Yürü be Kemal abi!

Kemal abimizi günlerce haksız yere yalancılık ve pişkinlikle itham edip durduk. Günahını aldık adamın. Belki de Kemal abimiz bihakkın doğru söylemiş. Yürü be Kemal abi! FETÖ’yle de sen mücadele edersin, PKK’yla da. Ama yanlarında mı, karşılarında mı, orasını Allah bilir!

ŞU aralar Kemal abimizin kafası biraz karışık.

Nasıl olmasın? Hem milliyetçi -ya da ulusalcı- tabanı, hem de HDP seçmenini -Kürt seçmen demiyorum- aynı anda konsolide etmeye çalışmak kolay bir şey olmasa gerektir.

Aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık.

Bir taraftan HDP seçmenini -dolayısıyla Kandil’i- memnun etmek için sınır ötesi tezkereye “Hayır” demek zorunda kalıyor; yetmiyor, teskereye “Evet” diyenleri -ortağı İP de bu parantezde- “Cumhuriyet’e ihanet” ile suçluyor.

Diğer taraftan da milliyetçi muhafazakâr Yozgat’ta Kandil’i yerle bir edeceğini söylüyor.

Şöyle diyor: “Terörle mücadeleyi bunlar gibi yapmayacağız. Söz veriyorum, o Kandil denen terör yuvasını yerle yeksan etmezsem ‘Kılıçdaroğlu’ demesinler. Mücadele yürek, bilek işidir.

Kemal abimizin ne kadar yürekli olduğu hepimizin malûmudur. 15 Temmuz gecesi tankların arasından korkusuzca geçmiş, sabaha kadar gelişmeleri kaygıyla ama cesaretle televizyondan takip etmişti.

Yalnız Kemal abimizin Kandil’i yerle yeksan etmesinin önünde önemli bir mânî var. Kandil’e müdahale edebilmesi için sınır ötesi teskereye ihtiyaç duyacaktır kendisi. Böyle bir teskere de “Cumhuriyet’e ihanet” olacaktır.

Gerçi CHP’nin eczacı vekili Özgür Özel, vakti zamanında, “Kandil’de PKK unsuru kalmadı. Niye vuruyorsunuz?” diyerek Erdoğan’a çemkirmişti. Ya Kemal abimiz Kandil’i boştan yere yerle yeksan edecek ya da o günden bugüne PKK yeniden Kandil’e gelmiş olmalı.

Bir de “Kandil’i yerle yeksan edecek” Kemal abimizin PKK’nın siyâsî kanadı HDP’nin -ki bunu kendileri de inkâr etmiyor zaten- eş başkanını hapisten çıkarmak gibi mülteci istekleri olduğunu da not edelim bu arada.

Bu Kandil işine Kemal abimizin dostları ve “arkadaşları” ne diyecekler, bilemiyorum. Şürekâsının Kemal abiyi ciddiye alıp almadığını bekleyip göreceğiz.

Dedik ya, Kemal abimizin kafası bugünlerde biraz karışık.

Kemal abimiz 15 Temmuz gecesi için de bakın neler söylüyor: “15 Temmuz’da darbe girişimi oldu. Hep beraber mücadele ettik. Hep birlikte yaptık, mücadele ettik.

Ve devam ediyor abimiz: “Darbecilere karşı çıkıldı. Parlamentoda özel toplantılar yapıldı. İktidarı ve muhalefeti beraber oldu.

15 Temmuz gecesi yaşananları hepimiz hatırlıyoruz, öyle değil mi? Kemal abimizin havaalanına gelişini, tankların arasından sıvışmasını, gittiği belediye başkanının evinin detaylarını, camdaki tül perdenin kupürlerini, pencerenin dışındaki panjurları, Kemal abimizin o gece üzerindeki gömleğin ve kravatın rengini, hatta ayağındaki terliğe kadar bütün detayları biliyoruz.

Hani bunları bilmesek, Kemal abimizin kelle koltukta darbecilere karşı durduğunu, “Darbe olursa…” diye söz verdiği gibi tankların üzerine filan çıktığını sanacağız.

Lâkin böyle sanmamamız için az buçuk bir hafızamız, dünya kadar arşiv kaydı, zibillah adet görüntü ve fotoğraf var elimizde.

Kemal abimiz, bal gibi tankların arasından -tabiî ki Fetöcü hainlerin müsaadesi ile- sıvıştı, güvenli bir pozisyonda gelişmeleri takip etti.

Darbe girişiminin başarılı olacağı ümidiyle sinekkaydı tıraş, değiştirilmiş kostüm, beyaz gömlek ve kırmızı kravatla kendisine görev tevdi edilmesini bekledi günün ilk ışıklarına kadar.

O günden bugüne dek, sabaha kadar neler yaptığını, kimlerle görüştüğünü ve hatta İstanbul’a ne için geldiğini açıklayabilmiş değil Kemal abimiz.

Darbe girişimine “tiyatro” diyen, asıl darbenin 20 Temmuz’da yapıldığını defalarca söyleyen ve her fırsatta KHK’lılara görevlerini iade edeceği vaadinde bulunan ve hatta darbe sonrası çıktığı bir televizyon programında pişkince “Tank mı vardı? Tank getirselerdi de çıksaydım üzerine” diyebilen Kemal abimiz, böyle bir yalana neden başvuruyor olabilir? Neden “Darbeye karşı beraber direndik” diyebiliyor?

Ama bir dakika yahu!

Kemal abimizin yukarıda -özellikle- iki bölüme ayırdığım cümlelerini tekrar okuyalım ve özne-yüklem ilişkilerine yeniden bakalım. Belki de Kemal abimiz -bu kez- yalan söylemiyordur.

İlk bölüm şöyle: “15 Temmuz darbe girişimi oldu. Hep beraber mücadele ettik. Hep birlikte yaptık, mücadele ettik.

Kemal abi belli ki o gece bir mücadele içerisinde ve birileriyle birlikte bir şeyler yapmış. Belki on kez okudum bu bölümü ama nedense bu cümleler her seferinde Kemal abimizin darbecilerle birlikte mücadele içerisinde olduğu algısı bırakıyor üzerimde. Ya sizde?

Şimdi ikinci bölüme bakalım: “Darbecilere karşı çıkıldı. Parlamentoda özel toplantılar yapıldı. İktidarı ve muhalefeti beraber oldu.

Bu bölümde darbeye karşı bir mücadele var, ancak bu cümlelerde de özne olarak Kemal abimizin kendisi yok. Darbeye karşı mücadele, gizli özne olan birileri tarafından yapılmış. Ama içerisinde Kemal abimizin olmadığı bir vakıa.

Belki de Kemal abimizi günlerce haksız yere yalancılık ve pişkinlikle itham edip durduk. Günahını aldık adamın. Belki de Kemal abimiz bihakkın doğru söylemiş.

Yürü be Kemal abi! FETÖ’yle de sen mücadele edersin, PKK’yla da. Ama yanlarında mı, karşılarında mı, orasını Allah bilir!

Kim tutar seni?

Kalınız sağlıcakla efendim…