Yunanistan’a teşekkür

Yunanistan’dan gelen kurtarma ekipleri enkaz altından insanları çıkarıyor. Molozları tırnaklarıyla kazıyorlar. Kurtardıkları vatandaşlarımızla beraber ağlıyor, gözyaşlarıyla birbirlerine sarılıyorlar. Bir Yunan, elinde boya kutusu ve fırçayla duvara “Hepimiz Türk’üz” yazıyor.

“BEN seni sevdiğimi dünyalara bildirdim…”

Yunanistan devlet televizyonu, sabah yayınına bu türkü ile başladı.

Şevval Sam’ın sesinden çalınan bu eser, kalpleri yumuşattı.

Düşmanlığın ne kadar gereksiz, ne kadar yanlış, dostluğun ve yakınlığın ise ne kadar kolay ve ihtiyaç olduğunu gösterdi.

Deprem öncesinde ortak konu savaş idi.

“Kimin ne kadar silahı var, kimin uçağı fazla, kimin tankları daha güçlü?” hesapları yapılıyor, karşılıklı gözdağı veriliyordu.

İHA’lar, SİHA’lar konuşuluyordu.

Denizaltıların ve savaş gemilerinin sayıları mukayese ediliyordu.

Karasularının kaç mil olacağı tartışılmaktaydı yıllardır.

Savaş uçaklarımızın havada “it dalaşı” yapmadığı hafta yoktu neredeyse.

Teknelerimiz birbiriyle inatlaşır, tehlikeli manevralar yapar, balıkçılara bile müdahale edilirdi.

Düne kadar böyle geldi.

Şimdi sevgiden, yardımlaşmadan bahsediyoruz.

Yunanistan’dan gelen kurtarma ekipleri enkaz altından insanları çıkarıyor.

Molozları tırnaklarıyla kazıyorlar. Kurtardıkları vatandaşlarımızla beraber ağlıyor, gözyaşlarıyla birbirlerine sarılıyorlar.

Bir Yunan, elinde boya kutusu ve fırçayla duvara “Hepimiz Türk’üz” yazıyor.

*

Böyle bir sahneyi bir filmde görsek, abartılı bulurduk.

İnsan neler görüyor yaşadıkça.

Bunca yıllık düşmanlık bir anda dostluğa dönüşebiliyorsa, oturup düşünmek gerekir.

Oturmak şart değil, ayakta da düşünebiliriz.

“Bir musibet bin nasihatten evladır” sözünün hayat bulduğuna şahidiz.

İnşallah bu anlayış devam eder.

Komşuluk ilişkimiz saygıyla ilerlese yeter. Sevgi tercihe kalmış. Fakat karşılıklı saygı şart!

Dileriz ki depremin yaraları sarıldıktan sonra eskiye dönmeyiz.

Bu bahar havası devam eder, hatta yaza döner.

Savaş baltalarını gömelim.

Veya denize atalım.

Bir daha çıkarmamacasına...

Aramızda savaştan iki tarafın da zarar göreceği aşikâr.

Kimse kazanmaz. Savaşta bir taraf galip gelse bile kazanan olmaz.

Savaştırmayı hedef hâline getirenler kazanır sadece.

Bunu bilelim, oyuna gelmeyelim.

Bizim barışa ihtiyacımız var. Dünyanın barışa ihtiyacı var. Sizin de ihtiyacınız savaş olamaz.

Düşmanlıktan kim kâr etmiş, savaştan kim kazançlı çıkmış?

*

Şimdi, bugün geldiğimiz yerde, şu acılı, şu kederli günlerde, komşuya bizim koca derviş ile seslenelim:

“Gelin tanış olalım

İşi kolay kılalım

Sevelim sevilelim

Dünya kimseye kalmaz…”

(Yûnus Emre)

Yani şöyle:

"Ας γνωριστούμε

Ας το κάνουμε εύκολο

ας αγαπήσουμε να αγαπηθούμε

Ο κόσμος δεν ανήκει σε κανέναν»

Γιουνούς Εμρέ

“As gnoristoúme

As to kánoume éfkolo

as agapísoume na agapithoúme

O kósmos den aníkei se kanénan.”

(Giounoús Emré)

*

Zaten biz yüzyıllardan beri gayet iyi tanışıyoruz.

İlk aşamayı çoktan geçmişiz.

Niyet hayır, akıbet hayır.