Yerli otomobil istemeyen zihniyet niçin değişmez

Politik işler aziz millerin taleplerini en güzel şekilde yerine getirme yarışından başka bir şey olmamalıdır. Gelin görün ki, işler tam da bu şekilde evirilmiyor. Alanında uzman akademisyenlerden oluşan bilim heyetinin belirleyeceği çerçeve içerisinde Gezi olaylarının perde arkasındaki zihin yapısı, 15 Temmuz darbe girişimi arkasındaki üst akıl ve buna benzer çok sayıdaki olaylarla ilgili olarak yapılmak istenen doktora çalışmaları İletişim Başkanlığınca öncülük edilip teşvik edilmelidir.

DOĞU toplumlarının aidiyetleri sanki ölene kadar değişmeyecekmiş gibi kesinlik arz ediyor. Bir fanatiklik veya bir çakılı kalma sürüyor. Bu durum gelenek, maya ve doku ile karıştırılıyor. Esas olan durum milletin doku, maya ve geleneğine ters olmayan, onu besleyen, gelişen ve merkeze olan uzaklığın minimalist düzeyde tutulmasıdır.

Özellikle Fransız İhtilâli’nden sonra dünyaya yayılan akım, içerisinde bazı değerleri barındırsa da çok büyük oranda yıkımı doğurmuştur. Toplumlar “özgürlük” adı altında değerlerinden uzaklaşıp savruldular. Bunun bütün dünyada da yansıması oldu. 

En son olarak “Arap Baharı” denen aldatmaca her şeye rağmen Kuzey Afrika’nın Türkiye’ye aidiyet hisseden taraflarını perişan etmiştir. En son Türkiye’ye Gezi ve 15 Temmuz kalkışmasıyla öldürücü darbeyi indirmek isteyenler canhıraş bir şekilde saldırdılar. Ekonomik açıdan dünyanın önde gelen yayın organları günlerce canlı yayın yaptılar. Türkiye’yi üçüncü dünya ülkesi göstermeye kalkıştılar. Bunu başaramayınca da son çare olarak 15 Temmuz’da darbeye kalkıştılar.

Şunu hiç unutmamak lâzım: 15 Temmuz darbe girişiminin temelleri yaklaşık bir insan ömrü öncesinde atılmış. Düşünebiliyor musunuz, bir ömür önce atılan bir hain darbe girişimi, 15 Temmuz 2016’da devreye girdiğine göre çok önemli olmalıdır.

Gerek Gezi, gerekse 15 Temmuz hain darbe girişimi hakkında ne kadar doktora tezi yapıldı, bu büyük önem arz ediyor. Bizim ülkemizde olayların doğru analizi noktasında doktora çalışması için yeteri kadar fırsat sunulduğunu söylemek zor görünüyor. Bu ve benzeri olaylar nedeniyle ülkemizde fikir, özgürlük ve teknolojik ilerlemeler gecikiyor.

Devrim otomobilleri yapıldığında gerçekleşen süreç en son TOGG mutlu başlangıcında da basında yer aldı. Şimdiki basın da o zaman bunun neden ve nasıl engellendiği noktasında bir açıklama yapamadı. Devrim otomobilleri 3 adet yapılmış, birisine az benzin konularak muhtemel patlamaların önüne geçme düşüncesi hâsıl olmuştu. Dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’e sunulan Devrim otomobillerinden benzini az olan hemen bitince diğerine binip süreci tamamladı. Diğer otomobil de buna eşlik etti. 

Gelin görün ki, dönemin basını sadece benzini biten otomobili manşet yaptı. Bugün de basın bu durumu açıklığa kavuşturup olayın perde arkasını pek yazmadı. Demek ki bir güç olan basın, tam olarak kabuk değiştirmiş değildir. Kulaktan dolma bilgilerle milletin güya hafızasını oluşturuyorlar. 

Bugün itibariyle TOGG yerli otomobil, aziz milletin göğsünü kabartmıştır. Ancak seri üretime geçilmesine rağmen yerli otomobil istemeyenlerin varlığı, yazımızın başından itibaren ifade etmeye çalıştığımız zihin yapısını hatıra getiriyor. Gerçekten bu yerli ve millî otomobili niçin istemezler, hiç düşündük mü?

Cevap çok kolay: Gezi olaylarındaki akıl ne ise, 15 Temmuz kalkışmasındaki akıl ne ise, yerli ve millî otomobil istemeyenlerdeki akıl da odur. Bu aklın tek hedefi var; Haçlı Hıristiyan dünyasına entegre olmak. Çünkü aidiyetlerini böyle görüyorlar.

Diğer bir ifadeyle, asıl hedef her zaman olduğu gibi bin yıldır aziz Türk milletini 1071 öncesi sınırlara göre yerleştirmektir. Bu minvâlde düşünen birileri yerli otomobil, yerli İHA, SİHA isterler mi?

Politik işler aziz millerin taleplerini en güzel şekilde yerine getirme yarışından başka bir şey olmamalıdır. Gelin görün ki, işler tam da bu şekilde evirilmiyor. Alanında uzman akademisyenlerden oluşan bilim heyetinin belirleyeceği çerçeve içerisinde Gezi olaylarının perde arkasındaki zihin yapısı, 15 Temmuz darbe girişimi arkasındaki üst akıl ve buna benzer çok sayıdaki olaylarla ilgili olarak yapılmak istenen doktora çalışmaları İletişim Başkanlığınca öncülük edilip teşvik edilmelidir.

Zira bu şekilde devlet aklının akademik tezlerle desteklenmesi durumunda her zaman saldırıya açık hedef durumu devam edecektir. Bir sosyal yapıya aidiyet hissedenlerin toplumun genelini ilgilendiren konularda ortak paydalarının sıklıkla dillendirilmesi hayatî öneme sahiptir.

Ortak paydanın yüzde doksan üzerinde olan bu milletin bir araya getirilmemesine gayret edenleri samimi görmemek lâzımdır. Amaçları nedir, ne için besleniyorlar, fikir perdelerinin arkasında yatan asıl maksat nedir, iyi irdelemek gerekiyor. 

Bunları açık seçik ortaya koymanın tek çaresi, bilimsel çerçevede doktora çalışmaları yapmak ve bunun resmî kurumlarca teşvik edilmesidir. Kimseye faydası olmayan, raflarda kalan ve sadece birkaç kişiye akademik unvan kazandıran doktora çalışmasının millete bir faydası yoktur. Çözüm odaklı doktora çalışmaları olmadığı müddetçe yerli otomobil istemeyen zihniyetin niçin değişmediği puslu bir ortamda devam edecektir.