Yunanistan’ı işgal eden ABD’nin hedefi Türkiye

Fransa’dan alınan Rafale savaş uçakları Yunanistan’ın boğazını sıktı. Gelirlerinin iki katı kadar borcun içinde olan Yunanistan ekonomisi küçülürken, Almanya sıkboğaz yapıp ekonomik işgali sağladı. ABD zaten fiilen Yunanistan’ı askerî üs hâline getirdi. Bunların tek bir nedeni vardır: Irak ve Suriye’den sıkıştıramadıkları, Gezi Olayları ve 15 Temmuz’da başaramadıkları, Karabağ’da yenemedikleri aziz Türkiye’yi 1071 öncesine geri gönderme plânı... Eğer durum bu şekilde anlaşılamıyor ise, lütfen bu yazı okunmasın!

KALP, göz ile bu dünyaya yansır. Hekimler, ne tür hastalık olursa olsun, göze bakmayı müphem bırakmazlar. Bilim de aklın gözüdür. Kullanımı ya da modası geçmiş akıl olmaz. İnsanın uzuvları arasında kulak ve burun sürekli olarak büyürken, gözün hayat boyu değişmez kalması manidardır. Zekâ ve akıl ise işlendikçe parlayan birer cevherdir.

İnsan aklının, hayâllerinin ve duygularının paramparça olup intihara kadar giden yol, bir ömür aldatılmış olmasını anladığında gerçekleşir. Bir kişinin veya toplumun kandırılmaması, akıl gözü ile olaylara nüfuz etmesinden geçer.

Nüfuz derinliği en yüksek bilimleri sanat eserlerindeki mânâ, sosyoloji ve fizik olarak düşünmek çok hatalı olmaz. Zira fizik, atom altı dünyadan galaksilere kadar çok geniş bir yelpazenin burcuna bayrağı dikmiş bir bilimdir. Sanat, son ayna olarak flu görüntüyü ortadan kaldırır. Sosyoloji ise kuantum ile barışmadıkça belli çerçevede kalmaya devam edecektir. Ancak toplum ve birliktelik açısından Newton görüşüne dayalı olması nedeniyle doğru bilimsel verilere öncülük eder.

En geniş burçlara bayrağı dikmiş olan fizik biliminin atom altından galaksilere kadar söz sahibi olması, fikir ve mânâ âlemlerine dair müracaatı gerekli kılıyor. Elektronun hâlinden bir ışık tanesi olan fotona dair söz söyleyip kayıt altına alınabilen verileri hayata yansıtmak, bireysel davranışlara öncülük eder. Galaksilere kadar giden geniş yelpazede ise dinamik makro ölçek müracaat merkezidir.

Berlin’in yerle bir olmuşken günümüzde örnek şehirlerden gösterilmesinin en birinci nedeni, konusunda uzman doktoralı elemanların sözlerinin dinlenir ve bunlara müracaat edilir olmasıdır. Günümüzde de doktora (PhD) unvanına sahip olan bireylerin, açıklayabildikleri konularla ilgili her arenada fikir beyan etmelerinin önünde bir engel bulunmamaktadır.

Bağımsızlığın önünde engel görmeyen, şehitlik ve gazilik gibi kutsal değerleri sonuna kadar en zirvede taşıyan bu aziz millet, her dönem dönüştürülmeye muhtaç bir toplum olarak görülmüştür. Batılı Haçlı zihniyeti, 1720 yılından itibaren fiilen bu işe soyunmuştur. Osmanlı döneminde her 20 yılda bir Yunanlar bu aziz millete saldırmıştır. Her 20 yılda yeni gençlik yetiştirip saldırıya geçmişlerdir.

Irak ve Suriye’nin kuzeyinde terör devleti kurma çabası, Ukrayna’ya Putin’in saldırması ve Yunanistan olayında tek bir amaç vardır: Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki terör devletinin hedefi, 1720’de, Sevr’de ve 15 Temmuz’da bu milletin önüne konuldu. Ukrayna üzerinden Türkiye savaşa sokulmak istendi. Şimdilerde ABD, NATO ve AB üzerinden işgal edilen Yunanistan, karadelikten kurtulmak için Türkiye’ye diş gösteriyor.

Yunanistan üzerinden bir plân iddiasında olmayan aziz ülkemiz, Cumhuriyet dönemindeki en son darbe girişimi olan 15 Temmuz püskürtmesiyle ABD, NATO ve AB’nin hedef ülke sıralamasında ilk sırada yer almaktadır. Kendi çarkını çeviren Türkiye, Batılılar tarafından sevilmiyor ki onlar, ne olursa olsun, “darbe” olsun istiyorlar. Bu hedef ve amaçlarından hiç vazgeçmediler, vazgeçmiyorlar, vazgeçmeyecekler.

