BAHSE mevzu olan “yormak” kelimesi, “bir fiilin, durumun, nesnenin
sebepleri veya mânâsı hakkında açıklık getirmek” anlamında kullanılmaktadır. Bizse
şimdi fiilleri, durumları veya nesneleri değil, sadece “yormak” kelimesini
yoracağız. Kelimemiz epey yorulacak ama yazan da, okuyan da inşallah fazla
yorulmaz, bilakis dinlenir.
Acaba yorulmamız veya dinlenmemiz neye bağlı ola ki?
Mutluluğumuz veya mutsuzluğumuzun, tatmin olmamızın, memnuniyetimizin yahut
olumsuz duygularımızın “yormak” ile bir ilgisi var mıdır? Bence var! Belki sizi
bu yazıda ikna ederim; bakarsınız, aynı fikirde oluruz…
İsterseniz şunu yormaktan başlayalım: Ben bu yazıyı niçin
yazıyorum? Siz bunu neye yoruyorsunuz? İhtimâllerden biri şöyle: Kötü
niyetliyimdir, sizi kandırmaya, sizden şahsî menfaat elde etmeye
çalışıyorumdur… Bir ihtimâl de şu: Sizin iyi, mutlu ve memnun olmanızı istiyorumdur
ve belki işinize yarar diye fikrimi size sunuyorumdur. Bu her iki ekstrem
ihtimâlin dışında ihtimâller de olabilir. Bu yazıda gündemime iyi ve kötü
ihtimâlleri alayım.
İyi ihtimâli düşünürsek şöyle söyleyebilirsiniz hakkımda:
“Adam kalkmış, iyi bir şey yapmak istemiş. Belki inancı, belki değerleri, belki
de kendini tatmin etmek için böyle bir şekilde iyi şeylerin, mutlu insanların
çoğalmasını istiyor. Kendisini böyle bir dünyada daha güvende hissediyor
olabilir…”
Kötü şekilde düşünürsek de yine hakkımda şunu
söyleyebiliriz: “Bu devirde kim kime karşılıksız bir şey yapar? Bir menfaati
olmasa bir şey yapar mı adam? Kesin bir menfaati vardır! En azından ünlü olmak
istiyordur…”
Bu iki düşünceden hangisine sahip olduğunuzu bilemiyorum;
eğer iyi düşünceye sahipseniz, muhtemelen yazıyı okumaya devam edersiniz.
Değilseniz, sanırım bu satırları okumuyorsunuzdur bile. Okumak isteyenler için
fikrimi inşâya devam etmek istiyorum. Çünkü ben de bu durumu yorduğumda şöyle
bir sonuca varıyorum: Bu dergiyi eline alan insan niçin okumasın? Hiçbir ilâve
maliyeti yok. Olsa olsa, kısa bir zaman ve hafif bir göz yorgunluğu olur. Bu
çaba karşılığında belki de hayatı başka bir pencereden seyretme imkânı elde
eder. Böyle düşünmemiş olsam, bu yazıyı yazmama gerek bile kalmaz. İlerleyebilmek
için iyiye yormam lâzım. Bizim sizinle ilişkimizden çıkıp biraz da evrensel
bağlamda yorma mevzuuna bakalım…
Bahar geldi. Ağaç yapraklarına, çimlere dokunuyorum. İçimdeki
his, o bitkilerin benden haberdar olduğunu söylüyor. Sanki bana bir şeyler
söylemeye çalışıyorlar. Tabiî ben bitkice lîsanını bilmediğim için, onların ne
söylediklerini henüz anlayamıyorum.
Şimdi bu durumu yorarsak nasıl bir sonuç çıkar? Önce kötüye
yoralım: “Galiba çok safım, belki masallardan filan etkilendim; bilinçaltı
sebeplerle böyle hissetmiş olabilirim. Ot, insanla konuşur mu Allah aşkına?”
Bir de iyiye yoralım: “Her ikimizin de Yaratıcısı aynı…
Birbirimizden habersiz, ilgisiz ve ilişkisiz şekilde niye yaratılmış olalım
ki?”
Silahlı kuvvetler örneğinden gidersek, denizci ile karacı,
savaşta birbiriyle mi savaşır, yoksa aynı silahlı kuvvetlerden olmayan düşman
askeriyle mi? Gelenekleri, jargonları, yöntemleri farklı da olsa, başkomutanları
birdir ve hepsi işbölümü içerisinde aynı hedefe doğru koşarlar. Ben de böyle
yoruyorum ve “Lîsan-ı hâlleriyle bu bitkiler bana bir şeyler söylemeye
çalışıyorlar” diye düşünüyorum. Mantıklı veya mantıksız olduğunu bir tarafa
bırakırsak, böyle iyiye yormamın kime, ne zararı var?
