ÜLKEMİZ ile Yunanistan
arasında son zamanlarda Akdeniz ve Ege Denizi’ndeki gelişmeler nedeniyle
gerginlik yaşanıyor. Ülkemiz hem Akdeniz ve Ege’de uluslararası hukuktan doğan
çıkarlarını korumak, hem de buralarda oldubittiye fırsat vermemek için aktif
bir politika sürdürüyor.
Yunanistan
ise, ülkemizi barış ve huzuru bozmakla itham ediyor. Ama barıştan söz eden
Yunanistan, Ege adalarını silahlandırmaktan geri durmuyor. Ayrıca
kıyılarımızdan birkaç mil uzaklıktaki alanlarda hak iddia ederek ülkemizi Ege’de
dar bir kıyı şeridine hapsetmek istiyor.
Akdeniz’de
de İsrail, Fransa ve Mısır ile ortak hareket ederek aynı şekilde ülkemizi
Antalya kıyılarına hapsetmeye çalışıyor.
Ülkemiz
ise gerek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kıta sahanlığını kullanıp gerek Libya
ile yapılan anlaşma gereği Akdeniz’de varlığını hissettirerek, gerekse Ege’de
kıta sahanlığımızı sonuna kadar kullanarak etki alanımızı geniş tutuyor. Bu
bağlamda ülkemiz son olarak navtex ilân ederek Ege’deki haklarımızı korumakta
tereddüt etmeyeceğini bir kez daha gösterdi.
Yunanistan
ordusu ülkemizin navtex ilânı sonrası alarma geçse de ülkemizin belirlediği
alanlarda yaptığı aramalara müdahale edemedi. Yunanistan tek başına ülkemize
karşı bir şey yapamayacağını bildiği için hemen AB kartını devreye sokarak,
AB’nin ülkemize karşı yaptırımlar uygulaması için AB nezdinde girişimlerde
bulundu.
Kuzey
Kıbrıs’ın egemenlik hakları çerçevesinde Kıbrıs sahasında yaptığımız doğal gaz
ve petrol aramalarından rahatsız olan Rumlar da ülkemizi korsan arama yapmakla
itham etti.
Ülkemizin
son navtex ilânı sonrası Atina Borsası değer kaybetmeye başladı. Geçen hafta
boyunca düşen hisseler nedeniyle Yunan kamuoyunda
psikolojik üstünlüğün ülkemizden yana olduğu yorumları yapıldı. Yani Yunan
kamuoyu bile Ege’de psikolojik üstünlüğün ülkemizden yana olduğunu itiraf
ediyor.
Kamuoyundaki psikolojik etkiyi tersine çevirmek isteyen Yunan
yetkililerse hemen soluğu Almanya’nın yanında aldılar. Ama Almanlardan istediği
desteği tam olarak bulamadılar. Yunanistan ayrıca AB yaptırımları konusunda
kimseyi ikna edemedi.
Fransız etkisi Almanları rahatsız eder
Almanya, Fransa ile AB özelinde ciddî bir savaş içerisinde. Daha
doğrusu, AB’nin liderliği hususunda iki ülke ciddî bir yarış içerisinde. İkinci
Dünya Savaşı sonrası çöken Almanya kısa sürede ekonomik olarak toparlansa da etki
alanı AB dışındaki sahada pek yok. İkinci Dünya Savaşı sonrası imzalanan
anlaşmalar gereği uzak bölgelerde askerî operasyonlar yapamayan Almanya, AB
liderliği sayesinde etkili bir güç olmaya çalışıyor. Ama Fransa’nın da AB
içerisinde ciddî bir güç olması nedeniyle AB gücünü tek başına kullanamıyorlar.
Almanlar bu nedenle Fransa’nın etki alanının genişlemesinden
yana değiller. Akdeniz’de Fransa’nın ciddî bir etki alanına sahip olması
Almanları güç yarışında fazlasıyla sarsacağı için, Almanya, Fransa’nın
Akdeniz’de etkisinin kırılmasından yana.
Fransa’nın Akdeniz’de etkisini kıracak tek gücün ülkemiz
olduğunun farkında olan Almanya, Ege sorunu konusunda ülkemizi doğrudan
karşısına alacak hamle ve açıklamalardan uzak duruyor ve cılız açıklamalar
yapmakla yetiniyor.
Ülkemizin navtex ilânından sonra tırmanan gerilim nedeniyle
Almanya’ya koşan Yunanlar, istedikleri desteği bulamadıklarında Almanya’nın
Türkiye ile olan ilişkilerine dair Yunan basınında yazılar yazılmaya başlandı.
Yazıların temelinde Türk-Alman ilişkilerinin geçmişe dayandığı, ülkemiz ve
Almanya arasında güçlü bağların bulunduğu, ayrıca Almanya’da 4 milyona yakın
vatandaşımızın yaşadığı söylenerek, Almanya’nın Yunanlara güçlü bir destek
veremeyeceği yazıldı.
Ayrıca Almanya’nın Türkiye’ye karşı caydırıcı bir politika
yürütemeyeceği vurgulanarak, Almanya’dan medet ummanın yanlış olduğu tezi
üzerinde de duruldu.
İstediği desteği bulamadığı ve psikolojik üstünlüğü ülkemize
kaptırdığı için Yunan Hükûmeti’ne ciddî eleştiriler yöneleceği ihtimâli üzerine,
özellikle iktidar yanlısı medya, bu şekilde yazılarla kamuoyu tepkisini
Almanya’ya yönelterek eleştirilerin iktidardan uzaklaşmasını sağlıyor.
Yunanlar,
Ayasofya’nın açılışını da bu bağlamda kullanmaktan çekinmiyorlar. Ayasofya’nın
açılışının Avrupa’ya ve dolayısıyla Hıristiyan dünyasına karşı bir meydan okuma
olduğunu dile getirerek Avrupa ülkelerini ülkemize karşı kışkırtmaktan geri
durmuyorlar. Ama hiçbir girişim Yunanlar lehine sonuçlanmış değil.
Yalnız
Yunanlar, AB olmadan tek başlarına kendi tezlerini hayata geçiremeyeceklerini
bildiklerinden, AB nezdinde girişimlere devam edeceklerdir. Peki, caydırıcı bir
sonuç alabilirler mi? Pek sanmıyorum ama bunu Almanya’nın tavrı belirleyecektir…