Yüreklerimizi iyileştirmeliyiz

Oysa azizim, insanda hayat bulan, insanda güzelleşen vicdanî hareket ve düşünceleri, gönül aydınlatan tebessümleri bir kedide izlemek ne denli ruhumu incitti bilemezsin. Masumiyetimizi kaybettik ve insanlığımızı bir yerlerde unuttuk gibi geliyor bana. Esefle, yüreğimdeki korkuyla seyreder oldum insan suretinde dolaşan varlıkları.

ELHAMDÜLİLLAH, insan olarak bu dünyaya gelmişiz azizim. Lakin insan olarak hayatımıza devam edebiliyor muyuz? İşte bu tartışılır! Öyle alaycı tavırlarla gülümseyip şaşkın gözlerle bakma! Biliyorum, ne demek istediğimi pekâlâ anladın.

Akıllı ve düşünebilen bir insan, kâinata baktığında gerçek mucizeyi görebilir. Aslında hiç zorlanmadan görülebilecek tek mucize, yoktan var eden Cenab-ı Hakk’ın yaratma mucizesidir. Düşünebilip anlayabilenler için “var olmak” ya da bütün olarak varlıkların tümü, başlı başına birer mucizedir.

Ve insan olmak, insanca yaşamak, insanî duygu ve düşünceye haiz olmak; bulunduğumuz her yer ve zamanda sevgi, saygı, hoşgörü, merhamet, şefkat ve bütün bu duyguları kapsayan farkındalık içinde olmaktır benim için. Oysa zamanımızda, görüyorsun ya azizim, insanlar bencilleşmiş, müphem hal ve etvar içinde adeta gurur abidesi gibiler. Yanı başında canı yanan birini görse “Adam sende!” deyip, çekip gidiyorlar. Nerede o Asr-ı Saadet’ten esen saflık ve masumiyet rüzgârları?

Daha iyi şartlara eriştikçe acaba insanlığımızdan uzaklaşmaya mı başladık? Galiba malvarlığı ve nüfuz, kimi insanları cahilane bir şekilde kaba ve insaniyetten uzak olmaya itiyor ve Yaratıcımızın, Rabbimizin ne emrettiğini, Kur’an-ı Kerim’in ayetlerinde ne buyurulduğunu göz ardı ediyor.

İnsan hayatta birçok şey ister ve bunlar için çalışır, fakat aslında bunlar biz istediğimiz ve uğraştığımız için gerçekleşen veya uğraşmadığımız için gerçekleşmeyen şeyler değildirler. Bu bize tanımlanan hassas bir ölçü içerisinde hareket ederken, pozitif veya negatif şekilde zamanı kullanmaktır. Zamanı kullanırken bazı şeyler istediğimiz şekilde, bazıları da istemediğimiz şekilde gerçekleşir. Çünkü bazen ne kadar istesek ve çalışsak da istediklerimizi elde edemeyiz. Bazen de çaba sarf etmediğimiz halde istediklerimize kolayca sahip olabiliriz. Acaba istediğini elde edemediği için mi insanlar bazen böylesine acımasız ve vurdumduymaz oluyorlar dersin?

Niçin böyle düşündüğümü sorar gibisin azizim, anlatayım…

Apartmanımızın bir kedisi var, adı Şukufe. Bilirsin azizim, kediler doğurgan hayvanlardır; bizim Şukufe de bize her sene birçok yavru verir, sağ olsun… Bu sene yavruları henüz üç haftalık filandı, evde işleniyordum, oğlum dışarı çıkmak için hazırlanıyordu. O sırada bizim kapının önünde Şukufe’nin acıyla miyavladığını duyduk. Hayır, miyavlamak değil, adeta haykırıyor, yardım dileniyor, ağlıyordu. Kapıyı açtığımızda ise gördüğüm hal içimi titretmişti. Şukufe arka ayaklarının üzerinde devleşmiş, ön ayakları asansör kapısını tırmalamakla meşguldü. Bizi görünce bir asansöre, bir bize bakarak acı acı miyavlamaya devam etti, asansörün içinden yavru kedilerin sesleri geliyordu.

Rutin hayat: Merhametsiz çağın merhametsiz solukları

Üst kat komşumuzun çocuğu asansörün içine koymuş yavruları ve asansörün kapısını kapatmış. Mesele şu ki, nasıl olduysa asansörün kapısı açılmıyordu. “Eyvahlar olsun!” dedik, “Yavru kedilerden bir tanesi galiba kapıya sıkıştı ve bu yüzden asansör devre dışı kaldı”. Yüreklerimiz korkuyla sessiz çığlıklar atıyordu. Şukufe perişan! Bir hayvanın yavruları için nasıl kendini parçaladığını gerçekten görmeni isterdim azizim. İnsana Rabbimiz tarafından bahşedilen şefkat ve merhamet duygularının hayvandaki tezahürü inanılmazdı.