Yunanistan’ı işgal eden ABD, Fransa ve Almanya, ekonomik çıkmazdan kurtulma peşindedir. Bunun içinde Yunanistan’ı fiilen ve ekonomik açıdan işgal etmiş durumdalar.

Fransa’dan alınan Rafale savaş uçakları Yunanistan’ın boğazını sıktı. Gelirlerinin iki katı kadar borcun içinde olan Yunanistan ekonomisi küçülürken, Almanya sıkboğaz yapıp ekonomik işgali sağladı. ABD zaten fiilen Yunanistan’ı askerî üs hâline getirdi. Bunların tek bir nedeni vardır: Irak ve Suriye’den sıkıştıramadıkları, Gezi Olayları ve 15 Temmuz’da başaramadıkları, Karabağ’da yenemedikleri aziz Türkiye’yi 1071 öncesine geri gönderme plânı... Eğer durum bu şekilde anlaşılamıyor ise, lütfen bu yazı okunmasın!

Türkiye, tam olarak Yunanistan’ın idraksiz idarecileri üzerinden plânlı bir şekilde sıcak savaşa çekilmek isteniyor. İlk plânları savunma sanayiini durdurmak, ikinci plânları içeride kendilerinden olanlara ipi teslim etmek ve nihayetinde aziz Müslüman Türkleri 1071 öncesindeki topraklara göndermektir. 15 Temmuz’dan üç dört ay öncesine bakılırsa, Yunanistan’dan Türkiye’ye gelen turist sayısında bir patlama olduğu görülür. Evet, atalarının ayrıldığı toprakları bir bir ziyaret ettiler. Her deliğe girip çıktılar turist görünümlü hayâl kuranlar.

Aziz Türkiye asla kendisine savaş açmayan bir toplulukla veya devletle savaşmaz. Ancak bir olası kışkırtmaya karşı çok temkinli olmak gerekir. Zira kendi savaş uçağını üretip en az 400-500 tanesini uçurmadıkça, uzayda üs kurmadıkça, savaşa girilmemelidir. Aksi durumda teknoloji üretimi sonlanacaktır.

Afrika, Senegal, Somali, Libya, Karabağ, Afganistan, Ukrayna, Irak ve Suriye dış politikaları ABD, AB ve NATO’yu çileden çıkarmış durumdadır. Bunların kafasındaki plân, ne olursa olsun, Türkiye’yi sıcak bir savaşa çekip ekonomik, sosyolojik ve toplumsal açısından çökertmektir. Kendilerine göre yarım kalan 15 Temmuz plânlarını tamamlamak istiyorlar.

İçeriden şiddetli bir destek bulduklarını ve çok tehlikeli oldukları sürekli yazılıp çiziliyor. İşler gerçekten çok ciddî düzeye gelmiş durumda. Bir PKK’lı 9 yıl dağda kalıyor, şehre inip FETÖ yanlısı oluyor, memurluk sınavına girip bir kamuda işe giriyor… Daha ne olması gerekirdi? Şükür ki, 2017’de KHK ile ihraç ediliyor. İşin daha da vahim tarafı, birileri KHK ile ihraç edilenlerin affedilmesini söylüyor.

Gelinen noktada çözüm açısından, sosyoloji, savunma, ekonomi ve eğitim ayağı olan çetrefilli bir yol görünüyor. Toplum içinde çürükler deşifre edilerek birliktelik sağlanmalıdır. Ekonominin bunca darboğazında bazı büyük bütçeli inşaat projeleri ertelenmeli ve millet nefes almalıdır. Ekonomi milleti boğmak üzeredir. İsrafın olduğu da bir gerçektir. Savunma sanayii ve eğitim şiddetli bir şekilde desteklenmeli ve sağlam ayaklar üzerinde gidecek şekilde çalışmalara devam edilmelidir.

Akademi dünyası, bu atılımlara katkı sağlayacak noktada doktora çalışmaları ve projeler açısından desteklenmelidir. Yeni nesil proje alanları açılmalı ve bu alanlarda akademi fırsata dâhil edilmelidir. Berlin’i yeniden inşâ eden konusunda uzman akademik personelin karşılığı Türkiye’de de var. Bunlar cidden değerlendirilmelidir. Zorunlu kalınmadıkça en az 20-30 yıl savaşa girilmemelidir.