söylemek gerekir: Gönülden yaptığınız bir işte çalışmak, hayattaki en büyük şansımızdır. Bu bizim mutluluk ve heyecanımıza her zaman artılar katacaktır. Bundan dolayı bol bol istişare yaparak ve detaylı araştırmalarda bulunarak okuyacağımız bölümleri seçmeli ve meslek hayatına ona göre adım atmalıyız.

Eş seçimine gelince… Hikmet Anıl Öztekin, “Fesleğen” kitabında şöyle der: “İnsanın ihtiyacı olan şey, mükemmel biri değil, kendisine ayna olacak o kişidir”

Beşinci basamak, bizlere her zaman rehber olacak, etrafımızı daima aydınlatacak olan bir konudur: “İstişare”... Bir konuda hayırlı bir karar alabilmek için edebine, gönül zenginliğine ve yüreğinin güzelliğine inanılan aklıselim insanlarla fikir alışverişinde bulunmaktır istişare. Özellikle genç kardeşlerimizin eğitim hayatı boyunca belki de en ihmâl ettikleri alanlardan biridir bu. Aynı süreçlerden geçen, aynı tecrübeleri yaşayan kişilerle istişarelerde bulunmak, birçok yolun da açılmasına vesile olacaktır.

Merdivenin altıncı basamağında, bizleri her alanda zengin kılacak ve görüş açımızı arttıracak olan “yurtdışı ziyaretleri” bulunur. Gerek ziyaret, gerek eğitim, gerekse dil öğrenmek için mutlaka bir yurtdışı ziyaretinde bulunmak gerekir. Farklı ülkeleri tanımak ve farklı kültürleri yaşamak, insana birçok yenilik katar. Gelecek vizyonumuzda da şüphesiz bizlere artıları olur.

Yedinci basamakta, gelişimimize katkısı olacak bir öneri bizi bekliyor: “Ortak sosyal grup”… Bu alanlar hem sorumluluk almamıza katkı sağlar, hem de kişisel olarak gelişimimizi destekler. Bu tarz gruplarda bazı noktalara dikkat etmekte fayda var. Oluşturulacak bu gruplar; sosyal gelişimi yorumlayan ve analiz eden, bölgesel gelişmeleri takip eden, sportif ve kültürel buluşmalara vesile olan, oluşturulan halkalarla kitap yorumlarını değerlendiren, çok değil ama öz insanların olduğu gönül grupları olmalıdır.

Sekizinci basamakta bizleri “vizyon anlayışı” karşılar. Bu çerçevede geleceğe yönelik geniş bir vizyonumuz olmalı. Keza etrafımızda da bizlere değer ve vizyon katan insanlar var olmalı. Prensip ve inançlarımız doğrultusunda yol almalı, vizyonumuzu daha da zengin kılmalıyız. Albert Einstein, “İnsanı ayakta tutan, iskelet ve kas sistemi değil, prensipleri ve inançlarıdır” der ve bu konuya dikkat çeker.

Dokuzuncu basamakta, yerinde hiç durmayan ve ansızın akıp giden “zaman” vardır. Bu noktada ânı yaşamak ve değerlendirmek oldukça önemlidir. Can Yücel’in, “Ömür dediğin üç gündür. Dün geldi geçti, yarın meçhuldür. O hâlde ömür dediğin bir gündür, o da bugündür” sözleriyle dediği gibi, bugün bizler için her şeydir. Geçip giden her şey artık geride kalmıştır. Önümüze bakarken zamanı daha iyi, daha anlamlı kullanmamız gerekir. Onun için her gün kendimizi geliştirmeye bakmalı ve Hakan Mengüç’ün sözünü de unutmamalılıyız: “Şu hayat yolculuğunun hiçbir anında sakın ‘Ben oldum’ deme! Çünkü ‘Ben oldum’ demek, ‘Ben öldüm’ demektir.”