Meraklandın değil mi azizim? Anlatıyorum…

Asansörün kapısını yöneticiden aldığımız anahtarla açtık. Endişeyle asansörün içine baktığımızda hamdolsun yavrular sağlamlardı, hepsini kucağıma aldım, Şukufe de kucağıma geldi, gözleri gözlerime değdiğinde ne göreyim?! Öyle çok ağlamış, öyle çok yaş vardı ki gözlerinde, o gözlere bakıp ben de ağladım… Korkusu dinmiş, yüreği hızlı hızlı çarparken yaşlı gözlerinde minnettarlığı, mutluluğu okuyordum.

Bizim seslerimizden rahatsız olan komşu kapısını açıp “Ne oluyor?!” dediğinde, “Bir daha yavrulara bunu yapmasın çocuklar” demek istedim; komşu ise, “Kedi yavrusu oynanmak içindir, bir şey olmaz! Yarın bir gün yavrusunun rakibi olacak. Yavrusu önündeki eti kapacak. Onun için bu kadar üzülmeyin” dedi. İliklerime kadar dondum. Yani bazı insanlar için rutin hayatın içinde olabilecek basit bir hadise idi yaşadığımız…

Oysa azizim, insanda hayat bulan, insanda güzelleşen vicdanî hareket ve düşünceleri, gönül aydınlatan tebessümleri bir kedide izlemek ne denli ruhumu incitti bilemezsin. Masumiyetimizi kaybettik ve insanlığımızı bir yerlerde unuttuk gibi geliyor bana. Esefle, yüreğimdeki korkuyla seyreder oldum insan suretinde dolaşan varlıkları.

Vitamin eksiklikleri ve vücuda giren mikropların çoğalıp bağışıklık sistemini aşması durumunda birçok hastalık sahibi oluruz azizim, davranış ve duygulardaki dengesizlikler ise aile ilişkilerini ve toplum hayatını bozar. Başlıca davranış dengesizliği oluşturan kavramlar “kibir, cimrilik, kin ve bencillik”tir. Bunlar, salgın şeklinde toplumsal ve kişisel bozukluklara yol açan şeytanî duygulardır. Çünkü bu tip duygular insanın gerçeği algılama özelliğini bastırır ve insan, gereken gerçekleri algılayamaz duruma gelir. Bu şeytanî duygulara kapılmamak için dürüst ve âdil olabilmek şarttır.

Dürüst ve âdil olabilmek için asla yalan söylememek, gerçeği gizlememek ve her şeyin gerçek değerini verebilmek, haksızlık yapmamaya ve her durumda denge sağlamaya özen göstermeye çalışmak lazımdır. Peki, biz bu dengenin neresindeyiz? İnsanlar aç kurt gibi birbirlerinin hakkına tecavüz etmekle meşguller. Bırakın çocuklara, kendilerine olan saygı ve sevgiyi tamamen yitirdikleri için adeta savaşır gibi yaşıyorlar hayatı.

Telaşımı hoş gör ve bana tuhaf tuhaf bakma azizim! Gerçekten mümkün olduğunca çocuklarla zaman geçiriyorum artık. Onlar öyle güzel seviyor, öyle masum üzülüyor, öyle çok hayret ve şaşkınlıklarını ifade ediyorlar ki, duygularında yaşadıkları iniş çıkışları, sevinç ve hüznü anlamak bana haz veriyor. O minicik dünyaları kucaklayarak hayatın içinde bulunan hain duygulardan korumak istiyorum ruhumu.

Birbirini çekiştiren, ne olursa olsun devamlı mutsuz, varlıkta bile darlıktaymışcasına şikâyet içinde, yürekleri küçük ama dertleri kendilerince büyük, kapı komşusunun aç mı, tok mu olduğundan habersiz, Rabbine iltica etmeyi unutmuş, aklı fikri şeytanlığa çalışan çoğunluğun arasında, ağızları büyük (devamlı lüzumsuz ve çok konuşan)  ama kulakları küçük (dinlemesini, anlamasını yitirmiş veya bilmeyen) insanlardan uzak olmak istiyorum.

Velhasıl, sükûneti ruhumda hissederken çocuk sesleri arasında güzelleşen hayatı takip etmek ve tekrar tekrar dua edercesine huzuru, bereketi, saadet ve mutluluğu çocukça yaşamak istiyorum.