
İKİ yılı geçmiş belediye başkanlığı; 27 ay dolmak üzere…
Geriye iki yıldan daha az bir süre kalmış; seçimler zamanında yapılırsa, en çok
20 ay var. Yani İmamoğlu, görev süresinin neredeyse yüzde 60’ını doldurmuş.
Hâlâ, “En iyi üç icraatını sayar mısınız?” sorusuna cevap veremiyor kendi
seçmeni bile. Zaten kendi de farkında hiçbir şey
yapmadığının.
27 ayda, akılda kalacak hiçbir iyi icraat yapamamak
hem CHP, hem de İmamoğlu için büyük bir kayıp!
Herkes bilir ki, Türkiye’de iktidar yerelden gelir ve
İstanbul’u eline alan parti, Türkiye’yi yönetmeye en yakın partidir. Bunun için
de İstanbul’da tüm gücünü, yeteneğini ortaya koyması gerekir belediye başkanının.
İktidarda da olsa, muhalefette de olsa… Zira başarı, başarıyı getirir. Hele ki
bir muhalefet partisi, Türkiye’deki en büyük şehirler ile birlikte İstanbul’u
da yönetme şansı bulmuşsa, büyük bir nimete kavuşmuş demektir.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı neyin peşinde?
Seçildiği günden beri bir kesim tarafından
cumhurbaşkanlığına yakıştırıldı İmamoğlu. Partisinin genel başkanı tarafından
veto edilmiş olsa da ittifakın ikinci büyük partisinin genel başkanının buna
ikna olmadığı, meşhur “Fatih benzetmesi” ile su yüzüne çıkmıştı. Anketler de
şişirmeye devam edince, İmamoğlu buna kayıtsız olmadığını göstermiş olmak
isteyecek ki bir yurt gezisine çıkmak gelmiş aklına. Sözde sıradan bir geziymiş
bu.
“Ne olacak canım, gittiği her yerde, herkesin
İstanbul’da bir yakını var” diyenler de var. Ancak her gittiği yerde büyük bir
teveccüh tiyatrosuyla karşılanan icraatsız başkan, kendisini alkışlayan ağaç
yapraklarının hayâline dalmış görünüyor. Cumhurbaşkanlığı adaylığı için hem
Millet İttifakı’na mesaj, hem de Kılıçdaroğlu’na gözdağı verme çabası olarak
algılanabilecek bu gezi, iştahını daha da kabartır mı göreceğiz.
Siyaset, tecrübe isteyen bir mecra. Lider olmak için
ise daha fazlasına ihtiyaç var. Türkiye gibi bir ülkeyi
yönetmeye gelince, çok büyük bir tecrübe, elde edilmiş başarılar ve büyük bir
liderlik vasfı şart. Şimdi diyorlar ki, “Erdoğan da belediye başkanı iken
yurt gezisi yapıyordu”. İyi ama ne güncel şartlar, ne sonuçları, ne de kariyer
geçmişleri açısından bu kıyası yapmak mümkün.
Erdoğan yurt gezileri yaparken, İstanbul, tarihinin en
büyük yatırımları ile yaşanabilir bir şehir unvanına kavuşmuştu. Bunu başaran
bir başkan olarak dolaştı Türkiye’yi. İmamoğlu taş üstüne taş mı koydu ki?
Erdoğan, Erbakan’ın siyâsî yasağından sonra kendine
yeni bir yol aradı ve yurt gezileri o yolu açtı kendisine. İmamoğlu’nun aradığı
yol yeni bir parti mi, CHP Genel Başkanlığı mı?
Recep Tayyip Erdoğan, öğrencilik yıllarından başlayan
siyâsî mücadele ve tırnakları ile kazıya kazıya 20 yılı aşkın sürede geldi İBB
Başkanlığı’na. Oradan parti kurmaya giden yol 8 yıl, Cumhurbaşkanlığı’na giden
yol ise 20 yıl sürdü. Bugün ülkemize, yaklaşık yarım asırlık siyâsî tecrübeye
sahip bir cumhurbaşkanı olarak hizmet ediyor. İlk 20 yıllık siyâsî kariyerinde
Millî Türk Talebe Birliği üyeliği, MSP’de İlçe Gençlik Kolları, İl Gençlik
Kolları Başkanlıkları, RP’de İlçe Başkanlığı, MKYK üyeliği, İl Başkanlığı,
milletvekili adaylığı ve Belediye Başkanlığı var Erdoğan’ın.
İmamoğlu ise 20’li yaşların başında kısa bir süre
Anavatan Partisi’ndeki gençlik kolları üyeliğini saymazsak 38 yaşında tanışıyor
siyasetle. 2008’de üye olduğu CHP, -nasıl bir ışık gördüyse artık- henüz bir
yılını bile doldurmadan ilçe başkanlığına atadı kendisini. 5 yıllık ve teşkilâtlanma
konusunda başarılı sayılabilecek ilçe başkanlığı, İmamoğlu’nu 2014’te İlçe
Belediye Başkanlığına taşıdı. Haksız rant konusundaki çokça şaibesine rağmen 2019’da,
tarihte eşi görülmemiş bir ittifakla muhalefetin adayı olarak İBB Başkanı oldu.
Siyâsî kariyeri, seçildiğinde 11 yılı doldurmamıştı henüz. Bugün itibariyle de
ancak 13 yıl oldu.
Dedik ya, Türkiye gibi bir ülkeyi yönetmek, çok büyük
bir tecrübe, elde edilmiş başarılar ve büyük bir liderlik vasfı ister.
Liderlik, İmamoğlu için belki de en iddialı olacağı konu gibi görülebilir. Zira
yerel seçimlerdeki PR çalışmaları onu çok fazla şişirmişti. Muhalefeti tek isim
üzerinde birleştirmek önemliydi. Ancak bu başarı bir icraat iddiasıyla değil de
iktidara kaybettirmek iddiasıyla kazanıldığı için, pek de kalıcı olması
beklenemez.
İmamoğlu’nun siyâsî tecrübesi ise kesinlikle ülke
yönetmeye yetecek seviyede değil. Aksini iddia edecek bir tek CHP’linin bile
çıkabileceğini zannetmiyorum. Bence en önemli kriter olan “elde edilmiş başarı”
ise maalesef hiç yok. “Maalesef” diyorum, çünkü başarısızlıktan nasibini alan
16 milyon İstanbullu ve toplamda kaybedilecek en az dört yıl var ortada. Ve bu
başarısızlığın farkında olan bir başkan, sanki gerçekten “her şey çok güzel”
olmuş edâsıyla, muhalefetin birleştiricisi rolüyle dolaşıyor il il.
İlk paragrafta yazmıştım, “Zaten kendi de farkında
hiçbir şey yapmadığının” diye, “Bunu da nereden çıkardın?” diyenlere,
Diyarbakır’daki konuşmasının iki cümlesini aktarıp gideyim bari:
“Benim zaten,
görevini iyi yapan bir belediye başkanı olmam takdirde (‘henüz olamadım’
diyor)…”
“(...) İnsan
ayrımı yapmaksızın, yaşam biçimi ayrımı yapmaksızın, etnik köken ayrımı
yapmaksızın, inanç ayrımı yapmaksızın, eşit seviyede bir yönetim anlayışını
ortaya koyduğumda, zaten bu en üst seviyede ittifak ruhuna en güzel hizmeti
yapmış olacağım (‘henüz yapmadım’ diyor). Şu an odaklandığım tek mevzu bu (‘bundan sonra bunu başarmaya
çalışacağım’ diyor)…”