MEVSİM sonbahar… Yazdan
kalma havalar dünyamızı terk edeli çokça zaman oldu ve ceketsiz, kabansız
dışarı çıkılmıyor artık. Yüklüklerden indirilen yorganlar pikelerle yer
değiştirirken, akşamları da kaloriferler yakılmaya başlandı…
Yere
gazel düşer düşmez şiirlere, şarkılara yansıyor hava durumu: “Yine aylardan
Kasım/ Sanki sende kaldı bir yarım/ Her nefesim, her ânım/ Sanadır canım…”
Malûm,
eskisi gibi dışarıya çıkmıyoruz. Hâliyle gözümüz kulağımız ya sosyal medyada
olup bitene kayıyor ya da uzaktan eğitime ve uzaktan alışverişe dalıyor.
Ülke
olarak, küresel büyümenin dayattığı Kara Cuma’dan “Efsane Cuma”ya, hattâ
“efsane indirim aylarına” terfi ettik. Yani Kasım ayına… Başka bir ifadeyle, “11/11”
çılgınlığına…
Herkes
9-11 Kasım tarihleri arasında gerçekleşecek büyük indirimlere endekslenmişti ki
ülke gündemi, esen rüzgârla bir anda yön değiştiriverdi!
İzmir’de
meydana gelen ve 100’ü aşkın vatandaşımızın ölümüyle sonuçlanan deprem, Amerika’da
yapılan başkanlık seçimleri, Merkez Bankası’ndaki bayrak değişikliği, Azerbaycan’ın
Ermenistan’a karşı Karabağ cephesinde yürüttüğü azatlık mücadelesinden galip
çıkması ve en nihâyeti Hazîne ve Mâliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifası ile
boşalan koltuğa Lütfü Elvan’ın getirilmesi…
Önemlidir
ama bizim için fark etmez!
Gazetecilerin
kâhin olmadığını, fal açmadığını bilen biri olarak, Amerika takım kıtası ile bizi
ve tüm dünyayı yakından ilgilendiren ABD Başkanlık Seçimlerini bir gün
öncesinden kestirmenin bir hayli zor olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Biden,
seçimden zaferle çıktı.
Yaşlı
kurtların yürüttükleri propagandalara bakarak, ABD-Türkiye ilişkilerinde bizi umutlu
bir yarına ulaştıramayacaklarını görmek zor olmamıştı!
Bu
açıdan, Amerika’yı 4 yıllığına yönetecek başkanın kim olacağı, gerek seçim
öncesi, gerekse seçim sonucunda bizim açımızdan fark etmez bir nitelik
taşımakta…
Amerika’nın
yıllardır elinde tutmuş olduğu NATO, dolar ve PKK kozuna yeni dönemde FETÖ,
Halk Bankası Dâvâsı ve Suriye’de yürüttüğü siyâsetin tamamlayıcı bir parçası
olan ve ülkenin kuzeydoğusunda konuşlanan DEAŞ’lılara karşı supap görevi yapan
terör örgütü YPG ile el sıkışması, Amerika’nın Kürt dâvâsından vazgeçmediğinin
en bâriz göstergesidir.
Hâlihazırda
etno-politik bir sorun olan Kürt meselesi, ne yazık ki ülkemizde toplumsal barış
ve huzur için en büyük engellerden biri olarak karşımıza çıkmaya devam
etmektedir.
Evrensel
özelliğiyle sürekli kaşınan bu meselenin bu denli çok boyutlu olması, sorunun
çözümünü de hâliyle mâliyetli hâle getirmiştir. 40 yılı aşkın bir süredir devam
eden olaylar nedeniyledir sosyal, ekonomik, hukukî ve siyâsî tahribat yaşamamız…
Türkiye’nin
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da PKK’ya karşı son dönemde yürüttüğü sonuç odaklı
operasyonlar, örgütü bitme noktasına getirmiştir. Bir dönem sayıları 5 bini
bulan, şu an 200-300 civarındaki dağ kadrosu ile eylem yapamaz hâle gelen
örgütün, hayatını idâme ettirmek için alan değiştirmeye şiddetle ihtiyacı var…
Kendisine
alan açmak isteyen örgütün, kış ayları ile birlikte cılız saldırılarla varlık
mücadelesi gösterebileceği de beklenen bir refleks...
Ancak
ABD’yi 4 yıllığına yönetmek için Cumhuriyetçi Donald Trump’tan başkanlık
yetkisini alacak olan Demokrat Joe Biden’in, Amerika’nın elindeki kozları
yeniden öne sürebileceği kulislerde konuşulmaya devam ediyor. Bu yüzden gözler
yeniden Suriye sınır bölgesine kaydırılacak. Özellikle Amanos dağlarına…
Kovid-19
salgınının trend gösterdiği bir dönemde ABD’de gerçekleştirilen seçimler için
“ülke tarihinin en kritik seçimi” varsayımı yapılıyordu ki bu da doğru çıktı.
Seçim
geride kaldı; asıl merak edilen, pandemi ile birlikte ekonomik buhran yaşayan
ve gerileme moduna giren Washington yönetiminin uluslararası arenadaki siyâsî
rolü ile yürüteceği iç ve dış politikalar...
Başa dönecek olursak, 3 gün süren süper indirimlerden (!) istifâde edemedik. Çünkü dünya ve ülke gündemi hızla değişiyor ve biz, bu hıza yetişmekte gerçekten zorlanıyoruz…