Yunanların çâresizliği ve AB’nin Ege’deki rolü

Yunanlar, AB olmadan tek başlarına kendi tezlerini hayata geçiremeyeceklerini bildiklerinden, AB nezdinde girişimlere devam edeceklerdir. Peki, caydırıcı bir sonuç alabilirler mi? Pek sanmıyorum ama bunu Almanya’nın tavrı belirleyecektir…

ÜLKEMİZ ile Yunanistan arasında son zamanlarda Akdeniz ve Ege Denizi’ndeki gelişmeler nedeniyle gerginlik yaşanıyor. Ülkemiz hem Akdeniz ve Ege’de uluslararası hukuktan doğan çıkarlarını korumak, hem de buralarda oldubittiye fırsat vermemek için aktif bir politika sürdürüyor.

Yunanistan ise, ülkemizi barış ve huzuru bozmakla itham ediyor. Ama barıştan söz eden Yunanistan, Ege adalarını silahlandırmaktan geri durmuyor. Ayrıca kıyılarımızdan birkaç mil uzaklıktaki alanlarda hak iddia ederek ülkemizi Ege’de dar bir kıyı şeridine hapsetmek istiyor.

Akdeniz’de de İsrail, Fransa ve Mısır ile ortak hareket ederek aynı şekilde ülkemizi Antalya kıyılarına hapsetmeye çalışıyor.

Ülkemiz ise gerek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kıta sahanlığını kullanıp gerek Libya ile yapılan anlaşma gereği Akdeniz’de varlığını hissettirerek, gerekse Ege’de kıta sahanlığımızı sonuna kadar kullanarak etki alanımızı geniş tutuyor. Bu bağlamda ülkemiz son olarak navtex ilân ederek Ege’deki haklarımızı korumakta tereddüt etmeyeceğini bir kez daha gösterdi.

Yunanistan ordusu ülkemizin navtex ilânı sonrası alarma geçse de ülkemizin belirlediği alanlarda yaptığı aramalara müdahale edemedi. Yunanistan tek başına ülkemize karşı bir şey yapamayacağını bildiği için hemen AB kartını devreye sokarak, AB’nin ülkemize karşı yaptırımlar uygulaması için AB nezdinde girişimlerde bulundu.

Kuzey Kıbrıs’ın egemenlik hakları çerçevesinde Kıbrıs sahasında yaptığımız doğal gaz ve petrol aramalarından rahatsız olan Rumlar da ülkemizi korsan arama yapmakla itham etti.

Ülkemizin son navtex ilânı sonrası Atina Borsası değer kaybetmeye başladı. Geçen hafta boyunca düşen hisseler nedeniyle Yunan kamuoyunda psikolojik üstünlüğün ülkemizden yana olduğu yorumları yapıldı. Yani Yunan kamuoyu bile Ege’de psikolojik üstünlüğün ülkemizden yana olduğunu itiraf ediyor.

Kamuoyundaki psikolojik etkiyi tersine çevirmek isteyen Yunan yetkililerse hemen soluğu Almanya’nın yanında aldılar. Ama Almanlardan istediği desteği tam olarak bulamadılar. Yunanistan ayrıca AB yaptırımları konusunda kimseyi ikna edemedi.

Fransız etkisi Almanları rahatsız eder

Almanya, Fransa ile AB özelinde ciddî bir savaş içerisinde. Daha doğrusu, AB’nin liderliği hususunda iki ülke ciddî bir yarış içerisinde. İkinci Dünya Savaşı sonrası çöken Almanya kısa sürede ekonomik olarak toparlansa da etki alanı AB dışındaki sahada pek yok. İkinci Dünya Savaşı sonrası imzalanan anlaşmalar gereği uzak bölgelerde askerî operasyonlar yapamayan Almanya, AB liderliği sayesinde etkili bir güç olmaya çalışıyor. Ama Fransa’nın da AB içerisinde ciddî bir güç olması nedeniyle AB gücünü tek başına kullanamıyorlar.

Almanlar bu nedenle Fransa’nın etki alanının genişlemesinden yana değiller. Akdeniz’de Fransa’nın ciddî bir etki alanına sahip olması Almanları güç yarışında fazlasıyla sarsacağı için, Almanya, Fransa’nın Akdeniz’de etkisinin kırılmasından yana.

Fransa’nın Akdeniz’de etkisini kıracak tek gücün ülkemiz olduğunun farkında olan Almanya, Ege sorunu konusunda ülkemizi doğrudan karşısına alacak hamle ve açıklamalardan uzak duruyor ve cılız açıklamalar yapmakla yetiniyor.

Ülkemizin navtex ilânından sonra tırmanan gerilim nedeniyle Almanya’ya koşan Yunanlar, istedikleri desteği bulamadıklarında Almanya’nın Türkiye ile olan ilişkilerine dair Yunan basınında yazılar yazılmaya başlandı. Yazıların temelinde Türk-Alman ilişkilerinin geçmişe dayandığı, ülkemiz ve Almanya arasında güçlü bağların bulunduğu, ayrıca Almanya’da 4 milyona yakın vatandaşımızın yaşadığı söylenerek, Almanya’nın Yunanlara güçlü bir destek veremeyeceği yazıldı. 

Ayrıca Almanya’nın Türkiye’ye karşı caydırıcı bir politika yürütemeyeceği vurgulanarak, Almanya’dan medet ummanın yanlış olduğu tezi üzerinde de duruldu.

İstediği desteği bulamadığı ve psikolojik üstünlüğü ülkemize kaptırdığı için Yunan Hükûmeti’ne ciddî eleştiriler yöneleceği ihtimâli üzerine, özellikle iktidar yanlısı medya, bu şekilde yazılarla kamuoyu tepkisini Almanya’ya yönelterek eleştirilerin iktidardan uzaklaşmasını sağlıyor.

Yunanlar, Ayasofya’nın açılışını da bu bağlamda kullanmaktan çekinmiyorlar. Ayasofya’nın açılışının Avrupa’ya ve dolayısıyla Hıristiyan dünyasına karşı bir meydan okuma olduğunu dile getirerek Avrupa ülkelerini ülkemize karşı kışkırtmaktan geri durmuyorlar. Ama hiçbir girişim Yunanlar lehine sonuçlanmış değil.

Yalnız Yunanlar, AB olmadan tek başlarına kendi tezlerini hayata geçiremeyeceklerini bildiklerinden, AB nezdinde girişimlere devam edeceklerdir. Peki, caydırıcı bir sonuç alabilirler mi? Pek sanmıyorum ama bunu Almanya’nın tavrı belirleyecektir…