Neye yormak?
İnsanlarla ilgili bir durum olarak ilişki ve iletişimleri
yorma meselesine gelirsek…
Eskiden çok çocuğa sahip olmak istemeyi, “Yaşlanınca
kendilerine baksın diye çocuk sahibi oluyorlar” şeklinde yorarlardı. Bence bu,
kötüye yormaktır. Hâlbuki bir kadın veya erkeğin içlerindeki potansiyeli açığa
çıkarma isteğini, bir insanın meydana gelişine vesîle olma arzusu diye
yoruyorum ben. Yaşlanınca ne olursa olsun… Bunu bir yatırım projesi olarak
tartışırsak diyebilirim ki, “Kendine baktırmak için çocuk sahibi olma yatırımı,
dünyanın en saçma yatırımıdır!”. 35 yaşında anne olan biri, çocuğunun bakmasına
herhâlde 75-80 yaşında filan ihtiyaç duyar. Bu kişinin ömrü ne kadardır?
Diyelim ki, 90 yıl olsun… Hesaplarsanız “15 yıl baksın” diye, 40 yıl yatırım
yapmak hiç mantıklı değil! Üstelik garantisi de yok…
Birinin sizinle bir talebini veya birlikte bir çalışma,
etkinlik, proje yapmasını yorma meselesi de ilginç bir konudur. Bir kişi sizden
veya benden niçin bir istekte veya talepte bulunur ki? Niçin bizimle birlikte
birşey yapmak ister? Ya kendi menfaati sebebiyle böyle bir şey istiyordur, ya
benim menfaatim için veya her ikimizin menfaati için... “Kendi menfaati için
bunu yapıyordur” şeklindeki bir düşünce, bence kötüye yormaktır.
Meselâ birinin benden su istemesi… Kendi menfaatinedir
ama kötü bir şey midir? Su isteyenin niyeti ne olursa olsun, benim ona su
vermem kötü bir şey midir? Bence her ikisi de kötü değildir. Kötüye yormak için
biraz zorlayalım: Su isteyenin niyeti, “Şu Lokman’ı kullanayım, enayi gibi su
getirteyim” şeklinde olsa -ki böyle bir niyet kolay kolay olabilecek birşey değildir-,
benim bu hizmeti yapmaktan ne zararım olabilir ki? Nihâyetinde benden su
isteyene su vermişim. Benim hizmetimi karşımdakinin niyeti küçültmez veya
zedelemez. O niyet, en fazla sahibini küçültür ve zedeler. Böylesi niyetler
yüzünden de bir hizmetten geri kalmamak lâzım.
Bir de tersini düşünelim: Küçük ihtimâlli kötü niyetleri
düşünerek hareket edersek, ilişkilerimiz, iletişimlerimiz, duygularımız, zihin
dünyamız, iç dünyamız velhâsılı hayatımız nasıl olur acaba?
Düşünsenize, bırakın bizimle çay içmek, çalışmak, tatile
gitmek, komşu olmak, proje yapmak veya ortak olmak isteyeni, selâm verenden bile
şüphelensek, kötü niyetli olduğunu varsaysak... Böyle bir hayat benim açımdan
çekilmez bir hâl alır. Zaman zaman bu şekilde yaklaşımları olan kişilerle
tanışıyorum. Kendilerini hiç de iyi hissetmedikleri kanaati oluşuyor bende.
Kendilerinin güvensiz bir ortamda yaşadıklarını hissediyorlar sanki...
Bir şeyi iyiye yormak ile kötüye yormak arasında o kadar
ince bir çizgi var ki, hangisini yapmak istersek isteyelim, elimizde yeteri
kadar bahane bulabiliyoruz. O zaman her şeyi kötüye yorarak gönlümü, aklımı,
hissiyatımı, hepsinden önemlisi ruhumu niye yorayım, yıpratayım, mahvedeyim ki?
Ben o kadar akılsız mıyım? Bir de kötüye yormaya “gerçekçilik” demiyorlar mı?
Duydukça çıldırasım geliyor! Kötüye yormak kadar iyiye yormak da gerçektir.
Gerçek olmasa, zaten olmazdı. Bana göre aralarındaki tek fark, değerlerinize
göre seçebilmeniz; akıl veya nasip…