Yozlaşan iletişim

Vatandaşların bireysel sıkıntılarını alıp mevcût sisteme ve hukuka tahvil edip kamuoyu desteğiyle baskı yaparak ve hükûmetle uzlaşarak güzel gelişmeler yaşansaydı, kendimizi daha iyi hissetmez miydik? Uluslararası zeminlerdeki sorunlarla alâkalı olarak öneri ve eleştirilerini kapalı kapılar ardında konuşup bütün millete birlik içinde dış güçlere karşı mücadele ettiklerini gösterseler, uluslararası sorunlardan daha mı az kazançlı çıkardık?

FUTBOL maçı izlemek için oturdunuz. Futbolcular topu bırakıp birbirlerine vurmaya başlasalar, seyirciler tezahürat ve alkış yerine sahaya yaralayıcı, zararlı maddeler fırlatmaya başlasalar, hakemler birbirlerine girse ve sunucu maçı anlatamayınca küfürlü ifadelerle sahadakilere, seyircilere hakaretler etse, acaba 90 dakika sonunda biz “Harika bir maçtı” der miyiz?

“En güzel şarkıyı kim söyleyecek?” yarışmasında şarkıcıların biri şarkı söylemeyi bırakıp diğer şarkıcıların kirli çamaşırlarını anlatsa, biri de jüriye kendinin ne kadar iyi insan olduğunu uzun uzun anlatsa, başka biri geçmişte yaşamış filan şarkıcının torunu olduğunu ve o yüzden de kendisinin birinci olması gerektiğini söylese, şarkıcının biri de davulu “dümbelek” ve neyi “boru” diye ballandıra ballandıra anlatsa, bunların hangisini “Güzel şarkı söyledi” diyerek birinci seçersiniz?

Şu güzel ülkemizin, şu aziz milletimizin muhalefet partileri, iktidar yarışında yozlaşan iletişimi niçin tercih ederler, anlamaya çalışıyorum.

Muhalefetin iletişim dilini doğru anlamak için kelime arayışı içindeydim. “Yoz, yozlaşmak” kelimeleri için Kubbealtı Lügati’ne baktım. Tam da derdimi anlatan kelime buymuş. İşte buyurun bakın:

“Yoz: İşlenmemiş. Katmersiz, sâde, yalın kat. Kaba, bayağı. Dejenere, maddî ve mânevî değerlerini yitirmiş, soysuzlaşmış. Kısır (halk ağzında). Yavan.

Oldu olacak, bir de atasözü aktaralım: “Yağına kıyamayan, çöreğini yoz yer.”

Bu atasözünü mevcût siyâsetin yoz iletişimine uyarlarsak herhâlde şöyle olur: “Üretemeyen muhalefet, iletişimini yoz yapar.”

***

Bizler de gelişmiş ülkelerin vatandaşları gibi üretken, sanatlı siyâsî bir rekabetin tanıkları olabilseydik ne hoş olurdu. İktidarın projesine muhalefetin alternatif projeyle cevap verdiği, iktidarın da alternatif projenin bir kısmıyla kendi projesini zenginleştirdiği manzaralar görmek güzel olmaz mıydı?

Vatandaşların bireysel sıkıntılarını alıp mevcût sisteme ve hukuka tahvil edip kamuoyu desteğiyle baskı yaparak ve hükûmetle uzlaşarak güzel gelişmeler yaşansaydı, kendimizi daha iyi hissetmez miydik? Uluslararası zeminlerdeki sorunlarla alâkalı olarak öneri ve eleştirilerini kapalı kapılar ardında konuşup bütün millete birlik içinde dış güçlere karşı mücadele ettiklerini gösterseler, uluslararası sorunlardan daha mı az kazançlı çıkardık?

Merkezî iktidara gelince… Neler yapacağını her parti iktidar olduğu belediyede, kozmetikçilerin bile düşünebildiği numune dağıtma yöntemi gibi örnek icraat yapsalar, vatandaşların tercileri çok daha sağlıklı olurdu.

Bu tablonun daha kötüsü ne olur, biliyor musunuz? Üretmeyen, yoz bir siyâset, yoz bir iletişim yöntemi uygulayan partilerin iktidara getirilmesi olur. İşte İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerinde yoz iletişimi, yoz siyâseti gördük! Şimdi de daha kötüsü olan, iktidara gelmelerinin sonuçlarını yaşıyoruz. Şunun şurasında kaldı üç sene, bunun da son bir senesinde seçim sebebiyle bir şey yapılmaz. Böyle bir durumda tabiî ki “yozlaşmış” Mevlevî merâsimleriyle gündeme gelecekler. Tabiî ki “özgürlük”, “demokrasi”, “insan hakları”, “dürüstlük”, “kul hakkı”, “hukuk” gibi kavramları yozlaştırıp var olmaya çalışacaklar. Anlaşılıyor ki, yoz işlerin, yoz felsefelerin, yoz ideolojilerin, yoz üretimlerin iletişimi de yoz olur, siyâseti de. Hem de “yoz” kelimesinin tam anlamıyla!

Bu görüntü aslında bu hâliyle bizlere bir şey öneriyor. Sağda solda yeni partiler kuruldu, kurulacak gibi de görünüyor. Muhalefeti destekleyip “AK Parti’ye hiçbir zaman oy vermem” diyorsa, önerim, şimdiye kadar desteklediği partinin yeni kurulan ve denenmemiş olanını denemesi yönünde. Böyle bir seçmen davranışından etkilenecek eskimiş partiler kendilerini ya ıslah edip memlekete, millete hizmet eder hâle gelecekler veya kaybolup gidecekler! Kurulan yeni partiler de eski versiyonlarından ibret alıp güzel bir iktidar alternatifi olacaklar.

Tüm yoz şeylerde olduğu gibi yozlaşmış siyâset iletişimi de bir kez daha tarihin çöplüğüne def edilecek. Biz de derin bir nefes alıp meyveli siyâset, renkli hizmet ve ahenkli bir hayata “Merhaba” diyeceğiz.