Yüzde 1’in lâfı mı olur?

Eski Başbakan Davutoğlu’nun, partisini kurduğu günden beri yaptığı açıklamalara baktığınızda dersiniz ki, “Birbirinden başka dünyalara mensup iki Cumhurbaşkanı ile çalıştı”. Hâlbuki Recep Tayyip Erdoğan, 5 yıl Ahmet Necdet Sezer’le çalıştı da Ahmet Davutoğlu’nun Erdoğan’dan şikâyet ettiğinin 10’da biri kadar şikâyet etmedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, yeni yol arayışına giren eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ile eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve de eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül için söylediklerini ben söylesem, herhâlde deli yaftası yapıştırıp tımarhaneye atarlardı bu fakiri…

Kemal Kılıçdaroğlu, televizyonların ve gazetelerin temsilcileriyle bir araya geldi bir toplantıda.

Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın partilerinin “Millet İttifakı” içinde yer alıp almayacağına ilişkin bir soruya, “İttifak için erken, seçim ortamında bakacağız. Parlamenter sistem, güçler ayrılığı gibi demokratik temel kurallar noktasında görüş birliği var. ‘Millet İttifakı’nın öngördüğü ortak noktalarda benzerliklerimiz çok fazla. Hattâ yüzde 99 oranında diyebilirim!” şeklinde yanıt verdi.

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun bu cevabının kendi açısından bir önemi yok.

Kılıçdaroğlu’nun AK Parti ve Erdoğan karşısında girmeyeceği kılıf, takmayacağı şapka, yapmayacağı hareket, söylemeyeceği söz yok! Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’nun neden böyle konuştuğunu sorgulamaya da gerek yok…

Sağ yanına İyi Parti’yi, sol yanına HDP’yi, arkasına da Saadet Partisi’ni alan CHP’nin Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun Davutoğlu, Babacan ve Gül için de müsait bir yeri vardır.

Burada mesele, sözde yeni bir şey söylemek için yola çıkanların, “yüzde 99 CHP” benzetmesine ses çıkarmamalarıdır…

Tek söz söylememeleridir…

“Ne diyorsun sen? Değil yüzde 99, yüzde 1 bile sana benzemiyoruz!” dememeleri, diyememeleridir…

Daha önce yazdım, birileri, siyâsî ikbâlini “Erdoğan gidecek” tezi üzerine kurmuş. Yatıp kalkıp Erdoğan’ın ne zaman gideceğini bekliyorlar.

Gezi sürecinden bu yana şu şarkıyı mırıldanıyorlar:

“Yatcaz kalkcaz

Yatcaz kalkcaz

Yatcaz kalkcaz

Hooop ordayım

Dağlar bayırlar

O uzun yollar

Hepsi hikâye, firardayım…”

***

Bu durumda, üzerinde durmamız ve muhakkak sormamız gereken çok önemli sorular var.

Bu benzerlik ne zamandır var ve benzer olduklarını ne zaman anladılar?

Ayrıca benzerliklerini onlara kim hatırlattı?

Davutoğlu’nun Başbakanlık, Babacan’ın Hükûmet’in çeşitli kademelerinde görev yaptığı dönemde bu benzerlik biliniyor muydu?  Sonradan benzerlikler fark edildiyse bunun fark edilmesini kim sağladı?

Bu sorular böyle uzayıp gider…

Cevap bulmak için yapmamız gereken, Türkiye’nin son 8 yılına bakmak!

Hattâ son 10 yılına…

***

Erdoğan’ın, 2009 yılının 29 Ocak’ında, İsviçre’nin Davos kentinde,  “One minüte” rest çekerek İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in yüzüne gerçekleri söylemesiyle başlayan kırılma, günümüze kadar devam ediyor.

Bu kırılma, Erdoğan karşıtlığının temelini oluşturdu.

O günlerde Erdoğan’a karşı çıkamayanlar, sinsi sinsi, Siyonistlerin Erdoğan’ı devirmesini beklediler.

MİT krizi oldu… Beklentilerini arttırdılar.

Gezi oldu… Umutlandılar.

17/25 Aralık oldu… Heyecanlandılar!

15 Temmuz oldu… Yürekleri güm güm attı, ellerini ovalamaya başladılar…

Halk sokağa inince de terlemeye başladılar.

Ama bir türlü beklentilerinden vazgeçmediler!

Eski Başbakan Davutoğlu’nun, partisini kurduğu günden beri yaptığı açıklamalara baktığınızda dersiniz ki, “Birbirinden başka dünyalara mensup iki Cumhurbaşkanı ile çalıştı”.

Hâlbuki Recep Tayyip Erdoğan, 5 yıl Ahmet Necdet Sezer’le çalıştı da Ahmet Davutoğlu’nun Erdoğan’dan şikâyet ettiğinin 10’da biri kadar şikâyet etmedi.

***

Geçtiğimiz günlerde Erdoğan’ın kullandığı şu ifade çok önemli: “Bugün hâlâ Gezi olaylarına ‘halk hareketi’, 17/25 darbe girişimine ‘hukuku uygulama çabası’, çukur eylemelerine ‘sıradan asayiş olayı’, 15 Temmuz darbe girişimine ‘tiyatro’ diyenler çıkabiliyor. Bunlar ya olup bitenlerden hiçbir ders çıkarmamış olanlardır ya da zaten projenin bir parçasıdırlar.”

Evet, son zamanlardaki söylemlere bakıldığında, gerçekten de bu projenin birer parçası mı oldukları sorusunu sormaktan insan kendini alamıyor.

Kılıçdaroğlu “yüzde 99” vurgusu yaptığına göre, herhâlde bunlar kalkıp da yüzde 1’in lâfını edecek değiller…