Zafer ve tecrübesizlik

Ülkemiz, iyi oynadığı zamanlarda uluslararası turnuvalar için renkli takım olma hüviyetini şimdiye dek korudu. Euro 2020 açılış maçında 3-0 yenildiğimiz İtalya’nın Teknik Direktörü Roberto Mancini’nin maç öncesi verdiği demeçte “Keşke Türkiye ile burada bir finalde karşılaşmış olsaydık” demesi bunu özetler mahiyetteydi…

FUTBOL, şans faktörünün en çok görüldüğü spor dallarından biri. Çalışmanın, hazırlık yapmanın, formda kalmanın yanı sıra, tecrübenin de öne çıktığı bu branşta ele geçirilen şans iyi kullanılmadığında, tribündE ve ekran başındaki seyirciye saç baş yoldurtabilirsiniz. O şansı kaçıran futbolcu ise, moral olarak kendisini sıfırlayacak ve bulunduğu kadroda belki de bir daha yer alamayacak. Peki, futbolcu bu duruma üzülür mü? Elbette! Hatta ağlayabilir de…

Şenol Güneş ile başladığımız 2022 FIFA Dünya Kupası Avrupa Elemeleri G Grubundaki ilk iki maçta, Hollanda ve Norveç’i ezici skorlarla yenerek grup lideri olup sürdürdüğümüz yarışta hiç ummadığımız beraberliklerin ardından aldığımız Hollanda mağlubiyeti ile doğrudan Dünya Kupasına katılma şansını zora sokmuştuk.

Şampiyona tam “hayâl” olacakken yapılan kan değişikliği ile Stefan Kuntz’un öğrencileri, son üç maçta olağanüstü sonuçlar aldılar ve grubu “lider” olarak bitiremeseler de eleme maçlarına katılmayı hak ettiler.

Seri başı olamadığımız için bizi zorlu rakipler bekliyordu. Kuralar çekildiğinde sıralı iki eleme turundaki rakiplerimizden biri, 2016 Avrupa Şampiyonu Portekiz, diğeri ise son Avrupa Şampiyonu (2020) İtalya’ydı.

Ama “iyi bir hazırlık yapar ve inanırsak zafer bizimdir” diye ümit ediyorduk.

Beklenen gün geldi ve 2022 FIFA Dünya Kupası Avrupa Elemeleri yarı final maçında Portekiz Millî Takımı ile Porto’da karşılaştık. Rakip takımın lokomotifi, dünyaca ünlü isim Ronaldo’nun karşılaşmada bütün varını yoğunu ortaya koyacağı bekleniyordu. Öyle de oldu. Çünkü kariyerine son bir dünya şampiyonası daha eklemek istiyordu. Belki de Portekizli takım arkadaşları buna katkı sunmak ve onu ödüllendirmek için galibiyet yemini etmişlerdi.

Çok iyi oynadığımız karşılaşmada ilk yarıyı 2-0 geride kapatmış, soyunma odasına bu sonuçla gitmiştik ama “2-0’dan maç mı döner?” demedik. Demedik, zira oyun kapasitemiz ve arzulu oyun anlayışımız, “maçı çevirebiliriz” müjdesini veriyordu bize.

Penaltıyı kazandık ama maçı ve turu kaybettik!

İkinci yarının 65’inci dakikasında, kaptan Burak Yılmaz’ın attığı golle yeniden umutlanmıştık. Rakibimiz kapanmış, Millî Takımımız ise baskılı taraf olmayı başarmıştı. Bunun karşılığını, ölümcül bir atak gerçekleştiren genç yetenek Enes Ünal ile almıştık.

Dakikalar 85’i gösteriyordu; ceza alanı içinde yapılan müdahaleyle yere indirildi ancak o ana kadar çok iyi bir maç yöneten Daniel Siebert oralı dahi olmamıştı. Enes kendinden o kadar emindi ki arkadaşlarına, “Topu dışarı atın ve hakemin VAR’a gitmesini sağlayın!” diye işarette bulunmuştu.

Alman hakem, VAR’dan gelen ikazla kenara yönelmişti. Herkes nefesini tutmuş, karara odaklanmıştı. Ve hakem, sağ eli ile penaltı noktasını işaret edince, bir ülke sevinçten ayağa fırlamıştı. Ayağa fırlayanlardan biri olarak, ekrana yaklaştım ve duâ etmeye başladım.

Türkiye için Dünya Kupasının kapıları ardına kadar açılmıştı. Topun başına, ilk golü atan tecrübeli kaptan Burak geçince, Enes, abisini gördü ve usulen kenara çekildi.

Burak Yılmaz, 84 milyonun baskısını hissetti mi bilmiyoruz ama bir risk almıştı. Arzuladığı şey de ihtimâl şuydu: “Hem fileleri havalandırayım, hem de güzel bir gole imza atayım.”

İnsanın hedefi birden ikiye çıkınca, hâliyle dikkati de, enerjisi de dağılıyor. Meşin yuvarlağın altına giren ayak, topu üst direğin de üstünden havalandırarak tribünlere ulaştırmıştı. Böylece Dünya Kupası umutlarımız, bu kötü penaltı atışıyla birlikte sönmüştü.

Burak’ın tarihî penaltıyı kaçırdığı maçta rakip Portekiz, Otavio, Diogo Jota ve Matheus Nunes’in golleriyle sahadan 3-1 galip ayrıldı ve final biletini kapan taraf oldu.

