Yeşilçam’ın ilk beyaz yönetmeni

Türkiye’nin arı duru temiz sîmâsıydı. Hoşgörü âbidesiydi. Hoşgörü, sabır ve metanet… Türk sinemasının millî yüzüydü. Mesut Uçakan’ın tezindeki “Beyaz Sinema”nın ilk yönetmeniydi Yücel Çakmaklı. Yeşilçam’daki ilk beyaz yönetmenimiz o bizim!

BEYAZ yüzlü adam… Beyaz düşlü adam… Beyaz filmli adam… Yeşilçam’ın sırtında bembeyaz yaşadı bir ömür. Bembeyaz filmler yaptı. Derdi olan adamdı o. Derdi ülkesiydi. Derdi gençlikti. Derdi ülkesinin gençliğiydi. Her filmini, o derde derman olsun diye yaptı. Zira millî adamdı o.

Beyaz adam… Yeşilçam’daki millî adam… Yok, Yeşilçam’daki beyaz adam… Yok, yok, olmadı, en iyisi şöyle diyelim: “Yeşilçam’daki beyaz ve millî yönetmen”...

***

Kırk yıldır bilir, takip ederdim. İlk rûberû tanışmamız, Üstadın 100’üncü doğum yılı nedeniyle düzenlediğimiz dört oturumluk “Necip Fazıl ile İki Gün” programıyla 2005 Nisan’ında oldu. Tanışmak için geç kaldığımızı fark etmiştik ikimiz de. Sonraki yıllarda üç dört kez daha görüştük. Saatler, geceler süren muhabbetler…

Çocuk yüreği taşıyan kocaman bir adamdı o. Çocuk safiyeti vardı yüzünde. Yüzünde, sözünde, özünde… Açık, apaçıktı bu. Her dostu da şahitlik eder buna. Yaşanmamış, yaşanamamış, hiç bitmemiş bir çocukluğun safiyeti, hüznü, hicranı vardı, evet!

***

Beyaz olduğu kadar, yetimliğin hüznüyle de dolu bir kalbi vardı onun. Muhafazakâr bir aileden geliyordu. İki dedesi de medrese mezunuydu. Mahkeme Başkâtibi İhsan Bey’in dört çocuğunun ilki olarak 1937 yılında, Afyon’da doğmuştu.

Yücel daha yedi yaşındayken, kardeşleri Aysel, Yüksel ve Ünsal’la birlikte yetim kalmıştı; Cumhuriyet İlkokulu ve Afyon Lisesi orta kısmını yetiştirme yurdunda okuyabildi ancak. Sinemalarda yer göstericilikten kazandığı üç beş kuruşla liseyi tamamladı. 1955 yılında “öğretmen” olmak umuduyla İstanbul’a gelen yetim Yücel, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Gazetecilik Yüksek Okulu’nu beş yılda tamamlarken, Fatih Medresesi’nin harabe ve pejmürde odalarında, Şan Sineması’nda yer göstericilikten kazandığı üç beş kuruşla yaşayabildi.

Çocukluğunda köylerde imamlık yapan dedesine yardım ederken, onun vaazlarından ve anlattığı kıssalardan “millî bir dünyayı” keşfettiğini söylerdi.

Yedek subaylığı sonrası, 1963’te tekrar döndü İstanbul’a; artık yıllarca okuduğu, düşündüğü, biriktirdiği “sinema”ya başlama zamanı gelmişti. O yılın Mart ayında, o günlerde sağın kalesi durumundaki “Yeni İstanbul” gazetesinde Tarık Buğra yönetimindeki kültür-sanat sayfasında “sinema eleştirileri” yazmaya başladı. Haziran ayında da Dr. Ayşevir Alyanak’ın yönettiği, başrollerini Türkan Şoray, Ediz Hun ve Fikret Hakan’ın paylaştığı “Bücür” filminde üçüncü yönetmen yardımcısı (çıraklık) ile Yeşilçam’a adım attı.

1963-1968 arası 53 filmde, aralarında Osman F. Seden, Orhan Aksoy ve Mehmet Dinler gibi ustaların da bulunduğu önemli bazı yönetmenlerin yanında üçüncü, ikinci, birinci yönetmen yardımcılığı görevlerini üstlendi.

1963 yılında eleştiri yazılarıyla başlattığını ifade ettiği “Millî Sinema” akımının ilk ürününü, iki arkadaşı Ergun Bayık ve Ali Emirosmanoğlu ile kurduğu “Elif Film”de verdi. Yarı belgesel “Kâbe Yollarında”yı (1969) yönetti. Ardından dokuz sinema filmine imza attı: “Birleşen Yollar” (1970), “Çile” (1971), “Zehra” (1972), “Diriliş” (1972), “Oğlum Osman” (1973), “Garip Kuş” (1973), “Ben Doğarken Ölmüşüm” (1974), “Kızım Ayşe” (1974), “Memleketim”(1974).

