Zamanı kullanma sanatı

Namaz, zamanı yönetebilmenin ve sürekli akıp giden bu taşkında boğulup gitmemenin tek çıkar yoludur. Çünkü namaz, zamanı zayi etmeden kullandığımız nadir anlardan biridir ve hemen ardından dünya işlerine dâhil olan insanın bütün dakikalarını bereketlendirir.

HER varoluş ve her hareket, bir zaman dilimi içinde meydana geliyor. Hayata geliş ve hayattan gidiş en güçlü iki aksiyon. Ve bu iki keskin dönemeç arasındaki bütün kımıldanmalar zamana tâbi.

Zamanı doğru tüketmek dinî bir gereklilik olmanın yanında, hayatı kolaylaştıran ve zihinsel tatmini sağlayan bir zaruret. Plânların, işlerin, mecburi hareketlerin gereken periyotlara sığdırılamaması, zincirleme kaza etkisi yapıyor. Zamanın bir kısmını zayi eden insan, tekrar eden bir kaybedişler sürecine tutsak oluyor.

Böyle böyle aksayan, rayına oturmayan bir yaşamsal döngünün içine hapsolan insan, bir müddet sonra mânevî bir çöküşle kontrolü tamamen kaybediyor.

“Zaman” dediğimiz kavram, parça parça ya da bütün hâliyle, oldukça şaşırtıcı sonuçlara gebe… Her gün insan aynı kudret ve motivasyonla bile başlasa güne, sığdırılan iş hacmi değişiyor. Bir gün çok verimli tüketilen saatler, bir başka gün o kadar da cömert olmuyor. Güne ve günü meydana getiren saatlere, dakikalara bakıyor insan, hepsi yerli yerinde… Fakat günün, insan hayatına teması her an bir değişim içinde… Bunun sebebini ararken, saatleri esnetmeye çalışmak çözümsüz bir kafa karışıklığından başkasını vermez. Çünkü saatler her zaman aynı hızda görünecek, ama size sunduğu imkânlar sürekli değişecek.

Zamanın bütün unsurları, matematikle anlaşılabilecek kadar nettir. Yıllar, aylar, günler, saatler… Hepsi hesap edilebilir ve şaşmaz bir gerçeklikle tanımlanabilir. Pek çok şey gibi zaman da açık ve dürüsttür. Bir saatin altmış dakika oluşu bir vaattir. Çünkü her bir saat altmış dakikadır. Ve asla eksilmez ve artmaz, insanı hayâl kırıklığına uğratmaz ve şaşırtmaz. Ama çok şaşırtıcı ve matematiği aşan bir olgu vardır ki, o, her saatin, her dakikanın ve her günün sayısal anlamının aynı olmasına karşın, niteliğinin ve hissettirdiği sürecin değişkenlik gösteriyor olmasıdır.

İşte burada sırlar âlemine giriş yapıyoruz!

Sır şu ki; zaman, ilâhî bir varoluştur. Her şey ve herkes zamanla kuşatılır. Zamanın aynı mekânda, aynı saatlerde bulunan iki kişi üzerindeki tesiri bambaşkadır. Meselâ bekleyen zamanla beklenen zamanın bambaşka oluşu gibi… Giderken ve dururken hissedilen zamanın birbirinden çok uzak oluşu gibi… Özlerken ya da özlenirken geçen dakikaların birbirine benzememesi gibi…

Örnekler çoğaltılabilir.

Zamanın uzun ve kısa, verimli ve kıt oluşu mekâna, kişiye, duruma ve beşerî kabiliyetlere göre değildir. İnsan daha ustaca bir manevra ile zamanı daha uzun ya da verimli hâle getiremez. Sadece çabalayan ve zamanı doğru kullanmaya gayret gösteren biri, İlâhî adâletten nasibini alır ve daha tatmin edici bir sonuç yakalayabilir.

Fakat her ne olursa olsun, zamanın sürekli geçiyor ve hiç ara vermiyor oluşu, insanın pek çok şeyi kaybetmesine neden olur.

Bu kayıptan kurtulabilmenin, zamanı daha verimli kullanabilmenin, günler geçip giderken hüsrana düşmemenin, hayatı daha düzenli bir hâle getirmenin, sağlam bir akla ve güçlü bir mâneviyata sahip olabilmenin tek ve alternatifsiz yolu, beş vakit namaz kılmaktır. İki namaz arasında bütün dünya telâşının nasıl bir düzene gireceğini merak edenler, bunu muhakkak deneyimlemeli.

Namaz, zamanı yönetebilmenin ve sürekli akıp giden bu taşkında boğulup gitmemenin tek çıkar yoludur. Çünkü namaz, zamanı zayi etmeden kullandığımız nadir anlardan biridir ve hemen ardından dünya işlerine dâhil olan insanın bütün dakikalarını bereketlendirir.

Hiçbir işi zamana sığdıramadığını düşününler, zamanın akıp gidişine telâşla dâhil olanlar, günü düzenli ve verimli geçirmeyi istikrarlı bir düzleme oturtamayanlar, zamanda daralanlar ya da zamanı çok çabuk kaybedenler, zamanı acı ve hüzünle gitgide uzatanlar, mutluluk içinde zamanın nasıl geçtiğini anlayamayanlar, zamanla gelen değişimlerden korkanlar, zamanın sırrına eremeyenler, zamana yetişemeyenler ve bu yüzden madden kaybedenler, zamanı doğru kullanamadığı için mâneviyatı çökenler, zamanı hakkıyla yaşamak isteyenler, zamanın ilâç etkisini arayanlar, bir şeyleri zamana bırakanlar, zamanla olur diye teselli bulanlar, aklını ve ruhunu zamanla eşitleyemeyenler! Çözüm çok basit: Günde beş vakit namaz…