TARİHLER 21 Ocak 1920 günü
başlayıp 11 Şubat gecesi sona eren mücadeleyi işaret ediyordu. O zamanki adı
ile Maraş, kahramanlık örneği göstererek, yüzyıllarca konuşulacak bir
kurtuluşun destanını yazdı. İşgalci Fransızlara tek bir karış toprak vermemeye
ant içen Kahramanmaraş, tek yürek olup direnişin seyrini değiştirecek hamlelerle
bayrağımızı şehrin semâlarında yeniden dalgalandırdı.
12
Şubat sabahı istiklâlin şehrinde bayram vardı. Dünya döndükçe nesillere ve
insanlığa gıptayla anlatılacak mücadelenin somutlaştığı gün ise, Kahramanmaraş’ın
İstiklâl Madalyasını göğsüne taktığı gündür.
Madalya
için Ankara’dan Millî Mücadele’ye katılanların listesi istenildiği vakit,
şehrin ileri gelenleri toplanır ve şu cevabı gönderirler: “Maraş’tan Millî Mücadele’ye
katılmayan tek bir fert bile yoktur.” Bunun üzerine TBMM, İstiklâl Madalyasının
Maraş’ta fertlere değil şehir halkına verilmesi kararını alır. Böylelikle Maraş,
Birinci Meclis tarafından kırmızı şeritli İstiklâl Madalyalı tek şehir unvanına
sahip olur.
Seslenmek
isterim içeride ve dışarıdaki kumpasçılara: Geçmişten bugüne en zor şartlarda
bile vatanın bağımsızlığı ve bütünlüğü için kendini siper edecek kadar güçlü
yüreği olan Türk milletinin evlâtlarını daima dikkate alın!
Bu
kuşaklar, 15 Temmuz’da hainlere geçit vermediği gibi bundan sonra da
vermeyecektir. Türkiye’nin bugünkü istiklâl duygusu da en az Millî Mücadele günlerindeki
kadar güçlüdür.
Hele
öyle bir kuşak var ki, bunlar Y ve Z kuşağı… Gerek siyâsî tercihleri ve gerekse
globalleşen dünyada hayat görüşleriyle ülkenin kaderine yön verebilecek
güçteler.
Y
kuşağına “bugün” dersek, Z kuşağını da “yarın” olarak tasnif etmek mümkün. Y
kuşağının hem seçme, hem de seçilme hakkı var. Z kuşağının ise seçme hakkı var.
Bunun yanında 2017 yılında seçilme yaşının 18’e indirilmesiyle seçilme hakkına
da sahip oldular.
TÜİK
verilerine göre “bugün” denilen Y kuşağı, günümüz itibarıyla yaklaşık 25
milyonluk seçmen demek. “Yarın “ olarak tasnif edilen Z kuşağında ise yine
yaklaşık değerle 7 milyonun üzerinde bir kitle, 2023 Seçimlerinde ilk defa oy
kullanacak. Bu kuşağın seçmen kitlesi, doğal olarak zaman geçtikçe artıyor. Cumhurbaşkanımızın
ifadesiyle, en erken seçimin 2023’te olacağından yola çıkarsak, bu iki seçmen
kitlesinin oylarını almak son derece önemli. Eğer yarınları şimdiden bilebilmek
istiyorsak, Z kuşağının hayata bakışını, sosyal ve politik taleplerini ve nasıl
bir iletişim tonunda olduklarını iyi tahlil etmek gerekir.
