BAMBAŞKA bir çağa tanıklık
ediyoruz; kâh darbelere, siyâsî ve ekonomik krizlere, kâh felâketlere, savaşlara
ve salgınlara… Çağın tanıklığı elbette bunlarla sınırlı değil; dünyayı silikon
vadisine çeviren dünyalının sosyal alandaki hâkimiyet arzusundan ve kaybetme
korkusundan doğan davranış bozukluklarına daha birçok şey…
Büyüklerimiz,
kendi akranlarımız ve bizden küçüklerle birlikte yaşadığımız bu kaotik ortamda
en çok ihtiyaç duyduğumuz şeyin sağlıklı bir nefes olduğunu anlamak ise uzun
sürmedi.
Kendi
kabuğuna çekilenlerin aşina olduğu yaşam biçimindeki değişkenlik, beraberinde
özlemi de getirdi.
“Peki,
neydi bu özlenmişlik?” derseniz, hiç şüphesiz, “dostluk”…
İyi
günde, kötü günde hep yanı başında görmeye alıştığın bir dağ yamacı...
Sıkıldığında, uzaktan da olsa sesini duyma çabası… Yûsuf’un atıldığı kuyulardan
çıkma uğraşında, taş duvarlarda o munis sesin yankılanma isteği... Kardeşlik ve
tesânüdün olgunlaştığı mümbit atmosfer talebi…
Tüm
bunlar olup biterken, dünden bugüne, nefsini kendine yük edenlerle nefsini
sırtından çıkarıp ayaklar altına serenlerin amansız mücadelesi… Galip gelmenin
dayanılmaz câzibesi, mağlûp olmanın verdiği/vereceği istemsiz tepkimeler…
Olmasını
arzu etmediğiniz incinmeler, kırılmalar ve buna bağlı ayrılıkların yaşanması,
bahse konu özlemin artmasına sebebiyet vermesi karşısında dostun çıkış kapısını
aralaması, ötekisinin de bu kapıyı sürgülemek yerine, ardına kadar açık tutma
gayreti…
Müslümanca
bir duruş, insanca davranış
Yûnus’un
“Koma bugünü yarına” dizelerinden
esinlenerek, dünyaya, daha doğrusu nefse ait duyguları öteye bırakmadan hesabı
burada görme erdemi…
Özür
dilemenin, affetmenin hazzını alma... Kapı eşiğinde vefayla duranın yine ve
yeniden içeriye duhul edilmesini sağlayan “Gel!” daveti…
Üç
günlük ömre sahip dünyaya üç günlük ayrılık fazla gelir. Bu itibarla, dostların
birbirine kavuşması kaçınılmaz olur ve gönülleri titreten bir vuslata dönüşür.
Bugün,
yeni bir bahar mevsimine cemre taşıyan havayla “Vira Bismillah!” diyerek yine
ve yeniden başlıyoruz yazmaya…
Kalemim
yazmayı özlemişti, tıpkı siz vefalı dostları özlediğim gibi…