
İÇERİSİNDE yaşanan tarihsel
süreç insanoğlunu sosyal, ekonomik ve kültürel birçok farklı açıdan etkileyen
bir olgudur. İnsanoğlu doğal olarak yaşadığı dönemin izlerini taşır. Özellikle
savaşlar, ekonomik krizler ve teknoloji bazlı olağanüstü değişimler birey ve
toplulukların yaşam tarzlarını şekillendiren unsurların başında gelir.
Aynı
zaman dilimlerinde yaşayan birey ve topluluklar aynı dönemlere ait olayları tecrübe
etmeleri nedeniyle ortak özelliklere sahiptir. Bu durum literatürde “kuşak”
kavramıyla ifade edilir ki kuşak, “yaklaşık olarak aynı yıllarda doğmuş, aynı
çağın şartlarını, dolayısıyla birbirine benzer sıkıntıları, kaderleri
paylaşmış, benzer ödevlerle yükümlü olmuş kişilerin topluluğu” olarak
adlandırılır[i].
Dolayısıyla
aynı dönemlerde yaşayan gruplar belli bir kuşağı ifade eder ve bu kuşakların
duygu, düşünce ve davranışları bakımından ortak özellikler taşımaları kuvvetle
muhtemeldir.
Dünden
bugüne yapılan araştırmalar incelendiğinde, çalışmalarda temel olarak dört ana
kuşaktan bahsedildiği görülür. Bu kuşaklar sırasıyla “Bebek Patlaması”
(1946-1964), “X Jenerasyonu” (1965-1979), “Y Jenerasyonu” (1980-1999) ve “Z
Jenerasyonu” (2000 ve sonrası) şeklindedir. Bebek Patlaması (Büyük Nesil),
İkinci Dünya Savaşı sonrasında doğan ve bilgisayarla ilk tanışan nesildir. X
jenerasyonu ise “dijital göçmenler” olarak 1960’ın sonları ile 1970’in başları
arasında dünyaya gelmiştir. Bu dönemin temsilcileri “bilgisayarla gençlik
döneminde tanışan ve interneti az çok kullanan” bir jenerasyon olarak ifade
edilir. Diğer taraftan Y jenerasyonu ise, 1980-1999 yılları arasında doğan
kuşağı temsil eder. Y jenerasyonu, internetle çocukken tanışmaları ve dijital
teknolojileri kullanmaları nedeniyle “dijital yerliler” olarak da adlandırılır.
Son olarak Z Jenerasyonu, 2000 yılı sonrası doğan milenyum kuşağıdır.
İnternetsiz bir dünyayı bilmeyen bu kuşak, “Facebook Ulusu” olarak da ifade
edilir.[ii]
Z
kuşağı, Y kuşağını takip eden ve 2000 yılı (bazı kaynaklarda 1995)[iii] ve sonrasında doğan
kişilere atfedilen demografik anlamda bir sınıflandırmadır. Karakteristik
özellikleri açısından Y kuşağı ile benzerlikler taşısa da ayırt edici bazı
önemli farklılıklara sahiptir. En belirgin farklılık ise Z kuşağının
teknolojinin içine doğmuş olmasından kaynaklanan şekilde teknolojik alandaki
etkin yapılarıdır. Teknolojik yeniliklere açık ve adeta “bağımlı”[iv] olarak ifade edilen Z
kuşağının yaşamı dijitalleşmenin yoğun etkisi altındadır. Bu nedenle gerek
sanal dünya, gerek sosyal ağlar yaşamlarında hâkim unsurlardan biridir ve
iletişim kaynaklarının da önemli bir parçasını oluşturur.
Z
kuşağının öne çıkan özelliklerinin en başında “dijital araçların hayatlarının
ayrılmaz bir parçası” olması gelir. Bir diğer özellikleri ise “zihinsel
gelişimlerinin hızlı” olması ve “bilgiyi çabuk işlemeleridir”. Ayrıca,
“bireysel, sadakatleri az ve yalnız yaşamayı seven” bir kuşak olarak ifade
edilen Z kuşağının “otoriteye uyumları azdır” ve dolayısıyla “kurallara uymakta
da zorluk yaşarlar”. Genel olarak “hırslı bir yapıya” sahip olup “yenilik
üretmekten hoşlanan” Z kuşağı temsilcilerinin “hayâl dünyaları geniş” ve
“girişimci bir ruha” sahip olduğu gözlenir. Sosyal açıdan bakıldığında
“dışarıda fazla zaman geçirmek” yerine “daha çok sosyal medyada sosyalleşmeyi”
tercih ederler. Her şeyi çabuk elde etmek ve “anlık tüketim” isteyen Z kuşağı,
aynı zamanda “birden fazla işe aynı anda odaklanabilme” özelliği de
taşımaktadır.[v]
Olumlu
özelliklerine bakıldığında Z kuşağının teknolojiye hâkim, yaratıcı düşünce
yetisi yüksek, girişimci ve sosyal iletişimi kuvvetli bireylerden oluştuğu
söylenebilir. Bu noktada onları duygu, düşünce ve eylem plânında
cesaretlendirmek, bir artı değer oluşturma bağlamında teşvik etmek ve aileden
başlayarak eğitim ve iş hayatları boyunca maddî-manevî destek olmak oldukça
önemlidir. Bu noktada en büyük görev, elbette öncelikle ebeveynlere ve
eğitimcilere aittir. Bu desteğin önemi özellikle olumsuz yönleri itibariyle
çabuk sıkılan ve vazgeçen yapıları düşünüldüğünde daha iyi anlaşılabilir.
