Yüzüncü yıla marş yazmak

“Sifonu çek” diyerek gördükleri kesim ülkenin bir bölümü değil, kendilerinden olmayan herkes. Ve bu tavrın temsilcisi olan bir dingil aparatı, Türkiye’nin kendi uçak gemisini denize uğurladığı, kendi doğalgazına kavuştuğu, kendi üretimi otomobili yollara sürdüğü haftada yeni bir tıngırtıyı piyasaya sürdü. Günlerdir konuşulan bu tıngırtının ne sözü söz, ne bestesi beste. Çek sifonu, bitsin! O derece…

ONLAR gericilerdi, bize “Gerici” diyorlardı.

Zira 28 Şubat döneminde, yani Türkiye Cumhuriyeti’nin 75’inci yılında bize “Onuncu Yıl Marşı” adını verdikleri zımbırtıyla işkence ettiler.

Aradaki altmış beş yılda hiçbir şey yapmamış ve onuncu yılı zirve gördüğü için ancak ona övünçle bakabilen bir güruh olarak o tıngırtıyı bir siyaset aracı biçiminde kullandılar.

Daha bir buçuk ay önce cumhurbaşkanı adayı çıkaramadıkları sırada masalarını terk ettiği için bir siyâsî parti genel başkanı üzerinden büsbütün bir toplum kesimini üzerine sifon çekilecek atık olarak yaftalamaktan geri durmayan kitle söz konusu işkenceyi eden gericiler.

“Sifonu çek” diyerek gördükleri kesim ülkenin bir bölümü değil, kendilerinden olmayan herkes. Ve bu tavrın temsilcisi olan bir dingil aparatı, Türkiye’nin kendi uçak gemisini denize uğurladığı, kendi doğalgazına kavuştuğu, kendi üretimi otomobili yollara sürdüğü haftada yeni bir tıngırtıyı piyasaya sürdü.

Günlerdir konuşulan bu tıngırtının ne sözü söz, ne bestesi beste. Çek sifonu, bitsin! O derece…

Onuncu Yıl Marşı’nda ne diyordu, ondan bile habersiz fikir yoksunu:

“Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan…”

Bu ifade neyi anlatıyor, neye işaret ediyor, farkında bile değil. Yerli ve millî üretim uçak gemisi denize iniyor, adamlar kifayetsiz; nereden anlasınlar demir ağlardan kastedilenin ne olduğunu.

Başta söyledik ya, o bir işkence aparatıydı, kullanıldı bitti.

Gerçi hâlâ kullanıyorlar. Bizimkiler de alet oluyorlar hatta. Ah bir fark edilse!

Hafızayı diriltecek ilk iki unsurun birincisi kokudur, ikincisi ses. O sözde marşlarıyla bu ülkenin kendilerine ait olduğunu zannettiler hep. Hem de bunu dillendirdiler. Öyle ya, İzmir’de AK Partili vekil adayı Eyyüp Kadir İnan’a sokak ortasında “AKP İzmir’den defol!” diye bağıranlara İnan soruyor: “CHP’nin İzmir birinci sıra adayının ismini biliyor musunuz?”

Cevap: “Bize ne! Bir Atatürk’ü savunuyoruz.”

Hani “tuvalet terliği” diyorlardı ya, dinledikleri marşlardan seçtikleri idarecilere kadar işleri güçleri tuvalet.

Şurası bu yüzden çok önemli: Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiğinde ilk iş olarak su ve kanalizasyon sorununu çözmüştü, 20 yıldır en hayıflandığı sorun olarak muhalefet tıkalı siyaset kanalizasyonunu da bunlardan temizlemeli. Bir de yüzüncü yıla marş yapmak nasıl olur, öğretmeli.