Çünkü
içinde bulunduğumuz dijital dünya, birçok şeyin dilini değiştirdi. Bu
değişimden siyâset ve bu kurumun dili de nasibini aldı. Genç kuşaklar bu
değişim ve dönüşümün içinde yol alırken, bu değişim demokratik toplumlarda
siyâsî liderleri farklı kuşaklara, özellikle de genç kuşaklara yönelik söylem
ve politika üretmeyi zorunlu kılmaktadır. Bir siyâsî liderin kendisinin mensubu
olduğu kuşağa hitap edebilmesi, ortak yaşanmışlıklara sahip olmaları nedeniyle
çok daha kolaydır. Kendi neslinin düşüncelerini iyi okuyabilir ve davranış
kalıplarını bilir, oysa gençleri anlamada zorluklar yaşaması olasıdır. Kendi
değerleri, düşünceleri ve davranış kalıpları üzerinden genç kuşaklara yönelik
geliştireceği bir politika, gençleri kaybetmesine neden olabilir.
Peki,
Y ve Z kuşağının siyâsî tercihlerinde neler ön plânda?
Y
ve Z kuşağı, siyâsî yönelimlerinde aile ve çevreden etkileniyor. Bu da demektir
ki, siyâsî tercihlerinin tamamıyla kendi bilgi birikim ve gözlemlerinden
geldiğini söylemek doğru bir yaklaşım olmaz.
Herhangi
bir parti ile (oy verse de) kişisel bağ kurmamaktan yanalar. Değerlendirmeye
aldıkları kısım, kendilerine vaat edilenler ve bu vaatlerin ne kadar samimi ve yerine
getirilebilir olması…
Her
iki kuşağın da teknoloji ile içli dışlı olması nedeniyle teknolojik cihazlara
sahip olabilme noktasında eşit haklar sunan lider istiyorlar. Gönüllerinden
geçen, herkesin oyun konsolu sahibi olabileceği bir Türkiye…
“Siyâsî
liderlerin atışmaları ile ilgilenmiyorum; beni ilgilendiren, ne kadar gelecek
odaklı olduğu” diyorlar. Sosyal medyada vakit geçirdikleri için kendilerine
sosyal medya aracılığı ile seslenilsin istiyorlar.
Hayattan
beklentilerinin ilk sıralarında sıkılmamak ve verimli olabilmek var. Yetenekleri
doğrultusunda meslek edinmek, esnek çalışma saatleri ve bol kazanç, olmazsa olmazları
arasında.
Kaygı,
umut ve isteklerinin dikkate alınması, sorunlarına yönelik politika üretilmesi de
tercih nedenleri arasında. Daha da ötesi, bu politikaların geliştirilmesi
sürecine dâhil ve etkin olmak istiyorlar. Kutuplaştırılmaktan hoşlanmıyorlar.
İnternetin,
teknolojinin ve dijitalleşmenin hayatımızı içine aldığı dönemde interneti en
çok kullanan, Y ve Z kuşağı. Yalnız Y kuşağından farklı olarak Z kuşağı,
internette ev sahibi konumunda. Bunun getirisi olarak siyâsî partilerin sosyal
medya ve interneti etkin kullanması gerekmektedir.
(Buradaki
en büyük tehlike, dijital ortamlardaki manipülasyonlar. Boğaziçi Üniversitesinde
yaşananlarda olduğu gibi…)
Z
kuşağının tamamen dijital olması ve Y kuşağında da bu oranın gittikçe artması
nedeniyle, seçmene ulaşma noktasında değişikliğe giden iktidar partisi, kurduğu
dijital medya takip sistemi ile sosyal ağlarda popüler konular ve talepleri
belirliyor.
Erken
seçim hayâli kuranlar, Y ve Z kuşağının oylarını alabilmek için dijital plâtformlarda
daha görünür olabilmek için çalışmalar içerisindeler…
Pazarlama
ustası Philip Kotler şöyle der: “Pazarlama, ürettiğinizi elden çıkarmanın
zekice yollarını bulma sanatı değil, gerçek müşteri değeri yaratma sanatıdır.
Müşterilerinizin daha iyi duruma gelmelerine yardımcı olma sanatıdır.”
Politik
pazarda var olabilmek ve 2023 seçimleri için Y ve Z kuşaklarının siyâset
sahnesinde daha fazla yer almasının önemi tartışılmaz…