OLACAK oldu ve
Ermenistan yenildi. Azerbaycan’da zafer kutlamaları yapılıyor. Ne kadar da
yakışıyor! Bütün kalbimizle tebrik ederiz.
Azerbaycan
bayrakları ile Türk bayrakları bir arada.
Azerbaycan
ve Türkiye’de gönüllerin bir arada olduğunun sembolü…
Ermenistan,
onca çirkefliğe, ahlâk dışı, kural dışı daha önemlisi insanlık dışı hareketlere
rağmen hatt-ı müdafaa bile yapamadı.
İşgal
ettiği Karabağ’dan, arkasına bakmadan çekilmek zorunda şimdi.
Beyaz
bayrak sallayıp savaşı kaybettiğini ilân eden Başbakan Paşinyan, “Yenilgiyi kabul etmekten başka şansım
yoktu” diye açıklama yaparken, ne gariptir, Ermenistan Cumhurbaşkanı
Sarkisyan, imzalanan anlaşmayı medyadan öğrendiğini açıkladı.
Azerbaycan
askerleri karşısında tutunamadılar.
Sivil
bölgelere saldırmakla da istediklerini elde edemediler. Askerler karşısında bir
varlık gösteremeyip sivillere saldıran, çoluk çocuğu, kadınları, yaşlıları
öldürenlerin galip gelmesi hak mıdır? Mümkün mü hiç?
“Olacak
oldu” dedik. Başka ne olacaktı ki?
Olması
gereken buydu. Beklenen buydu. Beklenen, uğruna gözyaşı dökülen, can verilen,
el açıp duâ edilen...
Paşinyan,
artık perişanyan!
Yalan
haberlerle haftalar boyunca aldattığı Ermeni halkı, bu beklenmedik (!) netîceyi
görünce âdeta çılgına döndü ve sokaklara döküldü. Paşinyan’ın mâkâmını, meclisi
bastılar. Neyse ki Başbakan yerinde yoktu da linç edilmekten kurtuldu. Mâkâm
odası talan edildi. Bazı eşyaları çalındı.
Ne
var ki, Meclis Başkanı Mirzoyan o kadar talihli değildi.
Hastanede
hayatta kalma mücadelesi veriyor.
28
yıllık işgalin netîcesinde 44 gün süren savaşın başka türlü biteceğini
bekleyen, o türden ümitler besleyen var mıydı?
Herhâlde
bir tek Ermeniler öyle düşünüyorlardı.
Sebebi,
elbette hâddini bilmemek.
Hem
kendini yanlış tanımış, hem karşısındakileri.
Nasreddin
Hoca, bir gün gölgesinde dinlenmek niyetiyle ceviz ağacının altında uzanmış.
Bakmış, dallarda küçücük cevizler, yan tarafta ise yerde kocaman bal kabakları…
“Hey
Allah’ım!” demiş, “Şu incecik cılız bitkiye bir kucak kabak vermişsin de koca
ağaca minicik cevizler”…
Daha
sözü bitmeden, yukarıdan bir ceviz düşmüş ki tam başına denk gelmiş.
Canı
yanan Hocamız, Yüce Mevlâ’nın hikmetinden suâl olunmayacağını tam anlamıyla
idrak etmiş.
Bunu
niye hatırlattık?
O
ders, yalnızca Hoca için değil, herkes için geçerli.
Paşinyan
ve ondan evvelkiler öyle bir işe kalkıştılar ki, kocaman Hindistan cevizi düştü
başlarına.
Çünkü
yanlış ağacın altındaydılar. Uzanılmaması gereken yerde uzanmışlardı!
Yanlış
hesap yaptılar!
Hiçbir
zaman unutmamak gerekir ki, dünyanın neresinde olursa olsun, işgal güçleri
kaybetmeye mahkûmdurlar. Vatanlarını savunanlar, her zaman haklıdırlar. Önünde
sonunda kazanırlar.
Ellerindeki
silahları güçlü olmasa da, işgalcilere karşı kazma kürekle mücadele etseler de
fark etmez.
Artık
Paşinyan, koltuğunu koruyamaz.
Mâkâm
odasını koruyamayan, koltuğa nasıl sahip çıksın?
Çok
arzu ederse, oturduğu koltuğu evine götürmesinde sakınca yoktur tabiî. O
kadarına belki izin verirler. Fakat görevi yakın zamanda bir başkasına devredecektir.
Ermeni
halkı kaç gün sabredebilir, göreceğiz.
Cumhurbaşkanı
sanki olayların büsbütün dışında. Nedense sesi çıkmıyor. Sanki savaşan bir
ülkenin değil de Maldivler’in yahut Burkina Faso’nun başında…
Sözüm
ona, yönettiği ülkenin yenildiğini televizyondan öğrenen bir cumhurbaşkanı neye
yarar?
Oraya
bir demet maydanoz veya iki baş soğan koysalar, pek bir şey fark etmeyecek!
Tablo onu gösteriyor.
Şu
bir buçuk ayda yaşananları herkes dikkatle incelemeli ve gerekli dersleri
çıkarmalıdır.
Her
şeyden önce Türklerle savaşmayı düşünenler, son kararı vermeden bir kere daha
düşünmeliler!
İşgalci
olanlar, zulmedenler, haksızlığı düstur edinenler… Hepsi… Kim varsa artık… Her
nerede yaşıyor ve yaşatılıyorlarsa…