
FUTBOL, şans faktörünün en çok görüldüğü spor dallarından
biri. Çalışmanın, hazırlık yapmanın, formda kalmanın yanı sıra, tecrübenin de
öne çıktığı bu branşta ele geçirilen şans iyi kullanılmadığında, tribündE ve
ekran başındaki seyirciye saç baş yoldurtabilirsiniz. O şansı kaçıran futbolcu
ise, moral olarak kendisini sıfırlayacak ve bulunduğu kadroda belki de bir daha
yer alamayacak. Peki, futbolcu bu duruma üzülür mü? Elbette! Hatta ağlayabilir
de…
Şenol Güneş ile başladığımız 2022 FIFA Dünya Kupası
Avrupa Elemeleri G Grubundaki ilk iki maçta, Hollanda ve Norveç’i ezici skorlarla
yenerek grup lideri olup sürdürdüğümüz yarışta hiç ummadığımız beraberliklerin ardından
aldığımız Hollanda mağlubiyeti ile doğrudan Dünya Kupasına katılma şansını zora
sokmuştuk.
Şampiyona tam “hayâl” olacakken yapılan kan
değişikliği ile Stefan Kuntz’un öğrencileri, son üç maçta olağanüstü sonuçlar
aldılar ve grubu “lider” olarak bitiremeseler de eleme maçlarına katılmayı hak
ettiler.
Seri başı olamadığımız için bizi zorlu rakipler
bekliyordu. Kuralar çekildiğinde sıralı iki eleme turundaki rakiplerimizden biri,
2016 Avrupa Şampiyonu Portekiz, diğeri ise son Avrupa Şampiyonu (2020) İtalya’ydı.
Ama “iyi bir hazırlık yapar ve inanırsak zafer
bizimdir” diye ümit ediyorduk.
Beklenen gün geldi ve 2022 FIFA Dünya Kupası Avrupa
Elemeleri yarı final maçında Portekiz Millî Takımı ile Porto’da karşılaştık. Rakip
takımın lokomotifi, dünyaca ünlü isim Ronaldo’nun karşılaşmada bütün varını
yoğunu ortaya koyacağı bekleniyordu. Öyle de oldu. Çünkü kariyerine son bir
dünya şampiyonası daha eklemek istiyordu. Belki de Portekizli takım arkadaşları
buna katkı sunmak ve onu ödüllendirmek için galibiyet yemini etmişlerdi.
Çok iyi oynadığımız karşılaşmada ilk yarıyı 2-0 geride
kapatmış, soyunma odasına bu sonuçla gitmiştik ama “2-0’dan maç mı döner?” demedik.
Demedik, zira oyun kapasitemiz ve arzulu oyun anlayışımız, “maçı çevirebiliriz”
müjdesini veriyordu bize.
Penaltıyı kazandık ama maçı ve turu kaybettik!
İkinci yarının 65’inci dakikasında, kaptan Burak
Yılmaz’ın attığı golle yeniden umutlanmıştık. Rakibimiz kapanmış, Millî
Takımımız ise baskılı taraf olmayı başarmıştı. Bunun karşılığını, ölümcül bir atak
gerçekleştiren genç yetenek Enes Ünal ile almıştık.
Dakikalar 85’i gösteriyordu; ceza alanı içinde yapılan
müdahaleyle yere indirildi ancak o ana kadar çok iyi bir maç yöneten Daniel Siebert oralı dahi olmamıştı.
Enes kendinden o kadar emindi ki arkadaşlarına, “Topu dışarı atın ve hakemin
VAR’a gitmesini sağlayın!” diye işarette bulunmuştu.
Alman hakem, VAR’dan gelen ikazla kenara yönelmişti. Herkes
nefesini tutmuş, karara odaklanmıştı. Ve hakem, sağ eli ile penaltı noktasını
işaret edince, bir ülke sevinçten ayağa fırlamıştı. Ayağa fırlayanlardan biri
olarak, ekrana yaklaştım ve duâ etmeye başladım.
Türkiye için Dünya Kupasının kapıları ardına kadar
açılmıştı. Topun başına, ilk golü atan tecrübeli kaptan Burak geçince, Enes,
abisini gördü ve usulen kenara çekildi.
Burak Yılmaz, 84 milyonun baskısını hissetti mi
bilmiyoruz ama bir risk almıştı. Arzuladığı şey de ihtimâl şuydu: “Hem fileleri
havalandırayım, hem de güzel bir gole imza atayım.”
İnsanın hedefi birden ikiye çıkınca, hâliyle dikkati
de, enerjisi de dağılıyor. Meşin yuvarlağın altına giren ayak, topu üst direğin
de üstünden havalandırarak tribünlere ulaştırmıştı. Böylece Dünya Kupası
umutlarımız, bu kötü penaltı atışıyla birlikte sönmüştü.
Burak’ın tarihî penaltıyı kaçırdığı maçta rakip
Portekiz, Otavio, Diogo Jota ve Matheus Nunes’in golleriyle sahadan 3-1 galip
ayrıldı ve final biletini kapan taraf oldu.
Oysa Burak Yılmaz’ın daha riskli görünse de sergileyeceği
daha erdemli bir davranış vardı. O da, elde ettiği tecrübesini, genç Enes ile
paylaşmak ve “Bu senin hakkın, başarabilirsin” diyerek topu ona teslim etmekti.
Ama olmadı. Kenar yönetimi de herhangi bir müdahalede bulunmayınca, Portekiz’de
elde ettiğimiz o büyük avantajı değerlendiremeyerek evimize dönmüş olduk.
