Yepyeni bir çağa besmele çekmek

Bugün dünyanın en zengin ilk 30 ailesinin sadece 30’uncu sıradakinin varlığı 10,1 milyar dolar! En yükseği, 152 milyar dolar! Afrika’da, Güney ve Orta Amerika’da, Asya’da, Doğu Avrupa’da yükselttikleri bu çökmeye mahkûm emperyalist anlayış, bugün bir virüs karşısında para saklayarak ve onun gidişin bekleyerek geleceğin de sahibi olacağını düşünmekten vazgeçmiyor.

ŞİMDİYE dek bugün yaşananların yaşanabilecek olduğunu öngörmemişti.

Zira öngörüden anladığı, hangi kaynağı kaç sene boyunca hangi şartlarla gasp ederse ondan en fazla faydayı sağlayacağı idi…

Evet, Batı’dan söz ediyoruz! Vicdan adası Türkiye’mizden gidecek yardımı en yetkili ağızları aracılığıyla dillendiren Batı’dan…

Batı, bugün çöküşün eşiğinde ve içine düştüğü çukurdan kendisini kurtaracak mucivezî eli arıyor.

Devlet, her topluluğa aralarında adaleti ve selâmı yaymaları için verilirken, İlâhî bir lütuf ve İlâhî bir imtihanken, adalet ve esenliği zulüm kafesine hapsetmek, yegâne sonuç olarak çöküşü müstehak kılar.

Oysa Allah, mülkün yönetimini tıpkı Kendi İsimlerinde yer alan şekliyle, Rahmân ve Rahîm boyutuyla işlenmesini tavsiye eder.

Rahmânî devlet yaklaşımı, yeryüzü mülkünde bulunan hangi canlı varsa, tâ çekirdek altı parçacıklardan en cüsseli ve aklı işletebilene değin her varlığın eşya üzerindeki sahiplik ve kullanım haklarını eşit tutar.

Bu adalet ve selâmeti uygulayabilen Hakk’a inanmış toplumlar, bu inançları sayesinde bulundukları zemini esenlik yurduna benzetirler. O yurtta Rahîmî devlet işler.

Fakat Batı, yeryüzü tarihinde son kez esenlik yurdu Anadolu topraklarına yaptığı sızmalarla yasak olanı yedirmiş olarak, medeniyet sahiplerinin bulundukları konumdan inmelerine sebep oldu.

Rahmânî ve Rahîmî yaklaşıma karşı kurdukları şeytanî sistemle, ismini Birleşmiş Milletler ya da NATO koydukları kurumlar aracılığıyla, milletlerin uyanmamalarını istediler.

Neml Sûresi’nde bahsedilen ve hep var olan şekliyle hükmünü sürdürmeye ant içmiş dokuzlu çete, yeryüzünün kaynaklarını yalnız kendi varlığını büyütmek üzere kullanmak hırsıyla, “Dokunmayın!” denilen ve vahiyde “deve” metaforuyla işlenen emanete milyarlarca kez dokundu ve kıydı…

Bugün dünyanın en zengin 2 bin 153 insanının varlığı, dünya nüfusunun 4,6 milyarlık kesiminden daha büyük!

Bugün dünyanın en zengin ilk 30 ailesinin sadece 30’uncu sıradakinin varlığı 10,1 milyar dolar!

En yükseği, 198 milyar dolar!

Afrika’da, Güney ve Orta Amerika’da, Asya’da, Doğu Avrupa’da yükselttikleri bu çökmeye mahkûm emperyalist anlayış, bugün bir virüs karşısında para saklayarak ve onun gidişini bekleyerek geleceğin de sahibi olacağını düşünmekten vazgeçmiyor.

Ancak bilsinler ki Türkler, bu sistematiğin zembereğini 15 Temmuz gecesi dağıtarak, bütün dünyaya, şeytanî devlet usulünün hükmünün kalktığını ilân etmiştir.

İrade, ancak adaleti ve selâmeti yaymak, mazlumu gözetmek, yetimin başını okşamak, ilim talep edene ilim alanı arz etmek, hastaya şifâ vesilesi olmakla kendisini yeniler.

Ve bütün yeniliklerin sahibi O’dur!

Dijital çağın gerektirdiği tüm yazılımları Rahmânî akla biatla kurmak zorundayız, kuracağız.

Dünyayı fiberoptik kablolarla donatırken gönülleri de bu ağa dâhil etmek zorundayız, edeceğiz.

Dijitale sığınmış tüm ifritler, enerji ağının elimizde olduğunu bilerek, Devlete meydan okumaktan köşe bucak korkarak kaçacaklar.

Düşünsenize Twitter’ın çıkış ağını kapattığınızı…

Düşünsenize insanlığa düşman silahların üretildiği bantların çalışamaz hâle geldiğini…

Düşünsenize şeytana ruhlarını satmış münkirlerin laboratuvarlarında fırınların tek tuşla işlemez olduğunu…

Evet, Batı bütün anlayışıyla çökmüştür!

Mühim olan, 15 Temmuz’da gerçekleşeni bilerek mi, bilmeden mi yaptığımızı anlamak ve altını doldurmaktır.

Ben, bu milletin o gece her ne yaptıysa bilerek yaptığını, süs havuzlarında abdest alırken gördüm!

Dahası…

Dahasına gerek var mı?

Madem Rahmân ve Rahîm İsimlerini andık, o hâlde yeniden bir besmele çekelim mi?