Bugüne
değin Z kuşağına yönelik yürütülen birçok araştırmanın bulunması, konunun ilgi
çekiciliğinin anlaşılması açısından önemlidir. Z kuşağı önceki jenerasyonlardan
ayrılan yönleriyle araştırmacılar ve uygulayıcıların sıklıkla üzerinde durduğu
konulardan biridir ve konuya ilişkin gerek uluslararası, gerek ulusal yazında
eğitimden ekonomiye, kültürden pazarlamaya kadar birçok çalışma mevcuttur. Z
kuşağının profil olarak nasıl bir kitleyi temsil ettiği, ilgili alanda nasıl
bir etki uyandırdığı ve neler yapılması gerektiği gibi sorular araştırmacıların
cevap bulmaya çalıştıkları ortak noktalar olarak dikkat çekmektedir.
Peki,
son yıllarda sosyal alanda birçok araştırmanın odağı hâline gelen, bir yandan
merak uyandırırken diğer yandan toplumsal bağlamda dönem dönem olumsuz
eleştirilere maruz kalan Z kuşağını anlamak ve onların iç dünyalarına ulaşmak gerçekten
önemli midir? Kesinlikle önemlidir! Bunun nedeni öncelikle Z kuşağı olarak
adlandırılan jenerasyonun bugünün ve geleceğin nesilleri olması gerçeğidir.
Geleceği inşâ edecek bir kitlenin olumlu yönlerinin ortaya çıkarılıp
desteklenerek olumsuz yönlerinin anlaşılması ve olabildiğince bertaraf edilmesi
nasıl önemli olmaz ki? Bu, aynı zamanda dijitalleşme ve teknolojinin etkisiyle baş
döndürücü bir hızla değişen ve dönüşen kültürel değerlerin aktarımı ile de
doğrudan ilişkili bir konudur.
Bugün
“Z kuşağı” tabiriyle çoğunlukla olumsuz bazı özellikleri dikkate alınarak
etiketlenen nesil içindeki her bir birey, aslında çok değerli birer emanettir. Problemleri
olabilir, sorunlu tarafları olabilir, uymayan düşünce ve davranışları olabilir
-ki her bireyin vardır-, ancak yine de kuşak çatışması odağından uzaklaşmak ve
onları bir grup perspektifinden değerlendirmek yerine her birinin ayrı ayrı ruh
dünyasına ulaşmaya çabalamak gerekir. Bu noktada yol gösterebilecek en kıymetli
rehber ise aslında bu kadim medeniyetin köklerinde öylece duran ve çoğu zaman hatırlanmayı
bekleyen insan sevgisi olgusudur ve kuşak, jenerasyon, din, dil, ırk ve ne tür
bir sınıflandırma olursa olsun her bir bireye hiçbir sebep olmasa bile “Yaratan’dan
ötürü sevilen” nazarında bakma önceliğidir.
[i]
TDK (2022). https://sozluk.gov.tr/
(Erişim Tarihi: 20.03.2022).
[ii]
Csobanka, Z. E. (2016). The Z Generation, Acta
Technologica Dubnicae, 6(2), 63-76.
[iii]
Bassiouni, D. H., & Hackley, C. (2014). ‘Generation Z’ children’s
adaptation to digital consumer culture: A critical literature review. Journal of Customer Behaviour, 13(2),
113-133.
[iv]
Reeves, T. C., & Oh, E., (2008). Generational differences. Handbook of research on educational
communications and technology, 3, 295-303.
[v] Altuntuğ, N. (2012). Kuşaktan Kuşağa Tüketim Olgusu ve Geleceğin Tüketici Profili. Organizasyon ve Yönetim Bilimleri Dergisi, 203-212.