Burak’tan duygulandıran veda
Maçtan hemen sonra basın mensuplarıyla buluşan
deneyimli futbolcu Burak Yılmaz, “Bu formayı şerefle, namusla, güzel bir
şekilde taşıdım. Evet, penaltıyı atamadım. Nasıl atamadım, bilmiyorum. Hâlâ
şoktayım. Penaltı olduğunda ‘Kesin gol ve 2-2’ dedim ancak kaçırdım ve hayâl
kırıklığı yaşadım, yaşattım. Herkesten özür diliyorum” diyerek Millî Takım
kariyerine duygusal bir şekilde son noktayı koyduğunu belirtti.
Burak Yılmaz gibi bir futbolcunun Millî Takım’a
katkısı yadsınamaz bir boyutta, onu tek bir pozisyon ile yargılamak da âdil
olmaz. Tıpkı bizler gibi üzüldü ve gözyaşı döktü. Öyle ki, “Belki ömrüm boyunca
bu penaltı atışını her gece rüyamda atacağım” cümlesini kurarak ne kadar
içselleştirdiğini paylaştı kamuoyuyla.
Hazırlık maçına değinecek olursak…
UEFA tarafından belirlenen maç programına göre, play-off
turunda elenen takımlar, kendi aralarında birer hazırlık maçı yapacaklardı.
25 Mart 2022 tarihinde Makedonya gibi bir takıma
90+3’te yediği şok golle 1-0 yenilerek elenen son Dünya Şampiyonu İtalya, kendisiyle
aynı kaderi paylaşan Türkiye ile Konya’da karşı karşıya geldi.
Formalite maçıydı ama 30 bini aşkın Konyalı
futbolsever, Dünya Şampiyonunu izlemek için tribünleri doldurarak heyecanlı tezahüratlarıyla
futbolun güzelleşmesine büyük katkı sundu.
Maçın hemen başında öne geçtiğiminiz ve ilk yarısını
yediğimiz iki talihsiz golle 2-1 geride bitirdiğimiz karşılaşmanın gelecek turnuvalar
için umut verdiğini ve çok daha iyi bir Türkiye bulduğumuzu söyleyebilirim.
Özellikle 1-1’e gelinceye kadar…
2-1 olunca maç kontrolünü kaybetsek de kazanmak için
mücadele veren hırslı bir oyun sergilediler.
Burak Yılmaz’dan kaptanlık pazubandını devralan Hakan
Çalhanoğlu başta olmak üzere, etkili vuruşlarımızda topu kale çizgisinden
çıkarmayı başaran İtalyan kaleci Donnarumma’yı geçmekte zorlandığımız maçtan
istediğimiz sonucu alamadık.
Karşılaştığımız 14 maçta galibiyetimizin bulunmadığı
İtalya karşısında Cengiz Ünder ile öne geçtiğimiz özel maçı Giacomo Raspadori (2)
ve Bryan Cristante’nin golleriyle 3-2 kaybederken, ikinci golümüz Serdar
Dursun’dan geldi.
Ülkemiz, iyi oynadığı zamanlarda uluslararası
turnuvalar için renkli takım olma hüviyetini şimdiye dek korudu. Euro 2020
açılış maçında 3-0 yenildiğimiz İtalya’nın Teknik Direktörü Roberto Mancini’nin
maç öncesi verdiği demeçte “Keşke Türkiye
ile burada bir finalde karşılaşmış olsaydık” demesi bunu özetler
mahiyetteydi…
Bayrak, Türkiye’nin yeni jenerasyonunda
Kısa vadede Türk futboluna katkıları devam edecek olan
Burak Yılmaz (1985), Caner Erkin (1988), Sinan Bolat (1988) gibi kıdemli
futbolcular bilgi, birikim ve tecrübelerini orta vadede hizmet beklediğimiz Serdar
Dursun (1991), Serdar Aziz (1991), Hakan Çalhanoğlu (1994), Kaan Ayhan (1994), Ozan
Tufan (1995), Taylan Antalyalı (1995), Çağlar Söyüncü (1996), Dorukhan Toköz (1996),
Cengiz Ünder (1997), Uğurcan Çakır (1997), Zeki Çelik (1997), Yusuf Yazıcı (1997)
ve Umut Bozok (1997) gibi öne çıkan isimlerle paylaşacak, onlar da “Türkiye’nin
yeni jenerasyonu” olarak rol alacak olan Merih Demiral (1998), Salih Özcan (1998),
Enes Ünal (1998), Berkan Kutlu (1998), Altay Bayındır (1999), Kerem Aktürkoğlu (1999),
Doğukan Sinik (1999), Mert Müldür (2000), Abdülkadir Ömür (2000), Orkun Kökçü (2000),
Ozan Kabak (2000), Yunus Akgün (2001) ve Rıdvan Yılmaz (2002) gibi gelecek
vadeden genç futbolcularla...
21 Kasım-18 Aralık 2022 tarihleri arasında Katar’da
düzenlenecek 2022 Dünya Kupası’na katılamadığımız için üzgünüz. Üzgünüz, çünkü
turnuvanın güvenliğini Türkiye sağlayacak!
UEFA Uluslar Ligi C Ligi 1’inci Grup’ta yer alan Türkiye’nin eşlettiği Lüksemburg, Litvanya ve Faroe Adaları’nı yenerek bir üst tura çıkmasını ve EURO 2024 elemeleri müsabaka formatında yer bulmasını ümit ediyoruz.