Oysa Burak Yılmaz’ın daha riskli görünse de sergileyeceği daha erdemli bir davranış vardı. O da, elde ettiği tecrübesini, genç Enes ile paylaşmak ve “Bu senin hakkın, başarabilirsin” diyerek topu ona teslim etmekti. Ama olmadı. Kenar yönetimi de herhangi bir müdahalede bulunmayınca, Portekiz’de elde ettiğimiz o büyük avantajı değerlendiremeyerek evimize dönmüş olduk.

Burak’tan duygulandıran veda

Maçtan hemen sonra basın mensuplarıyla buluşan deneyimli futbolcu Burak Yılmaz, “Bu formayı şerefle, namusla, güzel bir şekilde taşıdım. Evet, penaltıyı atamadım. Nasıl atamadım, bilmiyorum. Hâlâ şoktayım. Penaltı olduğunda ‘Kesin gol ve 2-2’ dedim ancak kaçırdım ve hayâl kırıklığı yaşadım, yaşattım. Herkesten özür diliyorum” diyerek Millî Takım kariyerine duygusal bir şekilde son noktayı koyduğunu belirtti.

Burak Yılmaz gibi bir futbolcunun Millî Takım’a katkısı yadsınamaz bir boyutta, onu tek bir pozisyon ile yargılamak da âdil olmaz. Tıpkı bizler gibi üzüldü ve gözyaşı döktü. Öyle ki, “Belki ömrüm boyunca bu penaltı atışını her gece rüyamda atacağım” cümlesini kurarak ne kadar içselleştirdiğini paylaştı kamuoyuyla.

Hazırlık maçına değinecek olursak…

UEFA tarafından belirlenen maç programına göre, play-off turunda elenen takımlar, kendi aralarında birer hazırlık maçı yapacaklardı.

25 Mart 2022 tarihinde Makedonya gibi bir takıma 90+3’te yediği şok golle 1-0 yenilerek elenen son Dünya Şampiyonu İtalya, kendisiyle aynı kaderi paylaşan Türkiye ile Konya’da karşı karşıya geldi.

Formalite maçıydı ama 30 bini aşkın Konyalı futbolsever, Dünya Şampiyonunu izlemek için tribünleri doldurarak heyecanlı tezahüratlarıyla futbolun güzelleşmesine büyük katkı sundu.

Maçın hemen başında öne geçtiğiminiz ve ilk yarısını yediğimiz iki talihsiz golle 2-1 geride bitirdiğimiz karşılaşmanın gelecek turnuvalar için umut verdiğini ve çok daha iyi bir Türkiye bulduğumuzu söyleyebilirim. Özellikle 1-1’e gelinceye kadar…

2-1 olunca maç kontrolünü kaybetsek de kazanmak için mücadele veren hırslı bir oyun sergilediler.

Burak Yılmaz’dan kaptanlık pazubandını devralan Hakan Çalhanoğlu başta olmak üzere, etkili vuruşlarımızda topu kale çizgisinden çıkarmayı başaran İtalyan kaleci Donnarumma’yı geçmekte zorlandığımız maçtan istediğimiz sonucu alamadık.

Karşılaştığımız 14 maçta galibiyetimizin bulunmadığı İtalya karşısında Cengiz Ünder ile öne geçtiğimiz özel maçı Giacomo Raspadori (2) ve Bryan Cristante’nin golleriyle 3-2 kaybederken, ikinci golümüz Serdar Dursun’dan geldi.

Ülkemiz, iyi oynadığı zamanlarda uluslararası turnuvalar için renkli takım olma hüviyetini şimdiye dek korudu. Euro 2020 açılış maçında 3-0 yenildiğimiz İtalya’nın Teknik Direktörü Roberto Mancini’nin maç öncesi verdiği demeçte “Keşke Türkiye ile burada bir finalde karşılaşmış olsaydık” demesi bunu özetler mahiyetteydi…

Bayrak, Türkiye’nin yeni jenerasyonunda

Kısa vadede Türk futboluna katkıları devam edecek olan Burak Yılmaz (1985), Caner Erkin (1988), Sinan Bolat (1988) gibi kıdemli futbolcular bilgi, birikim ve tecrübelerini orta vadede hizmet beklediğimiz Serdar Dursun (1991), Serdar Aziz (1991), Hakan Çalhanoğlu (1994), Kaan Ayhan (1994), Ozan Tufan (1995), Taylan Antalyalı (1995), Çağlar Söyüncü (1996), Dorukhan Toköz (1996), Cengiz Ünder (1997), Uğurcan Çakır (1997), Zeki Çelik (1997), Yusuf Yazıcı (1997) ve Umut Bozok (1997) gibi öne çıkan isimlerle paylaşacak, onlar da “Türkiye’nin yeni jenerasyonu” olarak rol alacak olan Merih Demiral (1998), Salih Özcan (1998), Enes Ünal (1998), Berkan Kutlu (1998), Altay Bayındır (1999), Kerem Aktürkoğlu (1999), Doğukan Sinik (1999), Mert Müldür (2000), Abdülkadir Ömür (2000), Orkun Kökçü (2000), Ozan Kabak (2000), Yunus Akgün (2001) ve Rıdvan Yılmaz (2002) gibi gelecek vadeden genç futbolcularla...

21 Kasım-18 Aralık 2022 tarihleri arasında Katar’da düzenlenecek 2022 Dünya Kupası’na katılamadığımız için üzgünüz. Üzgünüz, çünkü turnuvanın güvenliğini Türkiye sağlayacak!

UEFA Uluslar Ligi C Ligi 1’inci Grup’ta yer alan Türkiye’nin eşlettiği Lüksemburg, Litvanya ve Faroe Adaları’nı yenerek bir üst tura çıkmasını ve EURO 2024 elemeleri müsabaka formatında yer bulmasını ümit ediyoruz.