1973’te “Arkadaş” filmindeki yönetmenliğini çok beğendiği Yılmaz Güney’i tebrike gitti; onun yöneteceği ve Güney’in başrol oynayacağı “Memleketim” filmi üzerinde anlaştılar. Güney’in hapse girmesi üzerine, yerine Tarık Akan’ı tercih etmek zorunda kalacaktı. Onun “Çözülme”sini (1978) hapishanede seyreden Yılmaz, başrol oyuncusu Selçuk Özer ile ona haber gönderecekti: “Bu filmin altına yönetmen olarak imzamı atıyorum!


1975 yılında Genel Müdür Nevzat Yalçıntaş’ın danışmanı ve yönetmen kadrosuyla TRT’ye girdi. 1990’da istifasıyla sonuçlanacak olan on beş yıllık TRT günlerinde, Tarık Buğra’dan “Küçük Ağa” (1983-84) ve “Kuruluş”u (1987-88), Necip Fazıl’dan “Bir Adam Yaratmak” (1978), Rasim Özdenören’den “Çok Sesli Bir ölüm” (1977) ve “Çözülme” (1978), Tarık Dursun K.’dan “Denizin Kanı” (1979) ve “Bağrı Yanık Ömer”i (1978), Turan Oflazoğlu’ndan “Dördüncü Murat”ı (1980), ayrıca “Hacı Arif Bey” ve “Aliş ile Zeynep”i çekti.

“Monşer” dediği Cem Duna’ya tepki olarak TRT’den istifa edip yeniden İstanbul’a avdet eden Yücel, TGRT ve Kanal 7 gibi özel televizyonların kuruluşlarında danışmanlıklar üstlendi. “Minyeli Abdullah (I-II)” (1990-1991), “Kafir ile Mümin” (1992), “Kurdoğlu” (1992), “Bişr-i Hafi” (1993),  “Kanayan Yara Bosna”yı (1994) çekti. 2004’te TRT’ye Peyami Safa’nın “Rumbadan Cumbaya” adlı eserini çekti. Son olarak Halit Ertuğrul’un “Kendini Arayan Adam”ının çekimlerini üstlenmişti.(1)

Yeşilçam’da “Millî Sinema”nın kurucusu ve öncüsü olarak, “millî” kelimesinden “millete ait olan, millete dair”i anladığını söylemişti hep.(2)

Başlattığı sinema akımı Mesut Uçakan, Salih Diriklik, Osman Sınav, İsmail Güneş, Metin Çamurcu, Nazif Tunç, Cem Ertürk ve Mehmet Tanrısever’le büyüyüp gelişerek sürüyor.

Rize damadıydı. Çocukları; diş hekimi iki kızı Elif ve Elvan, bankacı-iktisatçı oğlu İhsan Bahadır…

Yöresel yemeklere bayılırdı; tarhana koleksiyoncusuydu, tatlılardansa favorisi güllaçtı.

Hafif kekemeliği, “dilinin düşünce hızına yetişememesinden” idi. Yüzüyle, sesiyle, davranışlarıyla “bu toprağın çocuğu” olan Yücel Çakmaklı, zaten Türk sinemasına da “ülkesini” sokan adamdı.

Derviş yönetmen… Suvai Kemal’e göre “sinemadaki dervişti o”.(3)

Bir tevazu ve saygı abidesiydi. Bülent Oran’sa onu, “Çocukluğu ve ilk gençliğinde aldığı altın tecrübelerle Türk sinemasının en otantik yönetmenlerinden biri olmaya hak kazandığı söylenebilir. Aşırı tevazuu yanlış yorumlanmaktadır” şeklinde tanımlamaktadır.(4)

Türkiye’nin arı duru temiz sîmâsıydı. Hoşgörü âbidesiydi. Hoşgörü, sabır ve metanet… Türk sinemasının millî yüzüydü. Mesut Uçakan’ın tezindeki “Beyaz Sinema”nın ilk yönetmeniydi Yücel Çakmaklı. Yeşilçam’daki ilk beyaz yönetmenimiz o bizim!

 

1) Yücel Çakmaklı’nın 10.10.2005 tarihinde Değişim Cafe’de “Sakarya Fikir Kulübü” söyleşisinde anlattıklarından.

2) Yücel Çakmaklı’nın 11.10.2005 tarihinde Adapazarı ASM’de “Kuruluş” söyleşisinde anlattıklarından.

3) http://www.dergibi.com/yazarlar/sky_006.asp

4) Senarist Bülent Oran, 18 Ekim 2002