Onuncu basamak, bizler için özel bir alandır. Burada “keşfedilmeyi bekleyen yeteneklerimiz” bizi karşılar. Buradaki inancımız şudur ki, Allah herkese bir yetenek bahşetmiştir. Önemli olan, bunun farkına varabilmemiz ve bu zengin potansiyelimizin gelişmesine vesile olabilmemizdir. Ünlü yazar Paulo Coelho, “Simyacı” adlı kitabında şöyle der: “Yeryüzünde her insanın kendisini bekleyen bir hazinesi vardır.”

On birinci basamak, bize işin ehli konusunda yardımcı olacaktır. “Her zaman işi bilene verin” sözü, burada bize yol gösterici olmaktadır. Yaptığımız her işte, ehil olana öncelik tanımalı, onların yollarını açmalıyız. Sonuçta, “İşi bilen yapar, az bilen akıl verir, bilmeyen eleştirir ve yapamayan çamur atar” sözü nazarınca bu noktada dikkatli olmakta fayda var.

On ikinci basamakta, hayatımızı yönlendirmede ve yönetmede en etkili araçlardan biri olan “hesap-para kontrolü” yer alır. Bu aslında hayatın en önemli aşamalarından biridir ve daima karşımıza çıkacak olan bir durumdur. Plânlı ve programlı bir şekilde hesabımızı kontrol etmek, aslında hayatımızı kontrol etmek anlamına gelir. Bu noktada halk dilindeki “Parayı kontrol edemezseniz, gün gelir, para sizi kontrol eder” sözü de oldukça anlamlıdır.

On üçüncü basamakta, “Eleştirin ama gönül kırmadan… Ya görmezden gelin ya da affedin” sözü bizlere yol gösterici olmalıdır. Bu durumu en güzel bir şekilde özetleyen Hazreti Ali şöyle der: “Herkesin içinde verilen öğüt, öğüt değil, hakarettir!”

Eleştiri yaparken bu hususa dikkat etmeliyiz. Gördüğümüz yanlışlar ve hatalar elbette olacaktır. Bazen sesimizi, kelâmımızı yükselttiğimiz anlar olacaktır elbet. Bu tür durumlarda hâddimizi bilerek, doğru zamanda ve doğru eleştiride bulunmamız gerekir. Baktık ki olacak gibi değil, o durumu görmezden gelmeli, yolumuza bakmalıyız. Bir de yapılanlara tahammül edemediğimiz anlar olur ki, bizler için aslında zor olsa da affedip geçmeli, ruhumuzu -tabiri caizse- bu konularda rahatlatmalıyız. Gülseren Budayıcıoğlu’nun “Camdaki Kız” adlı eserinde de dediği gibi, “Affetmek, insanı özgürleştirir”.

On dördüncü basamakta, “Pes etme, gayret et” sözü bizi karşılar. İnsan tesadüfle bir yere kadar ilerler ama azim ve kararlılıkla sonuna kadar gider. Kaderin gayrete âşık olduğunu dile getirmiştik, Leonardo Da Vinci, “Engeller beni durduramaz; her bir engel kararlılığımı daha da güçlendirir” diyerek bu sözüyle rehber olmalıdır.

Son basamakta ise bizi “hayata dair bazı uyarılar” karşılar. Bunlar hayat yolunda, aslında yolun başından sonuna kadar bizim rehberimiz olmalıdırlar: “Sınıfı geç, hayatını seç, rakibini geç ama asla gülüp geçme! Gönül al, dost al, yoldaş al ama beddua alma! Yaklaş, tanış, konuş ama uzaklaşma! Doğrul, sıyrıl, evril, devril ama eğilme! Tasalan, seslen, uslan ama paslanma!”

Evet, parayı, malı mülkü, itibarı veya mâkâmı kazanmaktan çok daha önemli şeyler var bu hayatta! İlim ve dost kazanmak yani insan kazanmak, gönül kazanmak, şerefli ve onurlu bir hayat kazanmak gibi…