Yoga ve Yılbaşı’na farklı bir bakış

Mete Han, Çin’i istilâ edebilecek güce sahipken, bunun yerine vergiye bağlamıştır. Bunun sebebi, Çin içerisine girecek Türk nüfusunun kalabalık Çin ülkesinde kaybolup asimile olacağı düşüncesidir. Çünkü bir ülkeye benzemek, onlarla kaynaşmak, fetih şuurunu bitirir, asimile bir toplum oluşturur.

İNSANLAR doğar, büyür, yaşlanır, ölürler. İnsanlar gibi ülkeler ve milletler de doğar, gelişir; kimi asırlarca yaşar ve kıtalara hükmeder, kimi hiç yaşamamış gibi yok olup gider. Kimi ülkeler tarihe adını yazdırır, büyük mücadelelerle varlıklarını idame ettirirler. Kimi haleflerine ne adını, ne kültürünü bırakmaksızın yok olup gider. Lâkin ülkeler ve kültürler arasında alışverişler olduğu gibi, daha çok çatışımalar yaşanmıştır. Bazen birinin varlığı diğerine tehdit olmuştur.

Tarihin sayfaları ülkeler/milletler arasındaki mücadeleyi anlatan fotoğraflarla doludur. Bu çatışmalar içinde bakkii olmak için vatan sahibi olmak gerekir. Kültür, tarih ve inanç, eşittir toplum ve insan. Bu saydığımız sacayakları, bir toprağı “vatan” yapan unsurlardır. Kâinatta bazı şeyler vardır, bir tanedir, yektir; ikilik, çokluk kabul etmezler. Onlarla ilgili ikilik olunca kaos/karmaşa olur. Nev-i tabiatına muhalif olur. Meselâ her insanın öz anne babası bir tane olur. Meselâ yaratan bir tanedir. İki olsa kaos olur. Meselâ gecenin arkasından gündüz olur, aksi olağandışılıktır. Bunlar gibi ikilik kaldırmayan bir mefhum da insanın ait olduğu kültürü, harsı, vatanı, toprağıdır. Ve her insan,  doğup büyüdüğü, ait olduğu etnisiteye, kültüre (hars) bağlıdır.

Syenkretizm (bir toplumun birden çok dini kabul etmesi), imparatorluklar için muhtemel olsa da,  şahısların kendi bünyesinde böyle bir şeyi kabul etmesi kabil değildir. Bu tıpkı kanserli hücre oluşturmaya benzer. Meselâ “Hem Müslümanım, hem Yahudiyim” diyemez bir insan. Bu inançlar içinde son dine mensup olan ülkem insanı, Talas Savaşı’nda topluca, ama onun öncesinde de İslâm’ı benimsemiş dedelerin torunlarıdır. Gelin görün ki, biz bu toprakları fethettiğimizde, bize sığınan gayr-i Müslimlere dokunmamıştık; onlardan tevarüs eden garip inanç ve ideolojiler olduğu da su götürmez bir gerçektir. Meselâ İslâm’a göre yaşayana “gerici” diyenlerin kendilerinde oluşan inanç boşluğunu sapkın inançlarla doldurduklarını esefle gözlemliyoruz.

İslâm’ın mazisini bilmeden insanlık tarihini baz, alınca daha “dün” mesabesinde olan İslâm’a “Geçmişte kaldı” diyenlerin İslâm’dan asırlar öncesinin dinlerini taklit etmeleri oldukça ironik, komik ve zillete düçar hâlde bir görüntüdür. Hıristiyan dini ritüeli olan Christmas’ı yani “Yılbaşı”nı kompleksli bir tutumla cahilce çam süsleyip sözde İsa’nın (Christ) doğumunu kutlayan, sonra da kendini Müslüman zanneden, hangi dine mensup olduğu belli olmayan zavallıların rağmına, bir de “25 Aralık başka, Yılbaşı başka” diye kandırılanlar var. Yani Müslüman ama başka dinin kutsalını kutlarken kendini böyle teselli eden eçheller…

Christmas, 25 Aralık’ta başlayıp Ocak ayı başında biten Milât Yortusunun takvim değişiklikleri ve bazı Hıristiyan mezheplerinin farklı anlayışları yüzünden bitiş tarihi farklılık arz eden bir Hıristiyan bayramıdır. Ermeni Kilisesi gibi bazı Doğu Ortodoks kiliseleri, Jülyen takviminde 25 Aralık’a denk gelen 6 Ocak’ı Noel olarak kutlarlar. Ortodoks kiliseleri Noel’i Jülyen takvimine göre kutlarlar.

