SİYASAL hareketler iki
davranışı kollar: Seçmen davranışı ve birey davranışı...
Seçmen
davranışı reel politikanın konusudur. Birey davranışı ise sosyolojik zemini de
kapsadığında daha çok toplum mühendisliği/ideolojik hareketlerin muhatabıdır.
AK
Parti’nin iki davranış türünü de kapsayan bir iddia ile yola çıktığı, ancak
zamanla seçmen davranışına kilitlendiğini gözlemliyoruz.
AK
Parti’nin iktidar başarısının sırrı olarak seçmen davranışlarını okuma ve
yönlendirmede oldukça mahir olduğunu tespit ediyoruz. Ancak “millî/medeniyet
hareket/i” iddiasıyla geldiği finaldeki ilişkinin sosyolojik düzeyde kopuşlar
zincirinde olduğu da çok açık.
AK
Parti, gözlemlenen o ki, bu durumu sorun olarak görmüyor. Aksine, seçmen
davranışı noktasında tecrübesine güven duyarak yeni sosyolojiden de söz açmak
istemiyor.
Bu
fotoğrafı, “tekrar eden politika” olarak etiketleyemeyiz. Ancak
“alternatifsizlik sendromu” olarak da göremeyiz.
Bu,
“kopuş dönemi” işaretleridir!
Anadolu’yu
gezdiğimde çok net gördüm ki, hem seçmen davranışı, hem de birey davranışı AK Parti’den
bağımsız kendini anlamlandırıyor. Erdoğan ile vatandaş arasındaki zincirin
Erdoğan istismarcılarıyla dolup taştığını betimliyor. Yorgun iktidar yerine “yoran
muktedirler” şikâyetçi!
Erdoğan’ı
alternatifsiz görmüyor; iktidarı da alternatifsizlik içinde konuşlandırıyor.
Yani bir krize işaret ediyor: “Güven krizi”...
AK
Parti’yi iktidara getiren krizin merkezindeki “ekonomi” kavramı yerine
şimdilerde merkeze “güven” kavramını konuşlandırıyor.
Yerel
aktörlerde özgün duruş ve kapasite görmüyor, o nedenle yereli içselleştirmekte
zorlanıyor. Varsa yoksa Erdoğan etiketiyle kendi gerçekliğine “uzatmalarda şans
aramak” tekniğiyle seçmen davranışı olarak top çeviriyor. Bireysel davranış
olarak ise AK Parti’nin medeniyet/sivil iddialarını “iktidarda dönüşmüş anlamsızlık”
olarak yaftalıyor...
AK
Parti’nin Genel Kongresi, teşkilât içinde ve kamuoyu nezdinde heyecan/arayış
oluşturmuyor. Çünkü heyecan sosyolojiye eşlik eden dinamizm ile mümkün. Liderin
toplumun kalbindeki yerini devlet aklındaki rolüne kıyasla daha etkin
tutmasıyla ilgili bir durum.
Ancak
yok!
20
yıla yakın iktidarda olmanın er ya da geç finali olur. Konu ve sorun bu değil.
Asıl soru şudur: AK Parti tarihteki yerini aldığında, geleceğe bıraktığı ne
olacak?
Erdoğan’ın
başarı öyküsü bir toplumun değişim öyküsüyle bütünleşmemiş ise, o zaman “yoran
muktedir” tablosu tamamlanmış demektir.
Anadolu’nun mesajı net: “Yoruldum!”