TRT, Türkiye’nin bütün dünyada Türk kültür ve sanatının yanı sıra belgeselcilik meziyetlerinin de millî bir çizgide yansıtılacağı özel bir dijital platform kurdu, malûmunuz.
İsmi “Tabii” olan bu platform şu an ücretsiz.
Çok ciddî emeklerin harcandığı belli olan yapımlar söz konusu Tabii’de.
TRT tarafından desteklenen filmlerin yanı sıra yine TRT’de yayınlanarak içimizi ısıtmış nice güzel dizi ve belgesel film de burada. Hatta en eski, nam-ı diğer şekliyle “nostaljik” TRT dizileri dahi bu platformda.
Ayrıca Tabii yapımı dizi filmlerinse her biri çok dikkat çekici.
Komedi dizileri özgün, bel altı olmayan ve küfürsüz-hakaretsiz mizahın varlığını ispatlayan cinsten.
Manevî ve irfanî kimliğimize yönelik yapımlarda zahmetten kaçılmamış. Dilerim güzel sonuçlar elde edilir.
“Şebeke” ve “Metamorfoz” gibi yapımlar, Türkiye’nin teröre ve tüm paralel devlet yapılanmalarına karşı verdiği mücadeleyi inşallah özel biçimde anlatacak özellikte.
Bir de gelecek gösterim için merak uyandıran dizi ve belgesel filmler mevcut. Haklarında hayırlısı…
İçlerinden biri ise benim ayrıca hayranlığımı kazandı. Doğrusu hazırlık sürecini takip ediyordum ama böyle bir özenle izleyicinin karşısına çıkacağını düşünmemiştim.
O yapım, daha önce Bosna-Hersek’in Bilge Lideri Aliya İzzetbegoviç’i anlatan “Aliya” adlı diziyi de yapan Sancak Medya’nın çektiği “Dayton”.
Dayton, ABD Ohio’da bir kent. Bosna-Hersek için mühim.
1992 ile 1995 yılları arasında Bosna-Hersek’te Çetnik Sırplar ve Hırvat Ustaşaların Boşnaklara uyguladıkları soykırım, Birleşmiş Milletler’in gözetiminde ABD’deki müzakerelerle çözüme ulaştırılmaya çalışılmıştı. İşte bu müzakereleri içeren görüşmeler bu kentte yapılmış, sözde savaşı bitiren anlaşma da “Dayton Antlaşması” ismiyle anılır olmuştu.
Dayton Antlaşması, Bosna-Hersek için bir varlık mutabakatı. Böyle dediğime bakmayın, utanmaz ve arlanmaz Batı’nın aklı sıra Müslümanları kandırdığı bir metne sahip. Ölümü gösterip sıtmaya razı etmekten başka bir amacı yok.
Tabii’nin “Dayton” adlı dizisi, ara ara Dayton’da yapılan görüşmelere, ara ara Bosna’daki soykırımın nasıl işletildiğine dair sahnelerle sürekli birbirini destekler şekilde bir insanlık dramını çok kaliteli bir sinematografi ile anlatıyor.
Soykırımı aktaran sahneler acı. O günleri hatırlatıyor. Kocaman bir yumru oturuyor her birinde kursağımıza.
Dayton görüşmelerindeki sahnelerse çok çok ileri. Muazzam bir dinamizm var tartışma sahnelerinde özellikle. Bu ivmeyi yakalayan yönetmen ve senaristleri ayrıca tebrik etmek gerekiyor. Görüntü yönetmenini de hakeza. Adeta o tartışmalar sırasında siz de masada yer alanlardan biri gibi hissediyorsunuz kendinizi.
Dayton’un yapım olarak bir özelliği de, sadece Bosna Savaşı’na ve soykırıma endeksli olmaması. Yapımcı, yönetmen ve senaristler, adeta Ukrayna-Rusya Savaşı’nı da okutuyor bize, Kosova, Arnavutluk ve Kuzey Makedonya’daki gerginlikleri de.
ABD’nin ikiyüzlü değil, yüzsüz kapitalist-hegemonik politikalarını ve “BM” denen organizasyonun başlı başına bir insanlık trajedisi olduğunu Dayton ile izlemek, entelektüel bir çerçeve de oluşturuyor önünüzde.
Dilerim bu yapım, bugünün Bosna’sını ve hatta tüm Balkanlarını anlatmak üzere yeni bir versiyonla da karşımıza çıkmaya devam eder.
Tabii’nin diğer yapımlarını da tıpkı Dayton gibi ısrarla tavsiye ediyorum. Bahtları açık olsun.
Dayton’dan başlayarak tüm yapımları tebrik ediyorum. Dilerim Tabii, bütün dünyada ülkemizi, ülkümüzü ve kıymetlerimizi hakkıyla yansıtarak kendisini izlettirir ve yapımlarımız tüm dünyayı kendilerine hayran bırakır.
Başarı dilekleri, selâm ve dua ile…