Christmas kutlayıp “Müslümanım” diyenler olduğu gibi, bir de Hıristiyanlıktan daha önceki Milât evvelinin dinî ritüellerini yapanlar var. Şamanizm tapınmalarını güncel tutanlar, daha da vahimi yoga yapanlar meselâ… Zavallılar bir de bunu üst kültür gibi lânse etmezler mi, cehaletleri katmerlendikçe katmerlenir. Tâ Milât öncesine dayanan Budizm’in yogasını rahatlama zannederek tapınırlar. Namaza “Hangi çağdayız?” diyenler, Şaman gibi, lotus çiçeği şeklinde oturarak, Geyikli Baba Parkı’nda Tanrı ile konuşma ritüelini yaptığının farkına bile varmadan yoga reklâmı yapmazlar mı? Zillet üstü zillet! Acınacak bir durum arz ederler.  

Müslüman, Allah’tan başka hiçbir canlıdan medet ummaz. Şimdi de nar kırma tapınması çıkardılar. Pagan şaman bile bu kadar sapkın değildi. Narın aklı olsa nar olmazdı. Bunlar gelenek değil; bunlar, sapık inançlara ait ritüellerdir. İnsan basiret sahibi olmalı. Yeri göğü yaratan mutlak kuvvet sahibi Allah’tan istemek varken nardan medet ummak… Pagan ritüelinden medet uman pozitivistler, “Görünene inanırım” düşüncesinden yola çıkarak helvadan putlarını yiyen putperestlere dönüştüler. Akılcı-pozitivist bir din anlayışı da en az taassup kadar İslâm’ın ruhuna aykırıdır. Zira gücü sınırsız olan Allah’ın kapısını çalınca kâinattaki adiyatı tersine çevirecek güce sahip olan Allah’ın ulûhiyetini kabullenip “Kün” dediğinde her şeyin olabileceğine inanmaktır İslâm’da tarif edilen dua. Başka akılsız ya da akıllı, görünen ya da görünmeyen, Allah’tan başka hiçbir varlığa el açılmaz, tapınılmaz.

Budizm’in yogası, Hıristiyanlığın Yılbaşı, Şamanizmin Mihrican’ı, Nevruz’u… İslâm’ın tek belirtisi yok, sonra da “Ben Müslümanım, annem örtülü” der, gezer eçhel. 

Duygularımızı televizyonlar, diziler, ruhumuzu kişisel gelişimciler, meditasyoncular, aklımızı malûmatı ezberlemiş ilimden yoksun öğretmenler, dinimizi resmî teamüllerin dışına çıkamayan Diyanet, hukuk kaidelerimizi adaleti bilmeyen hukukçular yönetir ve yönlendirir olmuş. Peki, bu halk nerede? Toplumun, kişilerin aklı, duyguları, iradesi, dinî vecibeleri nerede? Kişiler kimliksiz, ipler başkalarının elinde!

Evet, buradan ifşa ediyor, duyuruyorum: Türk toplumu kimliğini yitirmiştir, hükümsüzdür.

Cengiz Han, Çin’i istilâ edebilecek güce sahipken, bunun yerine vergiye bağlamıştır. Bunun sebebi, Çin içerisine girecek Türk nüfusunun kalabalık Çin ülkesinde kaybolup asimile olacağı düşüncesidir. Çünkü bir ülkeye benzemek, onlarla kaynaşmak, fetih şuurunu bitirir, asimile bir toplum oluşturur. Yani kültürel olarak benzemek en acı yenilgidir.  En acısı da teslim-i silah etmektir. Kimliksiz, vatansız, omurgasız olmaktır. Din, dil, kültür birer sacayağıdır; toplumları yok olmaktan koruyan bu değerlere sahip çıkmazsak, Avrupa’yı fethedip de onların kültürel baskısı altında eriyip yok olan Avrupa Hunlarına benzeriz.

Ne yoga, ne de yılbaşı bizdendir. Biz de onlardan değiliz!