Yüzüncü yıl kutlamaları

Yüzüncü yılını millet olmayı, devlet olmayı, ülke olmayı idrak etmeden kutlayamayanlar, ne zihinlerini, ne de zihniyetlerini temizleyebilirler. Dönüşümü yaşamak, yeni yüzyılın sahibi olmak için bize coşku değil, anlamak gerekiyor. Oyunu anlamaz, sistemi kurgulamazsak yine mağlûp olacağız. Bu yüzden yaşasın Devlet, yıkılsın kahpe düzen!

2023’e henüz girdiğimiz günlerde, Haber Ajanda NET’te de yayınlanan Editör yazımızı şu ifadelerle kaleme almışız:

“Günün başlangıç saati, ‘00:00’ ile temsil edilir. Yani başlangıç, noktanın ardıdır. Sıfırdır. Sıfırdan bire gelene dek zaman vardır. 1 saniye olana kadar 100 salise vardır. 1 dakika olana kadar 60 saniye vardır. Yani altmışıncı saniye, 1 dakikanın yittiğini gösterir.

1 saat olana kadar 60 dakika vardır. 1 gün olana kadar 24 saat vardır. 1 ay olana kadar 30 gün vardır. 1 yıl olana kadar 12 ay vardır. Yani sıfıra bağlı olan vakit dilimi bitmeden birin yani yeni vaktin hükmü kabul edilemez.

Bunca hesapla Milâdî 2023 de gelip çattı. 29 Ekim 2022’nin üzerinden de aylar geçti. 29 Ekim 2023’e kadar neler neler görecek, neleri duyacak ve neleri konuşacağız kim bilir.

Takvim İnkılabı ile Hicrî ve Rumî takvimleri gündemimizden çıkartarak tamamen Milâdî takvime geçtiğimiz için, bu takvime göre hesap yapıyoruz. Hâlbuki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bağımsızlığını ilân ettiği gün, 18 Rebiülevvel 1342 idi. Şimdi ise Hicrî takvimin 1444’üncü yılındayız. Oysa 18 Rebiülevvel 1442 günü Cumhuriyet’in yüzüncü yılını kutlamadık. Yani 4 Kasım 2020 günü, henüz takvim inkılabını yapmamış olarak bağımsızlığını ilân eden Cumhuriyet’in Hicrî plândaki yüzüncü yıldönümü günüydü.

4 Kasım 2020 günü, Türkiye Hicrî takvime göre yüzüncü yaşı yerine ABD’deki kavgalı ve kanlı Trump-Biden seçimlerini konuşuyordu. Bütün Türkiye buna kilitlenmişti. Kendisinden bîhaberdi. O gün ABD’de Trump destekçisi yayın yapan FoxTV, Türkiye’de ise Biden destekçisi yayın yapıyordu. Peki, neden böyle bir tavra bürünme gereği hissetmişti? Türkiye’de böyle bir poz vermek için neden uğraşıyordu? Türkiye’nin kamuoyunu ABD Başkanlık Seçimleri hakkında bu kadar konsantre tutmanın anlamı neydi?

Neyse, 2020’nin 4 Kasım’ındaki yüzüncü yılımızı fark etmeden kaçırdık gitti. Bari bu sefer kaçırmayalım. Ama nasıl?

Lafı dolandırmadan (ki kendimizi de dolandırmayalım, kandırmayalım), açık, net ve mert şekilde söylemeli ki, Türkiye 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimleri tercihinde ‘Recep Tayyip Erdoğan’ hattından ayrılırsa, yüzüncü yılını değil sadece, önündeki yüz yılını kaçıracak!”

28 Mayıs 2023 günü gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nin ikinci turuyla tercihimizi yaptık. Bu seçimden önce, tam da yukarıdaki yazıda da beyan ettiğimiz gibi bir sürü şey yaşadık. Ama 29 Ekim 2023 gününe kesinlikle hazırlanmadık.

Yüzüncü yılı sadece bir günlük kutlamayla geçiştirdik. Konuyu kesinlikle anlamadık. Tuhaf hamasetler içinde geçirdik.

28 Ekim 2023 günü Filistin’le Dayanışma Mitingi’ni gerçekleştirebilen güçlü iradenin bir yıl boyunca, 29 Ekim 2022’den itibaren diri tutulması gerekirdi.

Fakat eh işte, bir Pazar günüydü, belediyeler konserler verdi, geçirdik. Meseleyi sadece “coşku” kelimesine indirgemiştik zira. Buna alışmıştık. Coşku olsun da, sonuç ne olursa olsundu.

Bakınız, ben Beşiktaşlıyım. Bizim takım için yıllardır deriz ki, “Coşkulu oynasın, azimli görünsün de isterse yenilsin”. Hatamız buydu, bugün de bu. Coşku bir imajdır, idrakse mânâ.

Yüzüncü yılını millet olmayı, devlet olmayı, ülke olmayı idrak etmeden kutlayamayanlar, ne zihinlerini, ne de zihniyetlerini temizleyebilirler. Dönüşümü yaşamak, yeni yüzyılın sahibi olmak için bize coşku değil, anlamak gerekiyor.

Oyunu anlamaz, sistemi kurgulamazsak yine mağlûp olacağız.

Bu yüzden yaşasın Devlet, yıkılsın kahpe düzen!