2003 Genel Seçimlerine AK Parti damga vurmuş, tek başına iktidar olmuştu. Öyle bir etkiydi ki AK Parti’ninki, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne 1940-1960 arasındaki manzara yeniden yansımış ve parlamento sadece iki siyâsî partiden oluşmuştu.
AK Parti ile CHP’nin oluşturduğu Meclis bir yana dursun, 2004 yılında AK Parti’nin ilk girdiği yerel seçim de Recep Tayyip liderliğinin damga vurduğu seçim olmuştu.
Erdoğan etkisi, CHP’nin kalesi gibi görülen veya PKK terörünün etkin olduğu kimi il ve ilçelere dahi galip gelmişti.
Sözünü ettiğim bu Erdoğan etkisi genel seçimlerde daha da artarken, yerel seçimlerde ise ilk etkisini gösterememişti. Yıllarca CHP’nin tahakkümündeki ilçelerde 2004’teki seçimlerle şeytanın bacağı kırılmıştı fakat AK Parti tarafından aday gösterilip belediye başkanlığını kazanan başkanlar, performanslarıyla hayâl kırıklığına neden olmuşlardı.
Tabiî söz konusu yerel seçim olup da AK Partili başkanlardan iyi işaret alınamayınca, kıyılarda CHP, İç Anadolu’da MHP, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ise BDP’nin (bugünkü DEM Parti) etkinliği de kendisini göstermişti.
AK Parti, her genel ve her yerel seçimde, bölgede etkili olup çalışmasını istediği isimlerin yerini değiştirme yolunu tercih etti. Bu ne kadar doğruydu bilinmez ama ben bu stratejiyi asla kabullenemedim. Zira bu, tepeden inme ve hatta tepeden bakan bir stratejiydi. Her genel ve her yerel seçim, AK Partili seçmen ve AK Parti’ye destek vermiş seçmenler için Recep Tayyip Erdoğan’ın hatırına oy verilen bir seçime dönüşmüştü.
Yani kazandıran Erdoğan, kaybettirense adaydı. Kaybettiren değiştirilebilirdi. Peki, ya teşkilat ve teşkilatın fikirleri?
Doğrusu teşkilat buna uyum gösterdi. Aday adayı olmak bir yana dursun, aday olmayıp da genel merkezde kulis yapmak daha muteber kabul edildi. Doğrusu bana göre bu ciddî bir ayıp.
Buraya kadar gelen sinyalleri almayan AK Parti, 2019 Yerel Seçimlerinde en ileri kaybını yaşadı. İstanbul ile Ankara kaybedilince yine Erdoğan kaybetmiş sayılmadı, yine adayların kaybettiği varsayıldı.
2024 Yerel Seçimleri bu yüzden, AK Parti adına bambaşka bir dönemin değerlendirme yolunu açabilir. Zira AK Parti için ilk kez İstanbul ve Ankara kaybederse Erdoğan kaybetmiş, kazanılırsa aday ile kazanılmış olacak. Bu, Sayın Cumhurbaşkanımız ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve liderliğindeki AK Parti’nin her iki bakımdan da en sert ve en derinlemesine analiz etmesi gereken durumdur.
İnşallah 31 Mart gecesi zibidiler hezeyanlarıyla kalakalır ve biz de Türkiye’de yerelden evrensele bir yeni sosyoloji oluşumunun işaretlerini görürüz.