Zaferin tadını çıkarmak için düşmana benzememek gerek!

Bugünlerde, Ayasofya’da bize, özümüze, geleneğimize ve geleceğe aktarmak üzere koruduğumuz kodlarımıza dayalı temsil ve semboller üzerinden aynı alçak politik manipülasyon süreci işletiliyor. Bu noktada 28 Şubat’ı unutmadan, o günün dilini ve üslûbuna bürünmeksizin, tam da merhum Aliya İzzetbegoviç’in de hatırlattığı gibi, karşımızdakine benzeyerek, kazandığımız zaferi ellerimizle iade etmemek üzere yaşamalıyız.

BENİM işim değil muhalefet partilerinin nasıl yönetildiği. Ancak millî olması kaidesiyle…

Dolayısıyla bugünkü noktada sessiz kalmamak icap eder. Öyle ya, Türkiye’nin ana muhalefet partisinde neler oluyor?

***

PKK, FETÖ ve DAEŞ’in taşere edildiği terör baskısı ile hedeflenen Oded Yinon Plânı, coğrafyamızın paramparça edilmesi ve Irak ile Suriye’nin kuzeyinin, dolayısıyla da ülkemizin güneyinin dâhil olduğu topraklarda yeni bir hat oluşturmak üzere ABD’nin organizasyonu altında, Barzani ile YPG/PKK (Mazlum Kobani) ittifakını birleştirerek devletleştirmeye yönelik bir plân…

Bu, plânın dış koordinatlarını veriyor, bir de iç koordinatları mevcût…  

RAND Corporaiton 2020 Raporu’nda tarif edilen “demokratik muhalefetin” yumuşak güç ile yönlendirilmiş siyasal yapılanma tarafı…

Haftasonu yapılan CHP Olağan Kongresi ile bu hat, kendisini ilân etmiştir: “CHP ve dostları”…

Peki, kim bunlar?

“Erdoğan düşmanlığı” temelinde bir araya gelenler…

Peki, bu buluşmanın asıl hedefi nedir?

PKK terör örgütünün sözcülüğüne soyunduğu tarif üzere, “barışçıl boşanmayı (parçalanmayı) Anadolu topraklarında sandık üzerinden gerçekleştirmek ve de meşru hâle getirmek…

Yani Anadolu topraklarından koparabileceklerini düşündükleri bir parça ile bir bölgesel terör devleti kurarak Siyonist İsrail’in güvenliğini sağlamak…

Kim mevcût Siyonist rejime güvenerek adım atıyorsa, bilsin ki bugüne dek kaybetti, bundan sonra da kaybedecek!

Bu anlamda Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a ve de AK Parti’ye sadece kendi perspektif açılarından bakarak kızıp Lider’i ve yolunu terk ederek gidenler, bir kez daha düşünmelidirler nereye sürüklendiklerini.

***

CHP, ne zaman topraklarımızla ve Gazi Mustafa Kemal’in bağımsızlıkçı devlet politikası çizgisi ile barışacak?

Bu soruyu, kendisini vatanperver çizgide gören tüm vatandaşlarımıza sorduğum gibi, özellikle Sayın Kılıçdaroğlu’nun iki aşamalı plânda üstlendiği görevi bizzat gören CHP’lilere soruyorum.

Dikkat! Emperyalizm pusuda bekliyor. İçerideki “Tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak” temelli ittifakımız, hiçbir gerekçe, hiçbir fitne ve hiçbir bedele tahvil edilemez, edilmemelidir. Evrensel vicdanın merkez adresi Türkiye’nin parçalanması için yapılan kara organizasyon ve propagandalara müsaade edilmemeli.

28 Şubat sürecinde Türkiye’yi lâik ve anti-lâik, Atatürkçüler ve diğerleri yahut da türlü karşıtlıklarla bölmeye kalkışarak bir hat çizenler, Türkiye’yi bu hatta kilitleyerek post-modern darbe’nin altlığını oluşturdular.

Ancak kim ne yaparsa yapsın, sonuçta sandıkta ayan olan milletin iradesi, bu düşünceyi ve uygulamaları bir kez daha duvara toslattı.

Hatırlayınız, bağıra bağıra bir taraftan Atatürk düşmanlığı yaptırılırken, diğer taraftan da Atatürk’ün ardına saklanarak “Lâiklik elden gidiyor” yaygarası ile Atatürk istismarı yapılmış ve böylece emperyalizmin gölge savaşçıları, Türkiye’de türlü mazeret, araç ve bu mazeret ile araçlarla kurulu düzen üzerine ülkemizdeki kontrolü ellerine almışlardı.

Bugünlerde, Ayasofya’da bize, özümüze, geleneğimize ve geleceğe aktarmak üzere koruduğumuz kodlarımıza dayalı temsil ve semboller üzerinden aynı alçak politik manipülasyon süreci işletiliyor.

Bu noktada 28 Şubat’ı unutmadan, o günün dilini ve üslûbuna bürünmeksizin, tam da merhum Aliya İzzetbegoviç’in de hatırlattığı gibi, karşımızdakine benzeyerek, kazandığımız zaferi ellerimizle iade etmemek üzere yaşamalıyız.