Yüce Divan’ın amacı nedir?

Bu iğrenç hanedan ilişkileri bir yanda dursun, ilişkiyi bitirmek istediğinizde de artık çıkamazdınız o bataklıktan. Konuşacağınız her şey aleyhinize delil olarak işletilebilirdi. Evinizdeki en mahrem görüntünüz bile eşiniz tarafından bir şantaj malzemesi olabilirdi. Evet, bunların hepsi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşundan bu yana şahit olunan şeyler. Ve sadece bu devlete has değil. Peki, çözümü yok mu?

OSMANLI Devleti’nin yıkılmasının ardından Anadolu’daki Türk Devleti’nin hâkimiyeti bir hanedandan çıktı.

Türkiye’nin yönetim rejiminin cumhuriyet olmasıyla birlikte, algıda “Türk Devleti’nin egemeni bütün millettir” düşüncesi oturtulmaya çalışıldı. Fakat Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin var olmasıyla birlikte Osmanlı Devleti’nin egemen rejim yöneticisi olan hanedanın yerine sistemin Deli Dumrulları olarak hanedanlar kuruldu.

Her alanın kendisine hâkim egemenler türetildi. Bunlar “elitler” denildi.

Her devrin inşaattan sağlığa, tarımdan hayvancılığa, teknolojiden ekonomi yönetimine elitleri var oldu. O elitler, sözde kalan “Egemenlik milletindir” teorisinin hiçbir zaman pratiğe geçmemesi için ellerinden geleni yaptılar.

Her seferinde canına tak edip de elitlere dersini veren millet, Türkiye’nin son 25 yılında da bu mücadelesine devam etti. Fakat bazı şeyler milletin öyle huzurunu bozmuştu ki bu durum sonuna kadar suiistimal edilebilirdi.

Söz konusu suiistimal uygulamaya konulurken dediler ki, “Onlar Anadolu’nun evlatlarının kazanmasını istemiyorlar! Madem öyle, sizi temsil eden Anadolu evlatlarının arkasında durun ki edindikleri makam ve zenginliklerle Anadolu inkılabını sağlayabilsinler”.

Bunu FETÖ uygulamaya koyarken hiç zorlanmadı, teşvik dahi gördü. Yaptıklarıyla gurur dahi duyuldu. FETÖ gibi davranan başkaları da oldu. İlle bir cemiyet üzerinden değil, birer ikişer ferdî hareketlenmeler bile kendi akrabaları ve hemşehrileri arasında kabul gördü.

Böylece tek Osmanlı Hanedanının indirilmesiyle boşalan tahta binlerce hanedan oturtuldu yıllarca. Anadolu’dan sembol aileler de bu şekilde yerlerini aldılar.

Fakat durum öyle bir noktaya geldi ki, filanca kişi milletvekili, onun filancası bakan, onun filancası genel müdür, onun filancası daire başkanı, onun filancası şirket sahibi, onun filancası şirket ortağı, onun filancası belediye başkanı, onun filancası belediyede filanca, onun filancası filanca üniversitede hasbelkader profesör, onun filancası filan üniversitede rektör, onun filancası onun dünürü, onun filancası onun kaynatası, onun filancası onun baldızı silsilesi absürt bir biçimle şekillendi. Filancayla işiniz olduğunda onun filancasının gönlünü hoş etmek icap etti. Ve bu silsile de acayip iğrenç tatlar vermeye başladı.

Bu zeminde bir kez delik açılmış ve bir kez ucu kaçırılmıştı ya, hangi durakta olunduğu fark etmez, bu saatten sonra hiçbir pişmanlık fayda vermez olmuştu. Bir kere rant çarkından haram girmişti kursağa, bir kere rüşvet düşmüştü yan cebe. Artık ne yapılırsa yapılsın, geri dönüşü olamazdı.

Bu iğrenç hanedan ilişkileri bir yanda dursun, ilişkiyi bitirmek istediğinizde de artık çıkamazdınız o bataklıktan. Konuşacağınız her şey aleyhinize delil olarak işletilebilirdi. Evinizdeki en mahrem görüntünüz bile eşiniz tarafından bir şantaj malzemesi olabilirdi.

Evet, bunların hepsi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşundan bu yana şahit olunan şeyler. Ve sadece bu devlete has değil. Peki, çözümü yok mu?

Burada birçok defa yazdım, bir darbe ürünü olan Anayasa Mahkemesi ortadan kaldırılmalıdır. Ancak bugün Anayasa Mahkemesi’nin “Yüce Divan” olmak gibi bir sıfatı vardır. Demem o ki, Anayasa Mahkemesi reforme edilmeli ve ismi sadece “Yüce Divan” olan bir yargı kurumuna dönüştürülmelidir.

Ne yapar Yüce Divan?

Milletin egemenliğini tasdik eder ve millet adına milletin verdiklerinin hesabını sorar. Mesut Yılmaz ile Güneş Taner’den beridir Yüce Divan’ın kullanıldığını görmedik. Görmeli miydik? Şimdiye kadar hem de kaç defa!

Ancak Türkiye’de siyaset kurumunun zemininde bulunanların bazı endişeleri var. Bu endişeleri anlıyorum. Fakat millet, kendisinden yardım isteyerek zalimlerin tekerine çomak sokma gayretinde olanları, eskisinden daha büyük fedakârlıklarla desteklemeyi bilmiştir her zaman.

Duyurulur!