BİR gün geçmiyor ki
yeni bir gün daha geçmiş olmasın ve geçen o günde CeHaPe İslâm’a ve
Müslümanlara yönelik yeni bir tasallutta bulunmasın...
Bunu
yapmasalar muhallebi yerken dişleri kırılır, işleri ters gider yahut düğünlerinde
kar yağar.
Hiçbiri
olmazsa otomatik kapı çarpar, kafalarına saksı düşer, Kemalciğim baskına
gittiği bir devlet kurumunda yine kapıda kalır maazallah...
Hâl
böyle olunca, İslâm’a ve Müslümanlara saldırı ritüeli günlük olarak mutlaka
yerine getirilmelidir.
O
yüzden CeHaPe’ye boş yere kızıyoruz. Empati yapmaya ne oldu? Düğünlerinde kar
mı yağsın?
Ne
olmuş yani CeHaPe Grup Başkanvekili Özgür Özel çocuklara dinî eğitim
verilmesine “Orta Çağ zihniyeti” demişse? Bugün de sıra Özgür Özel’e gelmiş,
adamcağız sırasını savuşturmuş, bu ne alınganlık kuzum?
Adamlar
“ilhamlarını gökten indiği sanılan kitapların dogmalarından değil, doğrudan
doğruya hayattan alıyorlar”, ne var ki bunda?
Doğrudan doğruya hayattan aldıkları ilhamla çarşaflı kadını zincirlerinden kurtarıp o çarşafın içinden nur topu gibi modern ve lâik bir Cumhuriyet kadını çıkarabiliyorlar. Üstelik mini etekli…
Bu
inanılmaz illüzyon gösterisi ile izleyenlere küçük dillerini yutturabiliyorlar.
Kolay bir şey mi bu?
Başka
ne tür bir “ilham” normal bir insan evladına “Ramazan ertelensin”
fikrini fısıldayabilir ki?
Sahillerin
cıvıl cıvıl ve belediyenin otobüsleri sıkış tepiş olduğu pandemi günlerinde “Diyanet
Cuma namazlarını yasaklasın” önerisi de aynı ilham perisinin mahareti.
“O
ezanlar ki şahadetleri dinin temeli ama benim yurdumun üstünde ebedî inlemesin
artık” dizelerinin yazarı da ilhamını doğrudan doğruya hayattan almış
olmalı.
Camiyi
basıp ezan okuyan imamı kesme fikri de aynı “ilhamın” ekstrası.
Tövbe
hâşâ, sümme hâşâ, “Bu Allah nasıl bir Allah ki Türkiye’nin içine etmeyi ant
etmiş, elçi olarak da AKP’yi görevlendirmiş” cümlesinin müellifi de aynı
“ilhamın” uğradığı bir başka CeHaPe’li.
İlham
gelirken yanında bir de imlâ kılavuzu getirmiş olaydı iyiydi…
İlhamını
doğrudan doğruya hayatın kendisinden alan bu kardeşlerimiz yine de arada bir
dinî ritüellere boğulabiliyorlar rol icabı ve dönemsel olarak.
Genelde
seçim öncelerine denk gelen bu “dönemsel” davranışların içerisinde camide
Yasin-i Şerif okumak, mezar ziyaretinde bulunup el açmak, dua etmek, iftar
yemeğine katılıp ezan okunmadan oruç bozmak, bir gecede yetmiş yerde sahur yapmak
gibi eylemler sayılabilir.
Tabiî
bunları yapınca samimî bir kalple tiz vakitte günah çıkarmak icap eder, nedamet
getirmek gerekir.
İçten
gelen, “Sokaktan kaldırsınlar cenazemizi be Ahmet! Yıllarca dinsiz yaşa,
sonra git, dinî ritüellere boğul” şeklindeki epik, lirik ve de didaktik
satırların sahibi de -evet bildiniz- günah çıkaran duygusal bir CeHaPe’li.
CeHaPe’nin
İstanbul İl Başkanı o. Üstelik kocası da dörtte bir domuzu yedi dakikada yiyebiliyor.
Böyle bir ikili bunlar!
Misalleri
artırıp harfiyat hafriyatı yapmaya lüzum yok şimdi.
Lâkin
haklarını teslim edelim arkadaşların, iyi niyetliler.
Kendilerine
bolca bahşedilen bu “ilhamdan” bizim de istifade etmemizi arzuluyorlar. Orta Çağ
karanlığından kurtulmamızı istiyorlar.
“Çocuklarımızı
bütün dünya nasıl yetiştiriyorsa öyle yetiştirmek varken, bir Orta Çağ
zihniyetine yönelmenin, bunu kurumsallaştırmaya çalışmanın ne bu Cumhuriyet’e,
ne bu millete faydası var, ne de Anayasa’ya uygunluğu var…”
Özgür
Özel söylüyor.
Özgürcüğüm
ve sair CeHaPe’liler, uzay çağı aydınlığı için kendi çocuklarını istedikleri
gibi yetiştirmekte hürler. Zaten onlara karışan yok, görüşen yok, bulaşan yok.
Tabiî
aydınlık bir uzay çağı için altyapı da önemli. Bol bol heykel yapmalı, musluk
açmalı, temel atmamalı.
Gerisi
kendiliğinden gelir zaten.
Tamam,
iyi niyetliler, fakat bizim de kafamız biraz kalınca, anlayışımız kıt.
İstiyoruz ki, çocuklarımız diniyle, vatanıyla, milletiyle, maneviyatıyla,
tarihiyle ve medeniyetiyle barışık olsunlar.
“İlham”
gelen her CeHaPe’li öyle zırt pırt, abidik gubidik açıklama yapıp tepemizin
tasını attırmasın. Seçim öncesi nasıl davranıyorlarsa, sonraki seçime kadar da
öyle devam etsinler.
Tek
dertleri İslâm ve Müslümanlar değilse, bütün dünyada diğer dinlere mensup çocuklara
ne zaman, nasıl ve ne şekilde dinî eğitim verildiğine bir baksınlar.
Çok
şey mi istiyoruz? Cevabı bilindik bu soru için kusura bakmayınız.
CeHaPe
işte! Yapacak çok fazla bir şey de yok. Aydınlık uzay çağında bile genetik
kodların değişmesi pek mümkün olmuyor.
Katrandan
da şeker olmuyordu sanırım bir Kızılderili atasözüne göre.
Kalınız sağlıcakla efendim…