ŞU aralar Kemal abimizin
kafası biraz karışık.
Nasıl
olmasın? Hem milliyetçi -ya da ulusalcı- tabanı, hem de HDP seçmenini -Kürt
seçmen demiyorum- aynı anda konsolide etmeye çalışmak kolay bir şey olmasa
gerektir.
Aşağı
tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık.
Bir
taraftan HDP seçmenini -dolayısıyla Kandil’i- memnun etmek için sınır ötesi
tezkereye “Hayır” demek zorunda kalıyor; yetmiyor, teskereye “Evet” diyenleri
-ortağı İP de bu parantezde- “Cumhuriyet’e ihanet” ile suçluyor.
Diğer
taraftan da milliyetçi muhafazakâr Yozgat’ta Kandil’i yerle bir edeceğini
söylüyor.
Şöyle
diyor: “Terörle mücadeleyi bunlar
gibi yapmayacağız. Söz veriyorum, o Kandil denen terör yuvasını yerle yeksan
etmezsem ‘Kılıçdaroğlu’ demesinler. Mücadele yürek, bilek işidir.”
Kemal
abimizin ne kadar yürekli olduğu hepimizin malûmudur. 15 Temmuz gecesi
tankların arasından korkusuzca geçmiş, sabaha kadar gelişmeleri kaygıyla ama
cesaretle televizyondan takip etmişti.
Yalnız
Kemal abimizin Kandil’i yerle yeksan etmesinin önünde önemli bir mânî var.
Kandil’e müdahale edebilmesi için sınır ötesi teskereye ihtiyaç duyacaktır
kendisi. Böyle bir teskere de “Cumhuriyet’e ihanet” olacaktır.
Gerçi
CHP’nin eczacı vekili Özgür Özel, vakti zamanında, “Kandil’de PKK unsuru kalmadı. Niye vuruyorsunuz?” diyerek
Erdoğan’a çemkirmişti. Ya Kemal abimiz Kandil’i boştan yere yerle yeksan edecek
ya da o günden bugüne PKK yeniden Kandil’e gelmiş olmalı.
Bir
de “Kandil’i yerle yeksan edecek” Kemal abimizin PKK’nın siyâsî kanadı HDP’nin
-ki bunu kendileri de inkâr etmiyor zaten- eş başkanını hapisten çıkarmak gibi
mülteci istekleri olduğunu da not edelim bu arada.
Bu
Kandil işine Kemal abimizin dostları ve “arkadaşları” ne diyecekler,
bilemiyorum. Şürekâsının Kemal abiyi ciddiye alıp almadığını bekleyip
göreceğiz.
Dedik
ya, Kemal abimizin kafası bugünlerde biraz karışık.
Kemal
abimiz 15 Temmuz gecesi için de bakın neler söylüyor: “15 Temmuz’da darbe girişimi oldu. Hep beraber
mücadele ettik. Hep birlikte yaptık, mücadele ettik.”
Ve
devam ediyor abimiz: “Darbecilere
karşı çıkıldı. Parlamentoda özel toplantılar yapıldı. İktidarı ve muhalefeti
beraber oldu.”
15
Temmuz gecesi yaşananları hepimiz hatırlıyoruz, öyle değil mi? Kemal abimizin havaalanına
gelişini, tankların arasından sıvışmasını, gittiği belediye başkanının evinin
detaylarını, camdaki tül perdenin kupürlerini, pencerenin dışındaki panjurları,
Kemal abimizin o gece üzerindeki gömleğin ve kravatın rengini, hatta ayağındaki
terliğe kadar bütün detayları biliyoruz.
Hani
bunları bilmesek, Kemal abimizin kelle koltukta darbecilere karşı durduğunu, “Darbe
olursa…” diye söz verdiği gibi tankların üzerine filan çıktığını sanacağız.
Lâkin
böyle sanmamamız için az buçuk bir hafızamız, dünya kadar arşiv kaydı, zibillah
adet görüntü ve fotoğraf var elimizde.
Kemal
abimiz, bal gibi tankların arasından -tabiî ki Fetöcü hainlerin müsaadesi ile- sıvıştı,
güvenli bir pozisyonda gelişmeleri takip etti.
Darbe
girişiminin başarılı olacağı ümidiyle sinekkaydı tıraş, değiştirilmiş kostüm,
beyaz gömlek ve kırmızı kravatla kendisine görev tevdi edilmesini bekledi günün
ilk ışıklarına kadar.
O
günden bugüne dek, sabaha kadar neler yaptığını, kimlerle görüştüğünü ve hatta
İstanbul’a ne için geldiğini açıklayabilmiş değil Kemal abimiz.
Darbe
girişimine “tiyatro” diyen, asıl darbenin 20 Temmuz’da yapıldığını defalarca
söyleyen ve her fırsatta KHK’lılara görevlerini iade edeceği vaadinde bulunan ve
hatta darbe sonrası çıktığı bir televizyon programında pişkince “Tank mı vardı? Tank getirselerdi de çıksaydım
üzerine” diyebilen Kemal abimiz, böyle bir yalana neden başvuruyor
olabilir? Neden “Darbeye karşı beraber direndik” diyebiliyor?
Ama
bir dakika yahu!
Kemal
abimizin yukarıda -özellikle- iki bölüme ayırdığım cümlelerini tekrar okuyalım
ve özne-yüklem ilişkilerine yeniden bakalım. Belki de Kemal abimiz -bu kez-
yalan söylemiyordur.
İlk
bölüm şöyle: “15 Temmuz darbe
girişimi oldu. Hep beraber mücadele ettik. Hep birlikte yaptık, mücadele ettik.”
Kemal
abi belli ki o gece bir mücadele içerisinde ve birileriyle birlikte bir şeyler
yapmış. Belki on kez okudum bu bölümü ama nedense bu cümleler her seferinde
Kemal abimizin darbecilerle birlikte mücadele içerisinde olduğu algısı
bırakıyor üzerimde. Ya sizde?
Şimdi
ikinci bölüme bakalım: “Darbecilere
karşı çıkıldı. Parlamentoda özel toplantılar yapıldı. İktidarı ve muhalefeti
beraber oldu.”
Bu
bölümde darbeye karşı bir mücadele var, ancak bu cümlelerde de özne olarak Kemal
abimizin kendisi yok. Darbeye karşı mücadele, gizli özne olan birileri
tarafından yapılmış. Ama içerisinde Kemal abimizin olmadığı bir vakıa.
Belki
de Kemal abimizi günlerce haksız yere yalancılık ve pişkinlikle itham edip
durduk. Günahını aldık adamın. Belki de Kemal abimiz bihakkın doğru söylemiş.
Yürü
be Kemal abi! FETÖ’yle de sen mücadele edersin, PKK’yla da. Ama yanlarında mı,
karşılarında mı, orasını Allah bilir!
Kim
tutar seni?
Kalınız sağlıcakla efendim…